ASEAN ile Ticaret Hacmimiz, Potansiyelinin Çok Altında
DEİK ASEAN Çalışma Komitesi Eş Başkanı, Türkiye-Tayland İş Konseyi Başkanı Cemil Çakar’dan; Çalışma Komitesinin faaliyetlerini ve hedeflerini dinledik.
Küresel ölçekte önemi gittikçe artmaya başlayan Güneydoğu Asya Uluslar Birliği (ASEAN), bölgesinde hızla yükselen bir ekonomik ortaklık olarak göze çarpıyor. Endonezya, Malezya, Filipinler, Singapur, Tayland, Brunei, Vietnam, Laos, Myanmar ve Kamboçya olmak üzere toplam 10 üye ülkesi bulunan ASEAN, Asya Pasifik bölgesine açılan büyük bir pazar olarak kabul ediliyor. ASEAN’ın Türkiye ile olan ilişkilerine baktığımızda ise ülkemizin, Birlikteki Sektörel Diyalog Ortağı (SDO) statüsü göze çarpıyor. Bizler de küresel ölçekte değeri bu denli artan ve Türkiye’nin de ayrı bir kıymet verdiği ASEAN’ın iş dünyamız için önemini, DEİK ASEAN Çalışma Komitesi Eş Başkanı, Türkiye-Tayland İş Konseyi Başkanı Cemil Çakar ile konuştuk. Eş Başkan Çakar, “ASEAN odaklı yeni ve bütünleşik stratejiler, imzalanmış ve imzalanacak olan serbest ticaret anlaşmaları (STA) ve devlet-özel sektör topyekûn bir çabayla bölgedeki etkinliğimizi arttırabiliriz.” diyor.
Ülkemizin 2023 hedefleri çerçevesinde uluslararası ekonomik amaçlarına ulaşabilmesi için Güneydoğu Asya ile ticari-ekonomik ilişkilerimizin geliştirilmesi ciddi önem taşımaktadır
DEİK kapsamında kurulan ASEAN Çalışma Komitesi’nin Eş Başkanlığını yürütüyorsunuz. Bizlere bu Çalışma Komitesinin kuruluş amaçlarından ve gelecek hedeflerinden bahseder misiniz?
DEİK ASEAN Çalışma Komitesi, ülkemizin Sektörel Diyalog Ortağı olduğu ASEAN ile ekonomik alanda projeler-iş birlikleri geliştirmek ve Türk iş dünyasının bölgedeki etkinliğini arttırmak amacıyla kurulmuştur. Çalışma Komitesimiz, DEİK Asya Pasifik İş Konseyleri içerisindeki yedi ASEAN üyesi ülke İş Konseyi başkanından oluşmaktadır.
Türkiye ile ASEAN ülkeleri arasında tesis edilen daha yoğun ve verimli iş birliği neticesinde, Birlik üyesi ülkelerle 2002’de 1,3 milyar dolar düzeyinde olan toplam ticaret hacmimiz; bugün 10 milyar dolar seviyesine yaklaşmıştır. Ancak bu rakam, ne yazık ki gerçek potansiyelin çok altındadır. ASEAN odaklı yeni ve bütünleşik stratejiler, imzalanmış ve imzalanacak olan serbest ticaret anlaşmaları (STA) ve devlet-özel sektör topyekûn bir çabayla bölgedeki etkinliğimizi arttırabiliriz.
Bölge dışı ülkelerin ASEAN’a tam üye olmaları mümkün değildir. Bahsettiğimiz gibi Türkiye de 2017’den bu yana Birlikte SDO statüsündedir. Bizlerse ülkemizin ilk genişlemede Diyalog Ortaklığına yükseltilmesi için lobi faaliyetleri yapmaktayız. Üye ülkelerin Ankara’daki Büyükelçiliklerinden oluşan ASEAN Ankara Komitesi, ASEAN’ın ülkemizdeki faaliyetlerinin yürütülmesinden sorumludur. Söz konusu Komitenin başkanlığını ise 2021’in ilk yarısında Kamboçya Büyükelçisi üstlenmiştir. Geçtiğimiz günlerde Gedik Üniversitesi ASEAN Araştırmaları Merkezinde Sayın Büyükelçinin de katılımlarıyla, birlikte neler yapabileceğimizi ele aldık. Ankara’daki ASEAN Komitesi yapılanması ile yakın çalışmalarımızın devam edeceğini, bu kapsamda aktif bir iletişim ve müşterek faaliyet planlamaları içinde olacağımızı da buradan bildirmek isterim.
