Dijital dönüşümün her zamankinden daha hızlı bir şekilde etkisini gösterdiği, yeni teknolojilerin ve dijital uygulamaların her sektörü ve mesleği etkilediği bir dönemde; eğitimin ve özellikle üniversitelerin geleceğine yönelik tartışmalar da son sürat devam ediyor. Bu doğrultuda öne çıkan farklı görüşler; artık pek çok ders içeriğinin online olarak takip edilebildiği, her türlü bilgiye parmaklarımızın ucunda, anında erişebildiğimiz bir dünyada üniversite eğitimine ihtiyaç duyulmayacağı ve gelecekte üniversitelerin bu denli hayatımızın odağında olmayacağı doğrultusunda. Yani bu görüşe göre üniversiteler “disrupt” olacak yani yıkılıp yok olacak.

Diğer görüşe göre ise, yepyeni mesleklerin ortaya çıkmakta olduğu, geleneksel meslek/sektörlerin değişime zorlandığı günümüzde, üniversitelere her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyulacağıyönünde. Bu görüş doğrultusunda, aldığımız ya da alacağımız üniversite eğitiminin belli bir süresi olacak (yani üniversite diplomasının da son kullanım tarihi olacak) ve hayatımızın belli dönemlerinde tekrar üniversite eğitimine ihtiyaç duyacağız.

Bununla birlikte pandemi döneminde zorunlu olarak uygulanan online müfredat, eğitimin tamamen dijitalleşmesinin önünde hala zaman olduğunu gösterdi. Online eğitimlerin tam anlamıyla yüzyüze eğitim seviyesine gelebilmesi, ancak 5G altyapısı ile sağlanacak sanal gerçeklik (virtual reality – VR) uygulamaları ile mümkün olacak. VR ile farklı lokasyonlarda da olsa herkesin, sanki aynı sınıftaymışçasına eğitim aldıkları, tartıştıkları deneyimler kurgulanabilecek. Bu deneyimin en verimli hale gelmesi ise metaverse’de gerçekleşecek. Şu anda yeterince eğitim özelinde uygulamalar ile anılmasa da metaverse’ün eğitime bambaşka bir yaklaşım getireceği aşikar. Ancak, ben eğitimin tamamen dijitalleşeceğine ya da metaverse’e taşınacağına inanmıyorum. Fiziksel sınıf eğitimi ile online eğitimi harmanlayan karma modeller başarılı olacak.

Yeni eğitim modelinde başarılı olmak, sadece öğrencileri değil, öğretmenleri ve akademisyenleri de sisteme adapte etmeye dayanıyor. Bu nedenle, bu süreçte, eğitmenlerin de online kanallara derslerini taşırken gerekli desteğe hızlı bir şekilde erişmeleri gerekiyor. Kurumların bunu planlayarak, eğitim veren herkes için ortak bir sistematik geliştirmeleri gerekiyor.

Geleceğin eğitiminde “amaç odaklı eğitim” öne çıkacak. Alınacak olan “dereceden” ziyade, üniversite eğitimi sonrasında öğrencinin benimseyeceği “misyon” daha önemli hale gelecek. Bu doğrultuda, sosyal sorumluluk projelerinde yer almak, topluma fayda sağlayacak çalışmalarda bulunmak, üniversite eğitiminin öğrencilere aşılaması gereken özellikler olacak.

Peki, teknoloji ile eğitim nasıl değişecek ya da değişmeli:

– Teknoloji farkındalığı, gelecek farkındalığı, dijital dönüşümün etkileri, yapay zeka ile etik anlayışı, veriden anlam çıkarma, siber güvenlik, metaverse tasarımı, tasarım odaklı düşünme, sürdürülebilirlik, iklim bilimi gibi derslerin yeri daha önemli hale gelecek.

– Bitirme projeleri, tezler daha önemli hale gelecek, çünkü bu çalışmaların sonucunda ortaya çıkan şirket sayısından artış görülecek. Bu projelerde farklı disiplinlerden paydaşların yer alması ile problemler, bilimsel çalışmalar ve yönetimsel bakış açışı ile çok daha derinlemesine analiz edilecek. Interdisipliner yaklaşım ile heterojen takımlar tarafından geliştirilen projeler fark yaratacak.

– Akademisyenlerin de rolu değişecek. Yeni jenerasyonun daha doğduklarından itibaren dijital teknolojileri birer uzuvlarıymışçasına kullandığı ve her türlü bilgiye çok kolay ve hızlı ulaşmayı küçük yaşlarda öğrendiği bu dönemde, öğretim görevlileri tek taraflı dersi anlatan uzmanlardan, interaktif eğitimi modere eden ve öğrencilere doğru mentorlük sağlayan birer danışmana dönüşecekler. Öğretim görevlileri yeni jenerasyonun eğitiminde birer “enabler” haline gelecek. Aynı şekilde, üniversite öğrencileri de kendilerinden alt jenerasyonlar için bu rolü benimseyecek ve bilgilerini ortaokul/liseli gençlere aktaracak. Bu sebeple, akademisyenlerin ders içeriğini güncel olaylar ile destekleyecekleri bir akış kurgulamaları gerekiyor.

