Geleceği daha pozitif bir çerçevede şekillendirmeli; ülkelerimiz için daha çok gelir, refah ve istihdam yaratmaya odaklanmalıyız.

Uluslararası dinamiklerde büyük bir dönüşümün yaşandığını gözlemliyoruz. Son yıllarda yaşanan zorluklara Türkiye, AB ve ABD yenilikçi ekonomi politikalarıyla cevap bulmaya çalışırken uluslararası ticaret zemini yeniden şekilleniyor. Küresel COVID-19 salgını bu zemini sarsmadan önce; özellikle sürdürülebilirlik ve dijitalleşme alanlarında başlayan çalışmalar rekabet kurallarını tamamen değiştirmeyi hedefliyor. Çelik ve 5G gibi kritik alanlarda ticari ve siyasi yaptırımlar gündemimizi işgal etmeye devam ediyor. Ancak iş dünyası olarak bizler fırsatlara odaklanmalı; ABD ile Türkiye arasında 100 milyar dolarlık ticaret hedefi ve AB ile Gümrük Birliği’nin modernizasyonu gibi pozitif başlıkları vazgeçilmez gündem maddeleri olarak korumalıyız. Hepimizin ihtiyaç duyduğu sinerjiyi ve ortak katma değeri ancak bu şekilde geliştirebiliriz.

2021 yılı ABD Başkanlık seçiminin etkileri, salgınla mücadele ve aşı alanında kaydedilen başarılarla birlikte geniş bir spektrumda riskler ve fırsatlar barındırıyor. Artık geleceği daha pozitif bir çerçevede şekillendirmeye; ülkelerimiz için daha çok gelir, refah ve istihdam yaratmaya odaklanmamız gerektiğine inanıyorum. Uluslararası ticaret anlaşmalarının yükselişe geçebileceği bu dönemde şirketler olarak tüm risklere hazır olmalı; ama fırsatlara odaklanacak şekilde hareket etmeliyiz. Unutmamalıyız ki önümüzdeki yıl içerisinde ikili ticaret anlaşmalarının yanı sıra; Avrupa Yeşil Mutabakatı, Transatlantik Ticaret ve Yatırım Anlaşması (TTIP) ve Uluslararası Hizmet Ticareti Anlaşması (TiSA) gibi ortak düzenleme alanlarında da çalışmalar hız kazanarak ticari ilişkilere yeni boyutlar katabilir.

TAİK Teksas Eyalet Komitesi Başkanı, Borusan Holding Grup CEO Erkan Muharrem Kafadar