Türkiye-Avrupa İş Konseyleri Koordinatör Başkanı Zeynep Bodur Okyay, Türkiye-AB ilişkilerinin son durumu ve geleceği hakkındaki sorularımızı cevaplandırdı

Türkiye-Avrupa İş Konseyleri Koordinatör Başkanı Zeynep Bodur Okyay ile Avrupa Birliği (AB)-Türkiye ilişkilerini; geçmiş ve gelecek bağlamında mercek altına aldık. Okyay, “AB-Türkiye ilişkilerinde ön yargılar ve iç siyasetle derinleşen uzaklaşmayı çözmede temel yolun, daha fazla diyalog ve samimiyet olduğu kanaatindeyim. Kapıları kapatıp beklemek yerine her daim diyaloğa açık olmalı, muhataplarımızla bir araya gelerek onlara sorunlarımızı, beklentilerimizi ve en önemlisi de karşılıklı çıkar alanlarımızı sebatla aktarmalıyız.” diyor.

Türkiye ve Avrupa ülkeleri arasındaki ilişkiler, geçmişten bu yana inişli çıkışlı seyrediyor. Sizce Avrupa, Türkiye için ne kadar önemli? Konuyu, günümüz ilişkileri bağlamında değerlendirir misiniz?

Türkiye-AB ilişkilerinin; çok boyutlu, katmanlı ve girift bir yapısı bulunuyor. Bir yanda iç içe geçmiş ekonomiler, toplumsal yapı ve bugünün gerçekleri, diğer yanda ise ortak bir gelecek arayışının sancıları var. Şu su götürmez bir gerçek ki; AB’nin Türkiye için Türkiye’nin de AB için önemi inkâr edilemez. Bu reel politiğin sacayağında ise ekonomi bulunuyor. Türkiye, ihracatının yarısını AB üyesi ülkelere gerçekleştirirken ithalatının da üçte birini bu ülkelerden yapıyor. Rakamlarla devam edecek olursak ülkemizdeki 60 bini aşkın yabancı sermayeli şirketin üçte birinden fazlası AB üyesi ülke merkezli ve Türkiye’ye bugüne kadar gelen 200 milyar doların üzerindeki doğrudan sermaye yatırımının da sahibi yine AB üyesi ülkelerin firmaları. Tüm bunları göz önüne aldığımızda AB ile Türkiye arasında ilerlemesi gereken ilişki trendinin, son 10 yılda gerileme yaşadığına şahit oluyoruz. Bu gerilemenin sebeplerine indiğimizde; 2008 küresel krizi, dünyada baş gösteren korumacılık eğilimleri, AB’nin kendi içinde derinleşen ekonomik-siyasi sıkıntıları ve Türkiye’nin kendine has jeopolitik sorunlarının bir araya gelmesiyle ortaya çıkan olumsuzlukları görüyoruz. Üyelik müzakerelerinde sonuçlandırılmayan başlıklar, Kıbrıs meselesi ve göç konusu da bugün bizi ekonomik olarak yürüyen ama siyaseten tıkanmış bir ilişki noktasına getirdi. Hâlâ AB ile üyelik sürecinin hızlanmasından Gümrük Birliği’nin güncellenmesine, düzensiz göç sorununun birlikte yönetilmesinden vize serbestliği diyaloğuna kadar sonuçlandırmamız gereken birçok konumuz bulunuyor. AB-Türkiye ilişkilerinde ön yargılar ve iç siyasetle derinleşen uzaklaşmayı çözmede temel yolun, daha fazla diyalog ve samimiyet olduğu kanaatindeyim. Kapıları kapatıp beklemek yerine her daim diyaloğa açık olmalı, muhataplarımızla bir araya gelerek onlara sorunlarımızı, beklentilerimizi ve en önemlisi de karşılıklı çıkar alanlarımızı sebatla aktarmalıyız. Böyle bir diyalog sonucunda AB’nin yeni ajandasında bulunan; Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları, gıda güvenliği ve iklim değişikliği gibi kritik konularda katkı sunması için Türkiye’ye olanak sağlayacağına inanıyorum.

AB-Türkiye ilişkilerindeki önyargılar ve iç siyasetle derinleşen uzaklaşmayı çözmenin temel yolu, daha fazla diyalog ve samimiyet

Küresel ticarette Avrupa’nın konumu hakkındaki düşüncelerinizi okurlarımızla paylaşır mısınız?

