Bereketli topraklarıyla binlerce bitkiye hayat veren Anadolu, ilkbahar ve yazda ziyaretçilerini güller ve lavantalarla karşılıyor

Anadolu toprakları; üzerinde yaşamış medeniyetlere ilham olan güneşiyle, çevresindeki farklı iklimlerden esip uğrayan rüzgârlarıyla, yaşama can suyu olan cömert yağmurlarıyla ve her bölgesinde insanı ayrı bir kucaklayan yeşiliyle yüzyıllardan beri bereketin yeryüzündeki simgesi, doğanın insanlığa bahşettiği türlü toprak ürünlerinin vatanı. Üzerine düşen her tohumun hevesle filizlendiği bu topraklar, aynı zamanda hem görüntüsü hem de kokusuyla insanın varoluşundan gelen estetik arayışının doğadaki cevabı olan binlerce çiçeğe de hayat veriyor. Kendine has endemik türler de dâhil yeryüzünün her renginin cömertçe bahşedildiği bu tuval; ıtrî, tıbbi ve aromatik bitki zenginliği açısından sahip olduğu değeri, simya çağında olduğu gibi günümüzde de korumaya devam ediyor.

DÜNYA TİCARETİ VE TURİZMİNDE ÇİÇEK ETKİSİ

Günümüzde tıptan kozmetiğe kadar geniş bir alanda kullanılmaya devam eden ıtrî bitkiler; artık yalnızca güzelliğin değil, ticaretin de önemli bir parçası. Öyle ki sanayi alanında kendini küresel çapta ispatlamış olan ABD, Japonya, İtalya ve Hollanda gibi devler; çiçek üretiminde de dünya sıralamasında başı çeken ülkeler arasında yer alıyor. Söz konusu ülkelerin yanı sıra en büyük ihraç kalemlerinden biri aromatik bitkiler olan ve özellikle de gül ile adını tüm dünyaya duyuran Bulgaristan; bu alanda en dikkat çekici örnek olarak karşımıza çıkıyor. Parfümeri dünyasının en temel ve vazgeçilmez notalarından olan Bulgar gülü ile ülke, dünya gül üretiminde pastadaki en büyük paya sahip olmasa da yürüttüğü kapsamlı tanıtım çalışmaları ve çeşitli etkinliklerle ihracatının beraberinde turizmine de katkı sağlıyor. Çiçek ekili alanları ve turistik faaliyetleri bazında göze çarpan bir diğer örnek ise Provence bölgesinde her yıl milyonlarca turisti ağırlayan Fransa. Ülkenin güneydoğusunda yer alan Provence bölgesinde, temmuz ve ağustos aylarında lavanta fideleriyle mora boyanan Sault köyü hem görsel cazibesi hem mis kokusu hem de doğal ürün pazarı ile ziyaretçi sayısını her geçen yıl arttırıyor. Lavanta üretiminde yine Bulgaristan, özellikle son üç yıldır Fransa’nın birinciliğini elinden almış olsa da Provence, ıtrî bitkilerin turizmdeki rolü noktasında ilk markalardan biri olma özelliği taşıyor.

GÜL VE LAVANTALARIYLA TÜRKİYE

Konu, dünya genelinde çiçek üretimi ve çeşitliliği olunca Türkiye’nin bu alanda barındırdığı zenginlik ve potansiyelden de bahsetmek gerekir. Bitki çeşitliliği bakımından ekvatoral kuşaktan sonra dünyanın en verimli arazileri üzerine kurulu olan ve bu yönüyle sınırları içindeki floranın yüzde 30’u endemik türlerden meydana gelen Türkiye; zirai gıda zenginliğinin yanı sıra kesme çiçek üretimi ve ihracatında da kayda değer bir Pazar hacmine sahip.