Ülkemizin 2023 hedefleri çerçevesinde uluslararası ekonomik amaçlarına ulaşabilmesi için Güneydoğu Asya ile ticari-ekonomik ilişkilerimizin geliştirilmesi ciddi önem taşımaktadır. Özetle bizler de DEİK bünyesindeki ASEAN üyesi ülkelerin İş Konseyi Başkanları olarak; bölge ile olan iş ve yatırım faaliyetlerimizin arttırılması, dış ticaretimizin aleyhimize seyreden kronik açıklarının daha dengeli hâle getirilmesi ve ekonomik ilişkilerimize bütüncül bir yaklaşım geliştirilmesi amacıyla ASEAN Çalışma Komitesimizde faaliyet göstermekteyiz.
Türkiye ASEAN’a, SDO statüsünde katılım sağlayarak çok önemli bir vizyon sergilemiştir ve bu vizyon; T.C. Dışişleri Bakanlığımızın Yeniden Asya Açılımı ile de diplomatik bir eylem planına dönüştürülmüştür. Devletimizin vizyonu ile gelişen bu açılımın diplomatik ayağı başarıyla çalışmaktadır. Ancak takdir edersiniz ki bahsi geçen açılım için ekonomik ayakta da bir oluşuma ihtiyaç vardı ve bu durum da ASEAN Çalışma Grubumuzun temelini oluşturan önemli bir etkendir.
Devletimizin ASEAN ile yaptığı SDO anlaşmasının ekonomik iş birliği alanları, 2019-2023 Pratik İşbirliği Alanları Belgesi ile belirlenmiştir ve bu alanlar şöyledir:
- Ticaret ve yatırımlar
- Kamu-özel sektör ortak projeleri
- Madencilik
- Bilim-teknoloji, inovasyon ve AR-GE iş birlikleri
- Gıda ve tarım
Bu ve ilave alanlarda hedeflerimiz, iş dünyamızın bölgenin yükselen orta sınıfı ile ihracat için çok büyük bir pazar olduğunu, yüksek bir turist potansiyeli taşıdığını, gümrüksüz serbest ticaret alanı yönüyle cazip bir yatırım bölgesi özelliği olduğunu, büyük ölçekli altyapı ve ulaşım yatırımları ile müteahhitlerimiz için fırsatlar sunduğunu anlamalarını sağlamaktır. Bu konularda online ve pandemi koşulları kalktıkça fiziksel ortamlarda forum/toplantılar düzenleyerek iş dünyamızın yeni ilişkiler kurmasına ön açmayı hedeflemekteyiz.
Bunun yanı sıra ASEAN tarafından yıllık olarak organize edilen ASEAN Business and Investment Summit (ASEAN BIS) programına DEİK üyelerimizin ve Türk iş dünyası temsilcilerinin katılımını sağlamak için gerekli görüşmeleri gerçekleştirmeyi planlamaktayız. Ayrıca ASEAN Çalışma Grubumuzun faaliyetleri kapsamında, ülkemizin 2013’te üye ve 2019-2020 Dönem Başkanı olduğu toplam 35 üyeli Asya İşbirliği Diyaloğu (ACD) ile ekonomik iş birliği alanlarında projeler ve ortaklıklar geliştirmek de bulunmaktadır. Yine T.C. Dışişleri Bakanlığımızın, 2021’de 20’nci yıldönümü gerçekleştirilecek ACD Connect Business Forum’un ülkemizde düzenlenmesi konusundaki çalışmalarında aktif rol alarak DEİK üyelerimizi ve Türk iş dünyası temsilcilerini Asya’nın önde gelen iş dünyası temsilcileri ile buluşturmayı arzulamaktayız. Aynı zamanda üniversitelerimizle bölge ile alakalı ortak faaliyetler ve projeler ve iki tarafa da insan kaynağı geliştirmek için daha fazla öğrenci değişimi sağlamak da hedeflerimizin arasındadır.