AB, bir blok olarak hâlâ dünyanın ikinci büyük gücü olma özelliğine sahip. Öyle ki dünya nüfusunun sadece yüzde 7’si AB ülkelerinde yaşıyor ancak Birliğin ürettiği 17,3 trilyon dolarlık gayrisafi yurt içi hasıla, dünya ekonomisinin yüzde 21’ine tekabül ediyor. Tek bir blok olarak düşünüldüğünde AB, dünya mal ihracatında yüzde 15,2, ithalatında ise yüzde 14,7 payla ikinci sırada bulunuyor. Küresel ölçekte en çok doğrudan sermaye yatırımı alan Birliğin, 2018 yılında çektiği doğrudan uluslararası yatırım miktarı da 278 milyar dolar düzeyinde gerçekleşti. AB; sermaye birikimi, şeffaf piyasa yapısı, daha az ticaret engeli ve lojistik altyapısı ile hâlâ çok önemli bir cazibe merkezi konumunda bulunuyor. Birlik, ABD ve Çin arasında gerilimi artan ticaret savaşına karşılık yaptığı akıllı anlaşmalarla küresel önemini korumaya devam ediyor. Elbette bunun sürdürülebilirliği; AB içindeki siyasi risklerin makul düzeyde kalmasına, üye ülkelerden bazılarının ekonomilerini daha hızlı toparlamasına ve Brexit sürecinin iyi yönetilmesine bağlı.

Türkiye’nin AB üyeleri içinde yatırım ve dış ticaret anlamında ileri seviyede olduğu ülkelerle ilişkileri, daima belli bir iyilik standardının üzerinde seyretti

Türkiye’nin Avrupa ülkeleriyle olan ilişkileri ne durumda? Ekonomik kapsamda değerlendirmenizi istesek neler söylersiniz?

Küresel ilişkilerde ekonominin yapıcı bir paya sahip olduğu biliniyor. Türkiye’nin de AB üyeleri içinde yatırım ve dış ticaret anlamında ileri seviyede olduğu ülkelerle ilişkileri, daima belirli bir iyilik standardının üzerinde seyretti. Bu noktada ülkemizin; Almanya, İtalya, İngiltere ve İspanya gibi ülkelerle ilişkilerini örnek verebilirim. Çünkü ekonomik olarak belli bir ilişki standardını yakaladığınızda, artık ortak çıkarlarınızın korunmasını önceliyor ve daha fazla empati yapmaya gayret ediyorsunuz. Buna da Rusya ile uçak krizinde kopma noktasına gelen ilişkilerimizin ortak ekonomik çıkarlarımız nedeniyle hızla iyileşmesi durumu örnek gösterilebilir. Keza, ABD ile de hedef koyduğumuz 100 milyar dolarlık ticaret hacmine ulaştığımızda, ilişkimizin daha itidalli olacağını düşünüyorum.

Avrupa Birliği, yıllardır üye ülkelerine sağladığı faydayla konuşuldu. Ancak günümüzde bu Birlik’ten çıkmak isteyen ülkeler de bulunuyor. Sizce Avrupa Birliği, ülkeler için bir avantaj olma konumunu sürdürüyor mu?

Günümüzde tüm dünyada korumacılık ve içe kapanma eğilimi bulunuyor. Çünkü refah yaratması beklenen küreselleşme, yapılan yönetsel yanlışlar nedeniyle tarihte görülmemiş derecede adaletsiz bir gelir dağılımı oluşturdu. Bugün yaşanılan büyük küresel göç dalgasının temel sebeplerinden biri olarak bu durumu gösterebiliriz. AB de elbette bu gelişmelerden bağımsız değil. Brexit, bugün Birliğin çözmesi gereken en büyük sorun. Brexit’in yaratacağı etkileri gördükten sonra başka ülkelerde de benzer bir eğilim, elbette söz konusu olabilir. Ancak AB hem bu coğrafyanın kadim büyükleri olan Almanya ve Fransa’nın çıkarları hem de Birliğe yeni katılan Avrupalı ülkelerin refahı için hâlâ en değerli yol olma rolünü devam ettiriyor.

Türkiye karşılaştığı tüm zorluklara rağmen; vazgeçilemeyecek bir pazar, üretim ülkesi ve ticari ortak olma rolünü muhafaza ediyor

Türkiye’ye yatırım yapmak isteyen Avrupa ülkelerine neler söylemek istersiniz? Türkiye’nin ne gibi avantajları bulunuyor?

