Etki yatırımı, yatırımcıların finansal yatırım getirilerine ek olarak pozitif ve ölçülebilir çevresel veya sosyal etki yaratmayı hedefleyen bir modeldir. 2015 yılında 15,2 milyar dolarlık hacim ile küresel pazara giren etki yatırımları, 2021 Haziran ayı itibariyle 2,3 trilyon dolarlık kapasiteye ulaşmıştır.

Bir yatırım modeli olarak etki yatırımı, üç ana unsurun varlığı ile hayata geçer. Klasik yatırım modelinden farklı olarak, kar elde etme ve riski yönetme gayretinden başka, sosyal veya çevresel konulara çözüm üretme ve katma değer sağlama niyetini içerir. Etki yatırımı, ölçülebilir ve pozitif etkiyi yatırımın ve iş süreçlerinin merkezine yerleştirir. Etki yatırımında esas olan, negatif etkiyi azaltma hedefinin ötesine geçip, ölçülebilir pozitif etki yaratmaktır. İkinci unsur, etki yatırımına konu olacak yatırımın, SKA’lara uyumlu bir yatırım teması ve stratejisine sahip olmasıdır. Etki yatırımlarının üçüncü unsuru da etki yatırımının ilk başladığı andan yatırım süresi sonuna dek sosyal ve çevresel etkisinin ölçümlenmesi ve yönetilmesidir. Etki ölçümlemesi ve yönetimi, yatırımcının yatırımının ve iş süreçlerinin sosyal ve çevresel, negatif ve pozitif etkisini uluslararası ve doğrulanabilir standartlar ile ölçümlemesi ve devamında etkiyi yönetmesi anlamına gelir. Etki ölçümlemesi ve yönetimi, sürdürülebilir finansman sürecinin en büyük risklerinden biri olarak karşımıza çıkan ‘etki yıkaması’ probleminin önüne geçerken aynı zamanda yatırımcının uzun vadede stratejilerini daha verimli ve sürdürülebilir hale getirmesini ve kaynak yönetiminde optimizasyonu sağlamaktadır.

Dünyada 2000’li yılların başında konuşulmaya başlanan etki yatırımı modeli bugün iklim değişikliği, Covid-19 gibi küresel krizlerin de gündeme gelmesiyle birlikte dünyada sürdürülebilir kalkınmanın eşitlikçi ve kapsayıcı düzeyde sağlanması bakımından önemli bir enstrüman haline gelmiştir. Türkiye’de, etki yatırımı modeli 2019 yılında T.C. Dışişleri Bakanlığı ve Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP)’nin ortaklaşa girişimleri ile ilk kez zikredilmiş ve nihayetinde UNDP’nin Kasım 2019 tarihli “Türkiye’de Etki Yatırımı Ekosistemi” adlı rapor ve Mart 2021tarihli “Türkiye SKA Yatırımcı Haritası” raporu ile konunun çerçevesi oluşmuştur. İlk rapor, Türkiye’nin sürdürülebilir kalkınma gündemini gerçekleştirebilmesi için öncelikli alanları belirlerken, ikinci rapor da SKA’lara uyumlu ve etki odaklı yatırımlar için öncelikli sektörleri saymıştır.

Küresel sorunların çözümünde salt özel sektör yatırımı veya sadece kamu bütçesi ile ilerlenemeyeceği artık biliniyor ve bir yatırımdan elde edilecek finansal getiri ile birlikte o yatırımın toplum ve çevre üzerinde oluşturacağı etkinin de ne olacağı soruluyor. Dünyada finans sistemleri, hukuki düzenlemeler sosyal ve çevresel etki kriterlerini esas alarak değişmeye, dönüşmeye başladı.

Türkiye’nin, dünyadaki bu paradigma değişikliğini izlemesi ve gerekli adımları atması noktasında, Nisan 2021’de kurulan Etki Yatırımı Danışma Kurulu (EYDK)’nun farklı kesimler den ve sektörlerden gelen kurumlardan oluşmuş yapısıyla önemli bir rolü var. Türkiye içinde etki yatırımı modelinin savunuculuğunu yaparak, kişiler ve kurumlar nezdinde anlaşılmasını sağlamak, kapasite ve politika geliştirmek ve etki yatırımı konusunda yerel, bölgesel ve uluslararası ortaklıklar kurmak, EYDK’nın hedefleri arasındadır.

Küresel etki yatırımı pazarına baktığımızda, Türkiye için büyük bir fırsat olduğunu görüyoruz. Jeopolitik konumu itibariyle Türkiye, etki yatırımlarını katalize etmek ve Orta Doğu ve Kuzey Afrika (MENA), Doğu Avrupa ve Gelişmekte olan Avrupa Ülkeleri ve Orta Asya Ülkeleri (EECA), İslam İşbirliği Teşkilatı Ülkeleri (OIC) ve Türki Cumhuriyetlere ulaşmak için ümit vadeden bir giriş noktası görünümünde. Türkiye’nin genç ve dinamik demografisi etki yatırımı için yeni istihdam alanlarının oluşması anlamında bir fırsat teşkil ederken, hızla gelişen girişimcilik ekosistemi de dikkate alınması gereken diğer bir husustur.

Türkiye’nin imzalamış olduğu Paris Anlaşması ile taahhüt edilen hedeflere ulaşılması noktasında, sosyal ve çevresel sorunlara çözüm üreten karma finans yöntemlerinin adaptasyonunu da zorunlu hale getiriyor. Bu taahhüt ve adaptasyon süreci, üretim araçlarından altyapıya, tüketim mallarından eğitim ve sağlığa kadar yapılan bütün yatırımların küresel amaçlarla uyumlu olması gereğini doğuruyor; ki etki yatırımı tam olarak bu ihtiyaca cevap veren bir model olarak karşımıza çıkıyor. Aynı şekilde, Yeşil Mutabakata uyum süreci içerisinde de etki yatırımı hem yatırımlarda paydaşlar ve sektörler arası uluslararası iş birliklerinin kurulması, hem de fon sağlanması bakımından önemli bir araç olarak değerlendiriliyor. Etki yatırımı modelinin diğer taraftan, İslami finansın temel ilkeleriyle de örtüşen yapısıyla İslam İşbirliği Teşkilatı ülkelerinden yatırım çekmek suretiyle ekonomi için bir katma değer yaratması ve katalizör etkisi yaratması bekleniyor.

Şafak Müderrisgil
Etki Yatırımı Danışma Kurulu (EYDK) Başkanı