Yirmi Birinci Yüzyılda İpek Yolu’nda Ticareti Düşünmek

Adını dönemin en çok talep gören ve pahada ağır yükte hafif ticari ürünü ipek hammaddesinden alan bu rota; 16. yüzyıla kadar önemini korumuş ancak denizciliğin dünyada gelişmesi ile geride kalmıştır

İpek Yolu insanlıkla neredeyse aynı yaşta bir güzergahın adı olmuştur. İnsan hareketliliğinin bilinen ilk dönemlerinde başlayan ticaret birçok rota ortaya çıkarmıştır. Bu yolların günümüzde bilinen, ünlü güzergahların başında “İpek Yolu” gelir. Adını dönemin en çok talep gören ve pahada ağır yükte hafif ticari ürünü ipek hammaddesinden alan bu rota; 16. yüzyıla kadar önemini korumuş ancak denizciliğin dünyada gelişmesi ile geride kalmıştır. Çin’den başlayan rota Akdeniz ve Anadolu üzerinden Avrupa’ya ulaşır ve İngiltere’ye kadar uzanır. Günümüzde de hem ülke sınırları hem de transit yollarının gelişmesinde bu güzergah rehber niteliğinde olmuştur. İpek Yolu ile ilgili bilinen ilk ifadeleri (M.Ö. 484 – M.Ö. 425) Heredot’un anlatılarında görürüz. Tarih boyunca başta ipek olmak üzere, porselen, baharat gibi birçok önemli ürünün doğudan batıya ulaşması için binlerce kilometre uzunluğundaki yolda kervanlar halinde ticaret yapıldı.

Bu yol sadece ticarete konu olmadı tabi ki. Tarihi olayların sebep sonuç adımları gibi İpek Yolu’nda da alışverişin yanında bu yolculuk daha birçok etkileşimi yanında getirdi. 16. yüzyıl öncesindeki sürecin büyük çoğunluğunda batı tarafındaki kaos ve iç savaşlardan kaynaklı olarak doğu olarak tanımlanan Çin ve Hindistan iyi ürünlerin ve üreticilerin kaliteli hammadde ile üretim yaptıkları barışçıl bir bölge idi. Mesafelerin uzunluğundan dolayı da iki bölgenin en uç noktaları olan Hindistan ve Birleşik Krallık arasındaki etkileşim de zayıftı. İpek Yolu’nda devam eden bu yoğun ürün ticareti dünyanın iki yakası arasındaki en etkin etkileşim kanalı olarak öne çıkıyordu. İki farklı kültürün birbiri arasındaki iletişim arttıkça karşılıklı inançlar birbirini etkilemeye başladı. Doğu’daki mistik inançlarla tanışan Hristiyan batı toplumları aynı şekilde İncil üzerinden ve tabi ki ardından gelecek olan sömürgecilik politikalarıyla doğu toplumlarının Hristiyanlıkla tanışmasını sağladı. İnançların ötesinde karşılıklı kültürel etki dillerin öğrenilmesinde ve bilimsel yeniliklerin yayılmasına da katkıda bulundu.

Ticari hareketliliğin yanı sıra insan hareketliliğini de yanında getirdiğinden bu güzergah; üzerinde kervansaraylar, alıcı ile satıcıların buluştuğu ara ticari merkezler, alışveriş karşılığı değerli madenler ve takas, trampa kültürünün de farklı kültürlerde ortak bir davranış olmasını sağladı. Bunlarla birlikte hastalıklarda yayıldı. Dünyada birçok bulaşıcı hastalık ticari hareketliliğin olduğu bu yollar üzerinde batıdan doğuya; doğudan batıya yayıldı. Bunlardan ilk akla gelenleri hiç şüphesiz “Kara Veba” ve “Justinyen Vebası” olacaktır. Milyonlarca insanın ölümüne sebep olan bu hastalıkların Avrupa başta olmak üzere Asya ve Afrika bölgelerini de kapsadığı bilinir. 16. yüzyıla geldiğimizde ise artık İpekyolu rotası önemini yitirmiş yerini deniz ticareti almıştı.

Başta Portekizli denizciler olmak üzere ticaret denizler üzerinden yapılmaya başlandı. Sonraki yüzyıllarda bu rotalarda gelişecek ve kanallar oluşacaktı. Denizciliğin dünyada gelişmesi yeni çağın başlamasını da tetikledi. İstanbul’un fethi sonrasında deniz yollarına hakim olan ülkeler artık karayolları üzerindeki aracılarla yapılan ticaretten üretici ve müşterinin direkt muhatap olduğu ticarete geçmişlerdi. İpekyolu’nun yanında Baharat Yolu ve daha birçok benzer rotada deniz yollarının gelişmesiyle önemini kaybetti.

Yüzlerce yıl ticaretin rotası olan üzerinde onlarca merkezin oluşmasına sebep olan İpek olu, Anadolu topraklarında da izleri hala görülen eserlerin yapılmasına sebep olmuştur. Güneyde Cizre’den başlayan rota Hasankeyf üzerinden devam ederken diğer yandan Doğu Beyazıt’tan başlayan rota ise Erzurum ve Sivas üzerinden devam eder. Anadolu’nun muhtelif yerlerinde günümüzde görebildiğimiz kervansarayları, ticaret merkezi olarak kullanılan yapıları da görmek mümkündür.

Yirmi birinci yüzyılın dünyasından bakıldığında lojistik merkezlerinden, antrepolara; teminat süreçlerinden değerli maden ve döviz işlemlerine kadar global ticarete konu birçok detay ve işlemin köklerinin bu güzergah üzerindeki ihtiyaçlarla geliştiğini görmek mümkün. İleri teknolojinin geldiği noktayı düşündüğümüzde ise uluslararası ticarette yapay zeka uygulamalarını konuşmaya başladığımız bir yüzyıl bizleri bekliyor. Teknoloji ne kadar gelişirse gelişsin ya da ürünlerin çeşitliliği ne kadar artarsa artsın global ticaretin devamlılığı her zaman olmaya devam edecektir. Yüzlerce yıl develerle ve at arabalarıyla yapılan ticaretin şimdilerde devasa yük gemileri, trenler ve tırlarla devam ettiğini görüyoruz. Yeni rotalar, yeni teknolojiler her zaman var olmaya devam edecektir.

Yorum Yapın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Start typing and press Enter to search