Gümrük Birliği ve Türkiye-AB Ticari İlişkileri
Dış ticareti etkileyen önemli paradigma değişikliklerinin dikkate alınarak Gümrük Birliği’nin güncellenmesi aciliyet arz etmektedir
Türkiye ile Avrupa Birliği (AB) arasındaki ilk resmi ilişki 1963 yılında imzalanan Ankara Anlaşması ile başlamış olup 1964 yılından itibaren yürürlüğe giren anlaşma ile Türkiye ve Avrupa ülkeleri arasındaki ekonomik farklılıkların aşamalı bir şekilde giderilmesi kararlaştırılmıştır. “Hazırlık aşaması” olarak adlandırılan bu sürecin sonunda 1973 yılında imzalanan Katma Protokol ile Türkiye’nin önce Gümrük Birliği’ne daha sonra da Avrupa Birliği’ne üyelik sürecinin detayları gündeme getirilmiştir. “Geçiş süreci” olarak adlandırılan bu süreçte ise AB, Türkiye’den ithalatında gümrük vergisi ve diğer tarife dışı engelleri kaldırırken; Türkiye ise aynı şeyi 12 ve 22 yıllık geçiş dönemi boyunca gerçekleştirmeyi ve ekonomi alanındaki mevzuatını AB ile uyumlu bir hale getirmeyi taahhüt etmiştir. Katma Protokol’ün öngördüğü süre olan 22 yıllık sürenin bitiminde Ortaklık Konseyi’nin 1/95 sayılı kararı ile Türkiye ile Avrupa Birliği arasında sanayii ve işlenmiş gıda ürünlerini kapsayacak şekilde Gümrük Birliği tesis edilmiştir. Böylelikle Ankara anlaşmasında öngörülen 3 aşamadan ikincisi olan “geçiş aşaması” da tamamlanmış ve son aşama olan “tamamlanma aşamasına” geçilmiştir. Bu aşamada Türkiye’nin önündeki tek amaç Avrupa Birliği’ne tam üyelik olarak durmaktadır. Tek bir blok olarak düşünüldüğünde Avrupa Birliği dünyanın en önemli ekonomik aktörlerinden birisidir. Birlik 500 milyona yakın nüfusu, 30 bin doların üzerinde kişi başı geliri ve 15 trilyon doların üzerindeki GSYH ile Amerika’dan sonra dünyada ikinci sırada gelmektedir. Küresel dış ticaretteki payı yüzde 15 seviyelerinde olup dünyada ikinci sırada iken hizmet ihracatında ise dünyada 1 numaradır.
Tek bir blok olarak düşünüldüğünde Avrupa Birliği dünyanın en önemli ekonomik aktörlerinden birisidir
1995 yılında Gümrük Birliği’ne girildikten sonra Türkiye ile AB arasındaki ticari ilişkiler son derece gelişmiş ve 2022 yılı sonunda toplam dış ticaret hacmimiz 196 milyar doları bulmuştur. Türkiye’nin AB’ye yaptığı ihracat 2022 yılında 103,1 milyar doları ve böylece toplam ihracatımız içinde AB’ye yaptığımız ihracatın payı yüzde 40,6’yı bulmuştur.
Türkiye ile AB arasındaki ikili ticari ilişkiler Gümrük Birliği sonrası önemli ölçüde gelişmiş olmasına rağmen gerek ilişkilerin daha ileri boyuta taşınması gerekse dış ticarette son dönemde ön plana çıkan ana trendlerin de anlaşmaya yansıması açısından Gümrük Birliği’nin güncellenmesi bir zaruriyet halini almıştır. DEİK olarak bizler de Avrupa ülkeleri ile yaptığımız hemen hemen her etkinlikte bu konuyu gündeme getirerek talebimizi muhataplarımıza aktarıyoruz.
Dış ticarette Covid- 19 salgını sonrasında ivme kazanan önemli paradigma değişimlerinin olduğunu gözlemliyoruz. Tedarik zincirlerinde görülen aksamalar sonrası yakın pazarların tercih edilmesi ve yakınlıkla birlikte ulaşılabilir olmanın önemini daha iyi kavradık. Ayrıca yine salgından sonra ivme kazanan bir diğer önemli kavram da dijitalleşme olmuştur. Bunun sayesinde e-ticaret ve dış ticarete yansıyan yönüyle e-ihracat en önemli konulardan biri olmaya başlamıştır. E-ihracat ile birlikte pazar yerleri de dijitalleşmeye başlamış ve bu da ticarete yeni bir boyut kazandırmıştır. Bir diğer önemli kavram da Avrupa Yeşil Mutabakatı sonrasında gündeme gelen sınırda karbon düzenlemesi mekanizması ve bunun dış ticarete yansıması olmuştur. Diğer taraftan günümüzde ticaret anlaşmaları geleneksel ticaret anlaşmaları gibi sadece vergi ve vergi dışı bariyerleri konu edinmemekte, çevre, insan hakları, fikri mülkiyet hakları, hizmet ticareti gibi birçok faktör ticaret anlaşmalarının konusuna girebilmektedir. Tüm bu gelişmeleri dikkate aldığımızda özellikle yeşil dönüşümle bağlantılı olarak sınırda karbon düzenlemesi ve dijital dönüşüm başta olmak üzere dış ticareti etkileyen önemli paradigma değişikliklerinin de dikkate alınarak Gümrük Birliği’nin güncellenmesi aciliyet arz etmektedir.
DEİK olarak bizler ticari diplomasi faaliyetlerimizi yürütürken Avrupa bölgesindeki tüm çalışmalarımızda bu konuyu hep gündeme getiriyoruz ve bundan sonra da gündeme getirmeye devam edeceğiz.