Dengeyi Bulduk, Artık Çarkları Hızlandırma Zamanı
Türk Ekonomi Bankası (TEB) Genel Müdürü Ümit Leblebici, Türkiye ekonomisinin ve bankacılık sektörünün 2019 yılını Business Diplomacy okurları için değerlendirdi
Türk Ekonomi Bankası Genel Müdürü Ümit Leblebici ile 2019 yılının Türkiye ekonomisi ve bankacılık sektörü açısından nasıl geçtiğini konuştuk. Leblebici, 2019 değerlendirmesinin yanı sıra 2020’ye dair öngörülerini de paylaştı. Leblebici, “2019’u ‘işleri rayına koyma yılı’ olarak görebiliriz. 2020’yi ise ‘işler rayına girdi, bundan sonra nasıl daha iyi büyürüz’ yılı olacak.” ifadelerini kullandı.
Türkiye ekonomisi açısından bakıldığında 2019’un nasıl geçtiğini düşünüyorsunuz? Ayrıca 2020 yılına dair öngörülerinizi paylaşmanızı da istesek neler söylersiniz?
2019 yılı; 2018’de çok da hak etmediğimiz bir dalgalanmadan çıktığımız, içinde seçimleri barındıran, Türkiye’nin yapması gereken haklı bir Suriye operasyonunun gerçekleştirildiği dengelenme yılıydı. Dolayısıyla öngörülebilirlik kısıtlı, belirsizlik fazlaydı. Bu belirsizliklerin önemli bir bölümü artık geride kaldı.
2019, Türkiye ekonomisinin aktörleri açısından ise hem bankaların hem de şirketlerin “dalgalanmanın yarattığı etkileri” detaylı analiz ettiği bir dönem oldu. Dolayısıyla 2019’u, bir başka ifadeyle, “işleri rayına koyma yılı” olarak görebiliriz. 2020 ise “işler rayına girdi, bundan sonra nasıl daha iyi büyürüz” yılı olacak. Öngörülebilirliği yüksek bir seneye giriyoruz. Artan öngörülebilirlik, her zaman yatırım iştahını artırır. Makro ekonomik resim de bize dengeleme diye başladığımız sürecin adım adım yeniden büyüme sürecine girmeye başladığını gösteriyor. Kredi kanalları ve bankaların kredi verme iştahı açık. Kredi talebi de daha pozitif bir tablo sergileyecek. Üstelik, bunu destekleyici politikalar da var. Artık çarkların yeniden harekete geçmesi ve büyümenin tetiklenmesi gerekiyor. Ekonomide sıçramaların görülebileceği 2020’de yüzde 4 büyüme potansiyeli mevcut.
2019’da dünya ticaretine damga vuran önemli bir gelişmeye de değinmek gerekiyor. Geride bıraktığımız yılda dünya ekonomilerini en çok ticaret savaşları etkiledi. Bu savaşlar devam edecek. Bizim de bunlara hazırlıklı olmamız gerek. Yeni ticari iş birlikleri, serbest ticaret anlaşmaları kurgulamamız, aynı zamanda Brexit’ten minimum etkilenecek bir anlaşma ortamı yaratıyor olabilmemiz lazım.
Öte yandan; 2020’de dünya ekonomisinin görünümü, Türkiye’yi desteklemeye devam edecek. Sistem artık çok fazla dalgalanmaya da izin vermez. Kur dalgalanması sırasında kısa vadeli getiri peşinde koşan yabancı yatırımcıların yerine şu an için uzun vadeli yatırımcılar kaldı. 2020 yılı, büyümenin ivmesini gören yabancı yatırımcı açısından da yeni şirket satın alımlarının kapısını açar.
Türkiye’de gerçekleşecek bir kur dalgalanması durumunda piyasaların nasıl tepki vereceğini düşünüyorsunuz?
2020 yılında kurdaki dalgalanma beklediğimizden daha düşük olursa, seneyi daha düşük enflasyonla karşılarız. Piyasa yüzde 10’lu enflasyonları bekliyor, benim tahminim ise enflasyonun yüzde 8 civarlarında olacağı yönünde.
Faizde iyimserim ve tek haneyi göreceğimize inanıyorum. Şu an itibarıyla cari dengede pozitifteyiz, çok az bir negatife geçiş olabilir. Stokları yeniden yerine koymak için ithalat yapmamız gerekecek, bu gelişme de çok minimal, yani yüzde 1 açıkla 6-7 milyar dolar gibi bir seviye olacak.
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasının faiz indirimi kararının Türkiye ekonomisine yansımaları hakkındaki düşüncelerinizi öğrenebilir miyiz?
Yüksek dalgalanma ile karşı karşıya kaldığımız bir dönemden geçtik. Sonuçta yüksek faiz, dalgalanmaları önlemek için kullanılan bir enstrüman. Gelişmekte olan piyasalarda yaşanan faiz indirme eğilimiyle şimdi global konjonktür bize faizlerimizi normalize etme şansını verdi. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası da faiz indirimleri ile ekonomiyi canlandırmak için gereken zamanda gereken hamleyi yaptı.