Türkiye, karşılaştığı tüm zorluklara rağmen; vazgeçilemeyecek bir pazar, üretim ülkesi ve ticari ortak olma konumunu muhafaza ediyor. Bizi cazip kılan temel avantajlar olarak güçlü ve dirençli ekonomimiz, nüfusun dörtte birine ulaşan yüksek orta ve üst gelir grubumuz, stratejik coğrafi ve kültürel konumumuz, dinamik demografimiz, zaman zaman duraklasa da hiç bitmeyen reform çabamız, ARGE ve sanayide dönüşüm ihtiyacımız, giderek iyileşen yatırım ortamımız ve ciddi avantajlar sunan teşvik sistemimizi sayabiliriz. Avrupalı dostlarımıza da her vesileyle şunu söylüyorum: ‘Bugün Türkiye’ye yatırım yapanlar ve üçüncü ülkelerde Türk girişimcilerle birlikte hareket edenler, geleceğin kazananları olacak.’

Türk iş insanlarına Avrupa’daki yatırım fırsatlarıyla ilgili ne gibi tavsiyelerde bulunmak istersiniz?

Nitelikli üretimin Türkiye için hayati bir önemi bulunuyor. Türk şirketlerine AB içinde teknoloji transferi, farklı üretim becerileri ve marka desteği sağlayacak iş birliği ve satın almalar konusunda algılarını sürekli açık tutmalarını tavsiye ediyorum.

Bugün Türkiye’ye yatırım yapanlar ve üçüncü ülkelerde Türk girişimcilerle birlikte hareket edenler, geleceğin kazananları olacak

Türkiye-Avrupa İş Konseylerinin çalışmaları hakkında bilgi verir misiniz? Koordinatör Başkanı olarak üzerinde durduğunuz en önemli konular nelerdir?

Türkiye-Avrupa İş Konseyleri olarak Türkiye’nin Avrupa ile ticaret ve yatırım ilişkilerinin güçlendirilmesine yönelik çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Yürüttüğümüz faaliyetler kapsamında, Türkiye-AB ilişkilerine dair DEİK söyleminin güçlü şekilde oluşturulması ve mevcut çalışmalara katkı sağlanması amacıyla daha esnek yapılı bir çalışma grubunun kurulması kanaatine vardık. Çalışma grubumuzla ilk olarak geçtiğimiz yıl Gümrük Birliği’nin güncellenmesine ilişkin Ekonomi ve Dış Politika Araştırma Derneği (EDAM) Başkanı Sinan Ülgen’in kaleme aldığı ‘Gümrük Birliği 2.0’ başlıklı İngilizce bir rapor yayımladık. Raporu, AB ile ilgili tüm yurt dışı paydaşlara dağıtmamızın yanı sıra üzerinde muhataplarımızla tartışabileceğimiz platformlar da oluşturmaya yoğunlaştık. Bu kapsamda çalışmamızı ilk olarak T.C. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 2018 Eylül ayındaki Berlin ziyareti sırasında, bölgesinin en önemli düşünce kuruluşlarından biri olan Avrupa Dış İlişkiler Konseyi’nde sunduk. Akabinde Avusturya’nın iş dünyası, siyasetçileri ve akademik çevrelerinden oluşan heyetlerine de sunmanın yanı sıra Türkiye-AB ilişkileri üzerine beklentilerimizi dile getirdik. 2019’un ilk çeyreğinde ise T.C. Dışişleri Bakan Yardımcımız ve AB Başkanı Büyükelçi Faruk Kaymakçı ile çalışma grubu üyelerimizin buluştuğu bir yuvarlak masa toplantısı düzenleyerek istişare noktalarını ele aldık. Keza aynı şekilde, Finlandiya Büyükelçiliği’ne bir ziyaret düzenleyerek başta Gümrük Birliği güncellemesi ve vize serbestliği olmak üzere çeşitli konulardaki taleplerimizi paylaştık. Yaz döneminde ise 2019’un son çeyreği ve 2020 yılının stratejik iletişim ve faaliyet planları üzerinde yoğunlaştık. Bu kapsamda DEİK’in AB çıkartması şeklinde tanımlanabilecek seri faaliyetlerimize ekim ayı itibarıyla başlamış olduk. Yeni göreve başlayan Avrupa Komisyonu yetkilileri ve Parlamento üyelerini Türkiye ile ilgili görüşleri çok tazeyken 1-3 Ekim tarihleri arasında Brüksel’de ziyaret ettik. Döndükten sonra AB Türkiye Delegasyonu Başkanı Büyükelçi Christian Berger başkanlığında AB üyesi ülkelerin Büyükelçileri ve Ticaret Müsteşarları ile bir araya geldik. Önümüzdeki dönemde ise Brüksel ziyaretlerimizi, üç ayda bir olmak üzere iş dünyamızı ilgilendiren öncelikli konular hakkında hazırlayacağımız raporlar çerçevesinde gerçekleştirmeyi planlıyoruz.

Türkiye-Avrupa İş Konseyleri Koordinatör Başkanı Zeynep Bodur Okyay