NTV Teknoloji Editörü İlker Koçaş

Dijital rekabette payımızı arttırmak için girişimci ruhu desteklemeli ve daha fazla melek yatırımcı çıkarmalıyız.

Dünya ekonomisi, 3’üncü büyük küresel değişimini yaşıyor. Tarım Devrimi’nin üzerinden binlerce, Sanayi Devrimi’nin üzerinden ise yüzlerce yıl geçti. Bu Dev­rim’e sonradan adapte olan bizim gibi toplumlar, hâlâ gelişmiş ülkelerin bulunduğu lige yükselmek için yoğun çaba sarf ediyor. Dijital devrimle ise yeni bir lig ve hâliyle yeni fırsatlar doğuyor. Bu dönemde üretim ve tüketim alışkanlıkları değişirken çok değil sadece birkaç 10 yıl önce kurulan şirketlerin bugün bir trilyon dolardan fazla değere ulaşması, dönüşümün boyutlarını gözler önüne seriyor. Bugün dünyanın en değerli şirketlerine baktığımızda ço­ğunun ortak özelliği, fiziksel mal varlığından ziyade sanal varlıkları sayesinde milyar dolarlık gelirler elde etmeleri. Son dönemin en değerli şirketlerinin yer aldığı listelerin değişmez üyeleri arasında olan online dizi ve film platfor­mu Netflix’in sinema salonu, dijital taksi girişimi Uber’in taksisi ve konaklama platformu Airbnb’nin ise bir tane bile otel odası yok.

UNICORN’lara destek veren ülkeler büyüyor

Garajda kurulan şirketler, henüz borsaya açılmadan mil­yar dolarlık değerlendirmelere ulaşıyor. Girişimlere ve girişimcilere destek veren ülkelerin ekonomileri de hatırı sayılır oranda büyüyor. Bu genç şirketlere de “unicorn” adı veriliyor. Dünya genelinde 300’den fazla unicorn bulunuyor. Listede artık Türkiye’den de bir temsilci var. Geçtiğimiz aylarda 1,8 milyar dolar (yaklaşık 12,4 milyar TL) karşılığında ABD merkezli mobil oyun şirketi Zynga’ya satılan Peak Games, Türkiye’nin ilk unicorn’u oldu. Bu başarı kuşkusuz Türkiye için yeterli olmamalı. Dünyanın en büyük ekonomileri listesinde ilk 20’de yer alıyoruz. Ancak Bloomberg’in 2019 yılı için hazırladığı en inovatif ülkeler listesinde 33’üncü sıradayız. Örneğin söz konusu ekonomik büyüklük olunca Türkiye’nin gerisinde olan Polonya, Çekya, İzlanda ve Macaristan gibi ülkeler en inovatif ülkeler sıralamasında Türkiye’nin üzerinde yer alıyor. Başka bir deyişle Türkiye, ekonomik büyüklükte geride bıraktığı pek çok ülkeden daha az yeni girişimlere ve startup’lara yatırım yapıyor. Bu listenin tepesinde yer alan Güney Kore’nin, dünyanın en büyük ilk 10 ekonomisinden biri olmak için emin adımlarla ilerlemesi, Türkiye’nin bu alanda girişimcisine yeterli desteği vermemesi hâlinde neleri ıskalayabileceğini gözler önüne seriyor. Biraz daha geriye gittiğimizde, 2000 yılında dünyanın en büyük beş ekonomisi arasında Asya’dan tek ülke bulunuyordu. Bu­gün Çin ile Japonya, ABD’nin arkasından 2’nci ve 3’üncü olarak yeni teknolojilere yaptıkları yatırımların karşılığını fazlasıyla aldı. Öyle ki Çin merkezli Alibaba ve Huawei’nin ABD’li rakiplerine kafa tutacak seviyelere gelmesinin to­humları bu yıllarda atıldı.

