BUSINESS DIPLOMACY / 11
100 WE BREAK NEW GROUNDS AND HAVE GREAT RESPONSIBILITY HERE The most important structures in this area, which is called the First Hill of Constantinople, are Hagia Sophia, Topkapı Palace, and Hippodrome. It is very difficult to explore the ground under such a large-scale archaeological site that has all these structures. We are aiming to create an underground map by following water channels and tunnels; this is a first in the world. And it requires a great sense of responsibility from you... My research is now regarded as a Scientific Research Project of my school, Istanbul Technical Uni- versity (İTÜ). Of course, we have gone through certain things during this time, things that were so much more difficult than they sounded. In the beginning, I had no idea that it would be the project of my life, would bring together many challenges and difficulties with it, and others would try to claim especially my Hagia Sophia research for themselves. I just had big goals and the excitement to uncover new information about this ancient city. Director of the Topkapı Palace Museum, my great supporter from the beginning, Prof. Dr. İlber Ortaylı said, “There were no aqueducts until Emperor Valens, only cisterns. Drainage channels were also built in most places in Topkapı Palace to protect the foundations from humidity. We do not have the maps of these cisterns or channels. And that’s what we want from you.” National Geographic allocated 23 pages for the research I led. TV channels both on a national and international scale shot documentaries on our research. When I first published the findings of the research, I was invited to the History Doctorate program at Sorbonne University to give a conference. And Hagia Sophia’s subterranean was published in Italy’s most prestigious journal on this subject, down to the finest detail, and upon their invitation. I was invited to make a public conference by Prof. Dr. İlber Ortaylı, and it received great interest. However, things changed when it came to Hagia Sophia. At that time, even revealing the existence of these subterranean channels and structures was a very sensitive issue. Along with scientific publication, we all wanted to get the public’s interest on the is- sue and lead the conservation of the area. Because mapping out the channel system was vital for Hagia Sophia as well as having a scientific value. Today, the subterranean of Istanbul and Hagia Sophia is now a hot topic, but not short of speculation. Even if this study developed further and became an ITU project for the Istanbul 2010 European Capital of Culture under the title, “Istanbul Subterranean: De- rutubetten korunması için çoğu yerde drenaj kanalları yapılmış. Bu sarnıç ve kanalların da elimizde haritası yok. Bunları sizden bekliyoruz” diyordu. Başkanlığımda yapılan araştırma için National Geographic 23 sayfa ayırmıştı. Ulusal ve küresel ölçekte televizyon kanalları, araştırmamızla ilgili belgeseller çekti. Araştırmanın ilk bulgularını yayınladığım dönem konferans vermem için Sorbonne Üniversitesi’ndeki Tarih Doktora prog- ramına davet edilmiştim. Ayasofya’nın yeraltı ise en ince detayına kadar İtalya’nın bu konuda en prestijli süreli yayınının daveti ile yayımlanmıştı. Yine Prof. Dr. İlber Ortaylı, halka açık bir konferans vermek için beni davet etmişti ve ilgi çok büyüktü. Ayasofya tarafında ise durum farklıydı. O dönem, bu yeraltı kanallarının ve yapılarının varlığının ortaya koyulması bile çok hassas bir konuydu. Bilimsel ya- yınların yanı sıra tüm bu çabalarımız, konuyu bilinir hâle getirmek ve bu bölgenin korunması için öncülük etmekti. Çünkü bu kanal sistemini haritalandırmak, bilimsel değerinin yanı sıra Ayasofya için hayatiydi. Bugün İstanbul’un ve Ayasofya’nın yeraltı artık revaçta bir konu ama ne yazık ki spekülasyonlar da bol. Bu çalışma daha da gelişip İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti için “Yeraltındaki İstanbul: Roma, Bi- zans ve Osmanlı döneminde İstanbul’daki su yolları ve sarnıç sisteminin tespiti ve bunların Mekânsal Bilgi Sistemine aktarılması” olarak İTÜ projesine hâline gelse dahi yazımda daha çok Ayasofya’daki bulgula- rımızdan bahsedeceğim. Yine de konu İstanbul ve su olunca, sadece Ayasofya sınırları içinde kalmak zor. HIPODROM VE TOPKAPI SARAYI ALTIN- DAKI SU YOLLARI, AYASOFYA İLE BAĞ- LANTILI Çalışmalarımız sonucunda Hipodrom ve Topkapı Sa- rayı altında ortaya çıkardığımız su yolları ve Ayasofya, birbiriyle bağlantılı. Ayasofya’nın yeraltı yapılarını da bu kapsamda düşünmek lazım. Bulgularımız; su yollarını, drenaj kanallarını, kuyu ve sarnıçları ortaya çıkarırken bazıları da 4’üncü ve 5’inci yüzyılda inşa edilmiş daha önceki Ayasofya’lara ait bilinmeyen beş adet yapıyı bulmamızı sağladı. Çünkü bu yapılar, kanalların hattı üzerinde kaldığı için bunlarla birleşmiş ve bazen de içleri sarnıç sıvasıyla sıvanarak su rezervuarları hâline getirilmişti. Bunların en büyüğü de yapının iç nartek- sinin altında bulunuyordu. Orta Çağ kaynaklarına göre bugün Topkapı Sarayı’nın olduğu yerde, ilk kolonistlerden kalan ve İS 2’nci yüz- yılda Roma İmparatoru Septimus Severus tarafından yenilenen Apollon, Artemis ve Aphrodite tapınaklarının Mapping out the channel system was vital for Hagia Sophia as well as having a scientific value Kanal sistemini haritalandırmak, bilimsel değerinin yanı sıra Ayasofya için de hayatiydi ACTUAL | AKTÜEL
Made with FlippingBook
RkJQdWJsaXNoZXIy NTY0MzU=