“TÜRKIYE’NİN GÜL BAHÇESİ” ISPARTA

Akdeniz Bölgesi’ndeki Göller Yöresi’nde yer alan Isparta, dünya genelinde gül üretiminin yaklaşık yüzde  65’ini tek başına karşılamasıyla ülkenin gül bahçesi olma özelliğini hakkıyla taşıyor. Rosa damascena olarak da bilinen Isparta gülü, Anadolu florasında 24 farklı gül türü bulunmasına rağmen yağ üretimi bakımından en nitelikli öze sahip. Isparta’da 100 yılı aşkın süredir yetiştirilen gül, yaklaşık 100 milyon adet üretimle ülke ve kent ekonomisine katma değer sağlıyor. Isparta gülü; değerli bir ham madde ve ihraç ürünü olmasının yanında şehri, bir eko turizm destinasyonu olarak da ön plana çıkarıyor. Bireysel seyahatler veya turizm şirketlerinin sunduğu paket programlarla şehre gelen yerli ve yabancı ziyaretçiler; gül bahçelerinde keyifli vakit geçirip yerli gül ürünlerine ulaşabildikleri gibi gül toplama, yağ çıkarma ve ürün yapımı gibi etkinliklere de katılıyor.

ISPARTA’DA YAZ, LAVANTA KOKAR

Isparta; uygun iklimi ve geniş ölçekli ekim alanlarıyla birlikte yapılan çalışmalarla son yıllarda lavanta üretiminde de hızlı bir ivme yakalamış durumda. Mayıs ayında şehri renklendiren gülden sonra olgunluğu ve hasadı yaz aylarına denk gelen lavanta, Provence’ı aratmayan manzaralarıyla Akdeniz Bölgesi’nde deniz turizmine güçlü bir alternatif oluşturuyor. Türkiye’de lavanta tarımının ekonomik maksatlı yapıldığı tek şehir olan Isparta’da bulunan Kuyucak Köyü, T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından yürütülen “Lavanta Kokulu Köy Projesi” ile aynı zamanda Türkiye’nin popüler kırsal turizm merkezlerinden biri hâline geldi. Temmuz ve ağustos aylarında lavanta kokularının sardığı sevimli köy, sizleri de mor renkli tarlalarına ve lavantadan üretilen organik ürünleri denemeye çağırıyor.

Pınar Kenar

DEİK Başkanı / Nail Olpak: Bir Burdurlu, bir Anadolu insanı olarak rahmetli annemin çamaşırlarımızın arasına koyduğu keselerden gelen o güzel koku sayesinde belli bir yaşa kadar lavantaların arasında büyüdüğümü söyleyebilirim. Çocukluğum böylesine güzel bir yerde geçtiği için kendimi çok şanslı hissediyorum. Aslında lavantayı çok çeşitli alanlarda kullanırız. Kahvaltı sofralarında bal, ferahlamamız için kolonya, iyileşmemiz için sıcacık bir bitki çayı, kokusundan yararlanmamız için sabun, krem ve daha niceleri… Lavanta demişken tarlalardan bahsetmeden olmaz. Ferah kokusunu içimize çekmek ve oluşturduğu mor manzarayı seyretmek insana derin bir huzur veriyor. Lavanta tarla ve bahçeleri turları da turizmimize büyük katkı sağlıyor. Lavanta, sergilediği görsel şölenin yanı sıra fonksiyonel bir özelliğe de sahip. Burdur Gölü etrafında kuraklığı engellemek için de lavanta ekilir. Çünkü göl, tarım sulamalarından dolayı her sene sularını kaybeder. Dolayısıyla hiç suya ihtiyaç duymayan lavanta bitkisiyle gölde verimli bir tarım yapılır. Böylece Burdur bölgesinde halk daha az su tüketerek daha fazla gelir elde eder ve kalkınır. Lavanta bahçelerini görmek, mis gibi kokuyu içinize çekmek için çok uzaklara gitmenize gerek yok, Burdur’u ziyaret etmeniz yeterli…