2023’e kadar en az 10 “TURCORN” hedefi

Peak Games tecrübesi, girişimcilere verdiğimiz desteğin milyar dolarlar olarak geri dönüş sağlayacağını kanıtlıyor. 2023 Sanayi ve Teknoloji Stratejisi kapsamında bu tarz girişimlere destek sağlanma kararı verilmesi, bu açıdan hayli önemli bir adım. T.C. Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank’ın “2023’e kadar en az 10 Turcorn hedefi­miz var.” sözü, bakanlığın bu konunun öneminin ziyadesiyle farkında olduğunu kanıtlar nitelikte. Ancak pek çok konuda olduğu gibi bu alanda da her şeyi devletten beklemek yeterli değil. Önümüzdeki yıllarda dijital rekabette payımızı arttırmak için girişimci ruhu desteklemek ve daha fazla melek yatırımcı çıkarmak zorundayız. Başka bir deyişle fikre yatırım yapma alışkanlığını geliştir­meliyiz. Zira Türkiye’deki girişimcilerin ortak sorunu olan “fikir veren çok, para veren yok” alışkanlığını kırmanın yegâne yolu bu.

Bugüne kadar ABD, Çin, Güney Kore ve Avrupa ülkelerin­den çıkan girişimleri konuştuk. Artık bizim de böyle başarı hikâyelerine imza atabileceğimizi biliyoruz. 10 yıl önce İstanbul Moda’da bir apartman dairesinde kurulan Peak Games’in 1,8 milyar dolar değere ulaşması ile artık sah­nede biz de varız. Peak Games’e ilk dönemlerde yatırım yapanların 85 ila 400 milyon dolar (yaklaşık 580 milyon TL ila 2 milyar 740 milyon TL) arası kazanç sağlaması, kuşkusuz yatırımcıların alışkanlıklarını da değiştirecek. Başka bir deyişle bir fikrin milyon dolarlara dönüştü­ğünü yaşayarak gördük. Artık eski alışkanlıklarımız bu örnek üzerinden değişecek ve fikre yatırım yaparken daha cesur olacağız. Peak Games’in başarısı ile sahnedeki yerimizi aldık. Şimdi sıra, üç yıl içinde 10 Turcorn çıkarmakta. Bunu ba­şarabilirsek hem kendimize olan güvenimizi hem de kurulan bu yeni ligdeki yerimizi sağlama alırız. Kuş­kusuz yeni bir Google, Fa­cebook, Netflix, Amazon ya da What­sApp çıkarmak hayli güç. Ancak İsveç’in son dönemlerde geliştirdiği en önemli girişim olan Spotify gibi küresel pazarda Apple gibi dev markalar ile yarışan platformlar yaratmak doğru fikir ve destek ile imkânsız değil. Bunu gerçekleştirecek genç, eğitimli nüfusumuz ve kapitalimiz var. Geriye bir tek bu fikirlerin peşinden koşmak ve koşanları desteklemek kalıyor.

İnsana ve fikre yatırım yapmalıyız

Dijital devrim ile lig atlamak da ligden düşmek de bize bağlı. Bu dönemden kârlı çıkmak istiyorsak artık elle tutulabilir fiziksel varlıklara yaptığımız kadar insana ve fikre de yatırım yapmamız gerekiyor. Zira her devrim gibi dijital devrim de kendi sosyal sınıfını yaratıyor. Son yıllarda mavi ve beyaz yaka­dan sonra literatüre “altın yakalı” çalışan kavramı da girdi. Bu yeni sınıfı anlamak ve ona yatırım yapmak, Türkiye’nin 2023’te 10 unicorn hedefi için atabileceği en önemli adım. Fikir üreten zihinlerin projelerini hayata geçirebilmek için Türkiye’de kalmanın bir kayıp değil fırsat olduğunu bilmeleri, beyin göçünü engelleyeceği gibi önümüzdeki yıllarda bu topraklarda akıllara düşen fikirlerin yine burada yeşermesinin de garantisi olacak. Türkiye’nin bu devrimi kaçırma lüksü yok. Sanayi Devri­mi’nde olduğu gibi bu devrimi de ıskalarsak, yani üreten değil tüketen tarafta kalırsak bunun vebalini on yıllarca çekmek durumunda kalabiliriz.