Bunların yanı sıra DEİK ASEAN Çalışma Komitemizin bölgeye odaklanması, 15 Kasım’da imzalanan Bölgesel Kapsamlı Ekonomik Ortaklık (RCEP) ile daha da anlam ve önem kazanmıştır. ASEAN, Çin, Japonya, Kore, Avustralya ve Yeni Zelanda arasında imzalanan bu anlaşma ile Çalışma Grubumuz, ilgi alanını tüm RCEP bölgesine genişletmiştir.
Geniş kapsamlı yaklaşımlarla ASEAN-RCEP bölgesi ile dış ticaretimizi daha dengeli hâle getirebiliriz
Türkiye ve ASEAN ülkeleri arasındaki ticaret rakamları üzerinden konuşacak olursak Birliğin Türkiye için önemi konusunda neler söylemek istersiniz?
ASEAN-RCEP bölgesinin ülkemiz ve dünya ile olan ticaret verilerine baktığımızda ilgili bölgelerle toplamda 43,26 milyar dolar ticaret hacmimizin olduğunu ve 28,94 milyar dolar açık verdiğimizi görmekteyiz. Yapısal olarak bu açığın alt kırılımlarına inildiğinde ise yatırım ve ara mal ithalatlarının önemli bir yer teşkil ettiğine şahit olmaktayız. Ülkemizin ihracata dönük üretiminde bu ürünlerin kullanılması nedeniyle kısa vadede vazgeçilmesi imkânsız olduğunu dikkate almamız gerekir.
İhracat açısından ele aldığımızda entegre bir üretim üssü olan bölgeye; markalı, teknolojik üstünlükleri olan, özgün tasarımlı ürünler veya coğrafi özgünlüğe sahip gıdalar, özel kimyasallar, yazılımlar ile e-ticaret gibi katma değeri yüksek mal ve hizmetlerin yanı sıra turizm ve direkt yatırımlar gibi geniş kapsamlı yaklaşımlarla da bölge ile dış ticaretimizi daha dengeli hâle getirebiliriz.
Dış ticaret açığından şikâyet etmek yerine resme başka bir açıdan bakmamız gerekmektedir
ASEAN ile gerçekleştirdiğimiz ihracat-ithalat rakamları, potansiyelini yansıtıyor mu? Yansıtmıyorsa bunu geliştirmek için neler yapılmalı?
Hayır, kesinlikle yansıtmamaktadır. Bölgeye bakış açımızın yetersizliği, ticaret rakamlarımızda da kendisini göstermektedir. Sürekli dış ticaret açığından şikâyet etmek yerine resme başka bir açıdan bakmamız gerekmektedir. Zira RCEP bölgesinin; 2,26 milyar nüfusu, ortalama yüzde 4,29 büyüme oranı ve dünyadan 5 trilyon dolarlık mal alımı ile müthiş bir pazar olduğunu görmeliyiz. Ekonomik anlamda dünyanın 1/3’üne denk gelen bu pazarın dış ticaret hacminde, yüzde 0,42 olan payımızın artabilecek potansiyeli olduğunu görmemiz lazım. Özetle biz daha çok, bardağın dolu tarafı ile ilgilenmeliyiz.
RCEP ile Çin, Japonya ve Kore ilk kez aynı anlaşmaya taraf olmuştur
ASEAN’a üye 10 ülkenin; Çin, Avustralya, Güney Kore, Japonya ve Yeni Zelanda ile imzaladığı Bölgesel Kapsamlı Ekonomik Ortaklık (RCEP) hakkında değerlendirmelerinizi dinlemek isteriz. Bu anlaşmanın küresel ticarete ne gibi etkileri olacak?
