Afrika pazarı, Türkiye için yeni bir açılım ve imkânlar bölgesi olarak kabul edilmelidir

Büyük küçük tüm devletler, Afrika’da gelecekte var olacağı düşünülen zenginlikten pay almaya çalışıyor. Ancak kıtanın Batılı ülkelere yaklaşımı biraz daha mesafeli. Çünkü sömürge geçmişleri, Afrika ülkelerinin toplumsal bilinçaltında hâlâ canlı. Öte yandan Afrika’ya son yıllarda Çin de büyük yatırımlar yapıyor; fakat yaklaşımının Batı ülkelerinin sömürge anlayışından çok farklı olduğu söylenemez. Çin, geç girdiği Afrika pazarında sessiz ve derin; ama daha agresif bir model uyguluyor.

Siyaset ve ekonominin kesişim kümesinde, “sömürü” girdabına düşmeden Afrika’da iş yapmaya, bu kıtaya değer katmaya ve fayda sağlamaya çalışan Türkiye de var. Ekonomik ve siyasi nedenlerden dolayı Afrika pazarı, Türkiye için yeni bir açılım ve imkânlar bölgesi olarak kabul edilmelidir. Türkiye, Afrika’da hem insani hem de ticari olarak bulunmak durumunda. Fakat mevcut şartlarda finans kaynağı bulma güçlüğü yaşanıyor. Diğer tarafta ise Afrika pazarına girmek isteyen Avrupalı ya da Latin Amerikalı orta ölçekli ülkeler mevcut. Bunların bir kısmı, yerelin dinamiklerine de hayli yabancı. Üstelik bu ülkeler, Türkiye’nin altyapı yatırım know-how’ına da sahip değil. Ancak kıtada var olmak için finansal güçlerinin rahatlığıyla ciddi fon yaratabiliyorlar. Buradan bakıldığında Afrika’da üçüncü ülkelerle iş birliği, üç tarafın da kazanacağı bir model hâlini alabilir. Ayrıca Türkiye’nin üçüncü ülkelerle yapacağı iş birlikleri, kaynak istismarının önüne geçilmesine ve yerel halkın daha fazla pay almasına vesile olacaktır.

Gazeteci Sinem Köseoğlu