Zamanlaması daha çok dış gelişmelere bağlı olsa da bugün bulunduğumuz noktada dış ortamın yeni faiz indirimlerini hâlâ destekleyici nitelikte olduğunu düşünüyorum. Önümüzdeki dönemde kurun yatay kalma ihtimali hayli yüksek, üstelik enflasyon datasının daha da aşağılara gelmesi mümkün. Bu da Merkez Bankasının yeni faiz indirimlerinde elini rahatlatacaktır. Bir süreden beri ekonomiyi dengelemek için faizi aşağıya indirmeye çalışan Merkez Bankası, bundan sonraki süreçte faizleri tek haneye kadar indirecektir. İlk çeyrekte yavaş yavaş tek haneyi görmeye başlarız ya da çok yaklaşırız diye düşünüyorum.
Peki, küresel çapta düşünecek olursak 2020’de dünyada neler olmasını bekliyorsunuz?
Büyük merkez bankaları açısından da 2020 yılı yine aksiyonların alınmaya devam ettiği bir yıl olacak. Hâlâ tam anlamıyla toparlanamayan Avrupa için ECB (Avrupa Merkez Bankası), ekonomiyi teşvik etmek adına çalışmaya devam edecek. ABD’de ise FED (ABD Merkez Bankası) faiz hareketinin sonuna gelse de bilanço genişlemesini en az bir yıl daha sürdürecek.
Özele indirgememiz gerekirse geçtiğimiz yılı ve bu seneyi, Türkiye bankacılık sektörü açısından değerlendirir misiniz?
Biz Türkiye bankacılık sektörü olarak hep “Türk bankacılık sisteminin bilançosu gayet sağlam” söylemini kullandık. Birçok yabancı kurumun farklı analizlerini okumamıza rağmen sektörün sağlamlığını bir kere daha test ettik. 2019, Türk bankacılık sektörü için hem test hem de dengelenme yılıydı. Tüm bankalar bilançosunu test etti ve 2019’u başarıyla geçti. Herkes bir anlamda “evini toparlama” çabası içine girmişti. O evi toparlama çabası içinde kamu, özel sektör ve regülasyon tarafı bir koordinasyonla, iş birliği ile hareket etti. Bankacılık sektörü bu arada ev ödevini de hazırladı. Sendikasyonlar yenilendi. Likiditeyi sağlamlaştırdı. Böylece 2020 yılında Türkiye’nin büyümesini finanse edecek altyapı da hazırlanmış oldu. Bu da bankacılık sektörünün ev ödeviydi.
2020 yılında bankacılık sektörü “kredi büyümesini” konu- şacak. Büyüme, 2019’a kıyasla kesinlikle daha iyi olacak. Artan kredi talebinin de etkisini göreceğiz. Burada önemli olan hem iç talebi hem de dış talebi dengeleyecek bir politika ile gitmek. Büyüme yavaş yavaş başladıkça, insanların öngörülebilirliği arttıkça tüketim de beraberinde gelecek. Türkiye’nin bu anlamda çok şanslı bir ülke olduğunu da söylemek gerek. Demografi yardım ediyor, genç bir nüfus var. Bu genç nüfusun birtakım talepleri var. 2 yıldır ertelenen talebin artık bu sene harekete geçmesini beklemek gerekir. Bu büyümeyi düşündüğümüzde de kredi faizleri 2-3 puan daha aşağı gidebilir.
2020, kredilerde ihracat odağının devam ettiği ve yenileme yatırımlarına dönük kaynak ihtiyacının daha fazla hissedildiği bir yıl olur. Sahadan aldığımız sinyaller kredi talebinde canlanmanın başladığını gösteriyor. Gelen kredi talepleri de ağırlıklı olarak işletme sermayesi ihtiyacı, yeni makine alım ihtiyacı ve modernizasyon ihtiyacına yönelik. Bunun da bir sebebi var. Biz ülke olarak iki yıldır stok biriktirmedik ve yatırımları öteledik. Şimdiye kadar da mevcut stoktan yedik. Bugün geldiğimiz noktada artık stokları tekrar arttırmamız ve yatırım yapmamız gerekiyor. Şimdiye kadar ertelenen makine yenileme yatırımlarının yapılması ve kapasitelerin arttırılması gerekiyor. Bunların hepsi de kredi talebinin artacağı anlamına geliyor.
Bankacılık sektöründe 2019, kârlılık konusunda daralma yaşanan bir yıl olarak geride kaldı. 2020’de sektörü nasıl bir kârlılık bekliyor?
Sektör kârlılıkta 2019 yılında biraz daralma yaşadı. 2020 de kârlılığın 2019’a göre daha iyi olacağını beklemek lazım. Büyüme, beraberinde rekabeti de getirecektir. Kredi talebinin az, arzının fazla olması bilanço üzerinde baskı yaratabilir ama bankacılık sektörü onu ayarlayacaktır. Kârın kaynağı ise ağırlıklı olarak KOBİ olur. KOBİ ve kurumsalda “iyi” olan banka kârlılıkta da daha iyi olur.
TEB Genel Müdürü & DEİK Yönetim Kurulu Üyesi Ümit Leblebici