Artık biliyoruz ki 19’uncu yüzyıl Avrupa’nın, 20’nci yüzyıl Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) olduğu gibi, 21’inci yüzyıl da Asya’nın olacaktır. Küresel ticaretin ekseni, transatlantikten trans-pasifiğe kaymaktadır. Zira küresel değer zincirlerinde yeni konumlanmalar ve yapılar ortaya çıkmaktadır. Ticaretin ve yatırımların yönü değişecek, yeni ticaret koridorları ve tedarik zinciri yapılanmaları oluşacaktır. Bölge ülkeleri arasında da birçok anlaşma devreden çıkarak aralarındaki ticaret çok daha basitleşecek, verimlilik artacak, işlemler hızlanacak ve rekabetçilikler de yükselecektir.
RCEP ile Çin, Japonya ve Kore ilk kez aynı anlaşmaya taraf olmuştur. Ardından ASEAN, ABD ile birlikte Çin’in de en önemli ikinci ticaret ortağı konumunu elde etmiştir ve sonuç olarak dünyanın en büyük STA bölgesi oluşmuştur. Söz konusu bölge; dünya ticaretinin, nüfusunun ve gayrisafi yurt içi hasılasının (GSYİH) yüzde 30’unu oluşturmaktadır. Öte yandan bu anlaşmanın imzalanması, diğer bölgesel anlaşmaları da canlandırmıştır. Zira Asya Pasifik Ekonomik İşbirliği Forumu (APEC) görüşmeleri de bahsi geçen gelişmenin ardından hız kazanmıştır. Bu anlaşma da imzalanırsa ilk kez Rusya, Çin ve ABD gibi devletler aynı anlaşmaya taraf olacak ve dünya ticaretinin yüzde 50’sini oluşturacaklardır. Ayrıca 11 pasifik ülkesinin katılımından oluşan Kapsamlı Yenilikçi Trans Pasifik Ortaklık Anlaşması (CPTPP) gibi anlaşmalarda da yeni ilerlemeler olabilecektir.
RCEP, yaygın bir şekilde uygulananlardan farklı olarak ilk kez çok taraflı şekilde imzalanan bir STA’dır. Bu anlaşmanın tam anlamıyla yürürlüğe girmesi uzun yılları alacak olmasına rağmen kısa vadede en önemli etkisi, yüzde 40’a indirilmiş olan vergisiz bölge menşe kriteridir. Bu madde ile bölge, dev bir entegre üretim üssüne dönüşecektir. Ardından hem global pazarlar hem de bölge içerisinde çok daha rekabetçi olacakları için ülkemiz açısından fırsatlarla birlikte zorlayıcı etkileri de olabilecektir. Bu nedenle Türkiye’nin hem ülke hem de iş dünyasındaki sektörler bazında detaylı etki ve önlem çalışmaları yapması son derece elzemdir. Belirttiğimiz konuda geç kalınır ise yıkıcı etkileri olabilecektir. Aynı zamanda Çin’in, Bir Kuşak Bir Yol inisiyatifinin de olumlu ve olumsuz etkilerini birlikte ele alıp olası sonuçlara çok iyi hazırlanmamız gereklidir.
Bölge ülkelerinden Güney Kore, Malezya ve Singapur ile STA’larımız yürürlükte olup Japonya ve Tayland ile de süreç devam etmektedir. Yeni anlaşmalar vesilesiyle serbest ticaretlerimizi arttırmazsak, bölgeye ihracatımız daha da zorlaşacaktır. Bölgesel projeksiyonlara baktığımızda, 2030’da Çin’in dünyanın en büyük ekonomisi olması ve küresel orta sınıfın 2/3’ünün Asya Pasifik bölgesinde bulunması öngörülmektedir. Dünya Bankası’nın gerçekleştirdiği etki analizine göre RCEP, yaklaşık 2,5 milyar dolar tutarında artı değer yaratacaktır. Tüm bunların yanı sıra söz konusu anlaşmayla birlikte bölge, global direkt yatırımlar açısından daha cazip hâle gelebilecek ve bu durum da bölge dışı ülkelerin yatırım kaybetmelerine neden olabilecektir.
DEİK ASEAN Çalışma Komitesi Eş Başkanı, Türkiye-Tayland İş Konseyi Başkanı Cemil Çakar