– Sınıf içi eğitimde, dersi anlatan öğretim görevlilerinin kullandığı akıllı tahta ve öğrencinin bilgisayar ya da tabletleri birbirine bağlı olacak. Böylelikle sorular ve tartışmalar, veri paylaşımı çok daha esnek olacak. Yoklamalar dijital olarak, otomatik olarak gerçekleştirilebilecek. Metaverse’de de paylaşımlı deneyimler sınıf içindeymişçesine, avatarlar ve yapay zeka desteği ile sağlanabilecek.

– Derslerin youtube kanalları olacak. Öğretim görevlileri dersleri ve ders materyallerini bu kanallarda da paylaşabilecek, tartışma soruları ortaya atabilecek, öğrenciler de aynı şekilde onaylı içerikleri ders kanallarına yükleyebilecekler.

– Özellikle AR/VR teknolojileri sayesinde eğitimler de daha görsel, daha deneysel hale gelecek. Ezberci eğitim yerini gerçekten somut öğrenmeye bırakacak, doğru eğitim içerikleri sayesinde öğrenciler konuları yaşayarak, deneyimleyerek öğrenecekler… Deneysel eğitim, oldukça önem kazanacak. Tıpta, VR ile ameliyat similasyonları yapılmaya, biyolojide aynı şekilde teknolojiden yararlanarak somut çalışmalar gerçekleştirilmeye başlanmış durumda.

– Her öğrenciye, üniversiteye başladığında birer sanal asistan hizmeti verilecek. Bu sanal asistanlar, hem öğrencilerin hedefleri ve istekleri doğrultusunda almaları gereken dersler ve üniversite içerisindeki eğitimlere yönelik öğrenciyi yönlendirecek hem de öğrencinin gidişatına yönelik akademik personel ve üniversite yönetimi için öngörü analizleri sunacak. Üniversitelerin ayrıca, genel bir chatbot’u da olacak ve üniversitede günlük/haftalık etkinlikler, akademik takvim ya da kampuse yönelik merak edilen konular, öğrenciler tarafından chatbot’a danışılarak kolaylıkla öğrenebilecek.

– Üniversiteler, yaşam boyu eğitim merkezlerine dönüşecek demiştim. Ülkemizde de pek çok universite, özellikle kurumsal eğitim birimlerinde “sürekli eğitim merkezlerini” hayata geçirmiş durumda. Ancak, mezunlar için de yeni eğitim programları düzenleme konusunda henüz hiçbir üniversite doğru adımları atabilmiş değil. Meta gibi şu anda dünya teknoloji gündemine yön veren bir devin Amerika’daki top üniversitelerde başlayan bir sosyal network platformu olduğunu düşündüğümüzde, üniversite portallerinin daha verimli ve interaktif olarak tasarlandığında, mezuniyet sonrası da kullanılabilecek önemli arayüzlere dönüşme potansiyeli olduğu bir gerçek. Yavaş yavaş online eğitim pazarının artacağı önümüzdeki dönemde, hala ihtiyacı karşılayacak platformlara sahip değiliz.

– Üniversite – Sanayi iş birliği disruptive inovasyonlara gebe: Apple’ın Apple Watch ile kalp krizini erken teşhis etme algoritmasını Stanford Üniversitesi Hastanesi ile birlikte gerçekleştirdiği artık bugün bilinen bir gerçek. Bu doğrultuda Apple, saati üzerinden topladığı veriyi doğru bir şekilde yorumlayarak, tıbbı uzmanlık desteği ile hiçbir kurumun şu ana kadar gerçekleştiremediği radikal bir inovasyonu hayata geçirmiş durumda. Önümüzdeki dönemlerde üniversitelerin sahip olduğu uzmanlığı doğru kullanan firmalar, fark yaratacak uygulamalar hayata geçirecek.

– Üniversiteler ayrıca, yazılımcılar için gerekli olan “api”leri ya da “library”leri (kütüphaneleri) de dışarıya açarak, sektörlere yön verecek çalışmalar gerçekleştirecek.

– Son olarak, üniversite diplomalarının da tarih olacağını söylemek tahmini zor bir süreç değil. Blok zinciritabanlı akıllı sistemler ile diplomalar ve üniversite eğitimi sırasında alınan farklı sertifikalar, eğitim ve katılım gösterilen etkinlikler, spor takımlarındaki başarılar, referanslar dijital sertifikalarda çok daha güvenli bir şekilde tutuluyor ve başvurularda işveren ya da diğer üniversiteler ile paylaşılacak.

Peki eğitimde bu tarz bir dönüşüme hazır mıyız?

Ergi Şener

NomuPay Türkiye Ülke Müdürü