Hedef İhracatla Büyümek
T.C. Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan ile ticari diplomasi kavramı ve Türkiye’nin ihracat politikaları üzerine bir söyleşi gerçekleştirdik
Ülkelerin küresel ekonomide pay sahibi olabilmeleri ve gelişmiş ülkeler arasında yer alabilmeleri, başarılı ve
sürdürülebilir bir dış ticaret stratejisi belirlemelerinden geçiyor. Türkiye’nin bu alandaki çalışmaları ile ilgili detayları, T.C. Ticaret Bakanı Sayın Ruhsar Pekcan’dan dinledik.
2018 yılı, dünyada ticaret savaşlarının yaşandığı ve Türkiye’ye karşı spekülatif kur atağının olduğu bir yıl olarak geride kaldı. Akabinde açıklanan Yeni Ekonomi Programı ile birlikte Türkiye ekonomisi toparlanma sürecine geçti. Tüm bu yaşananların 2019’da Türkiye’yi nasıl etkileyeceğini öngörüyorsunuz?
2018; finansal koşulların sıkılaştığı, ticaret savaşlarının ortaya çıktığı, Brexit’e ilişkin belirsizliklerin sürdüğü ve
jeopolitik risklerin var olduğu bir yıl oldu. Küresel piyasalar açısından da zor bir yıldı. Türkiye ekonomisinde
ise spekülatif bir kur atağı yaşadık. 2019 yılında da küresel ekonomide bu risklerin varlığını koruduğu görülmektedir.
Ancak Türkiye’de Yeni Ekonomi Programı ile birlikte toparlanma sürecine girmiş bulunmaktayız. Geçtiğimiz
sene açıklanan Yeni Ekonomi Programı (YEP); dengelenme, disiplin ve değişim temelleri üzerine kuruldu. 2019 yılı bu kapsamda dengelenme, ardından disiplin ve değişim yaşayacağımız bir yıl olacaktır. Türkiye, bu sene Dünya Bankası tarafından açıklanan İş Yapma Kolaylığı 2019 Raporu’nda 2018’e göre 17 basamak yükselerek 190 ülke arasında 43. sıraya yerleşti. Böylece 2018’de gerçekleştirilen reformlar sayesinde bu yıl ilk kez en fazla reform yaparak iyileşme gösteren 10 ülke arasında yer aldı. Küresel yatırımcılar için önemli bir gösterge niteliğinde olan rapor, uyguladığımız politikaların yatırımcı güvenini yükseltmedeki başarısını da ortaya koyuyor. Ekonominin her alanında güçlü politikalarımızı kararlılıkla hayata geçirecek ve bu güveni çok daha yukarı taşıyacağız. Bu kapsamda Türkiye’de 2019 yılı ile birlikte yatırımlar başta olmak üzere ekonominin geneline yayılan bir dönüşüm yaşayacağımızdan hiçbir şüphem yok.
Bir açıklamanızda “Türkiye, yüksek gelirli ülkeler sınıfına ancak teknolojiye yatırım yaparak ve ihracatını arttırarak ulaşabilir.” ifadelerini kullanmıştınız. Bu bağlamda Türkiye’nin söz konusu ülkeler arasına girebilmesi adına özel sektörün izlemesi gereken yollarla ilgili düşüncelerinizi paylaşır mısınız?
İhracata dayalı bir büyüme modeli benimseyen Türkiye’nin dünyada öncü ekonomilerden biri olması için “orta gelir tuzağı” ya da “orta ihracat tuzağı” diye tabir edebileceğimiz konumu aşmak adına katma değeri yüksek, marka, tasarım ve teknoloji yoğunluklu ihracatını arttırması kritik önem arz ediyor. Biliyoruz ki ihracatımıza
daha rekabetçi bir yapı kazandırmanın yolu, geleneksel ürün-pazar tanımlamalarının dışında yeni ürünler, ürün ve pazar çeşitliliği, katma değeri yüksek.
Ülkemizde ticari faaliyetlerin hızlı, kolay ve güvenli bir biçimde yürütülmesi ve ticaretin kolaylaştırılması amacıyla önemli düzenlemeleri hayata geçirdik.
Ürün,ihracat performansının artırılması ve sürdürülebilirliği gibi anahtar konularda ilerleme sağlamaktan geçmektedir. İhracatçılarımızdan bu noktada beklentimiz, topyekûn başlattığımız ihracat seferberliğinde bugüne dek gösterdikleri başarılı ihracat performansını daha da artırarak sürdürmeleridir. İhracatçılarımızın ülke olarak hedeflerimize ulaşmak için kendilerine sunulan imkânları en etkin şekilde kullanmaları ve kısa vadeli gelirlerini artırırken uzun vadeli rekabetçiliklerini sağlayacak, dolayısıyla ihracat artışımızı sürdürülebilir kılacak şekilde yatırım ve iş birliği fırsatlarını değerlendirmeleri gerekiyor.
Bakanlığınız tarafından Çin, Hindistan, Meksika ve Rusya için hazırlanan “Ticaret Eylem Planları” ile ilgili neler söylemek istersiniz?
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan tarafından ilan edilen İlk 100 Günlük İcraat Programı çerçevesinde Ticaret Bakanlığı olarak 2019-2021 dönemini esas alarak Çin, Hindistan, Rusya ve Meksika’yı özel hedef ülkeler olarak belirledik. Bu minvalde söz konusu ülkelere yönelik “Ticaret Eylem Planları (2019-2021)” hazırladık. Bu eylem planları doğrultusunda mal ve hizmet ticareti ile karşılıklı yatırımların arttırılması, Türk malı imajının geliştirilmesi, ticaretin kolaylaştırılması, müteahhitlik ve teknik müşavirlik konusunda iş birliğinin geliştirilmesi ve dijital ekonomi, finans, ulaştırma, eğitim ve turizm alanlarında paydaşlarımızla beraber sonuç odaklı hedefler ve eylemler belirledik. Sektör ve eyalet bazında hazırladığımız bu planları uygulamaya başladık. Bu ülkelere yönelik Türk mal ve hizmet ihracatçısının ürünlerinin sosyal medya ve diğer dijital tanıtım yöntemleri ile duyurulması gibi konvansiyonel olmayan metotları da içeren tanıtım stratejileri geliştiriyoruz.
Özellikle son dönemde ticari diplomasi kavramını sık duyar olduk. Ülkeler arasındaki ticareti arttırmak ve ülke ekonomilerine katkı sunmak adına geliştirilmesi gereken ticari diplomasi konusunda iş dünyasının üzerine düşen görevlerle ilgili düşüncelerinizi paylaşır mısınız?
Öncelikle Türkiye özel sektörümüz, yurt dışında ülkemizin birer ticaret elçisi olarak hareket etmelidir. Bu noktada, iş insanlarımızın yurt dışında çalışacağı en yakın kuruluş olan DEİK’e önemli görevler düşmektedir. İş insanlarımızın, yurt dışındaki ticari ve ekonomik mevcudiyetimizi güçlendirmek ve yabancı yatırımları ülkemize
çekmek konusunda DEİK’in çatısı altında üstün performans göstermeye devam edeceğine inanıyoruz.
“Ticari diplomasi” misyonunu daha etkin ve verimli biçimde gerçekleştirmek için Sayın Cumhurbaşkanımızın
riyasetinde Ticaret Bakanlığının teşkilat yapısı yeniden düzenlenmiştir. Bu çerçevede, Ticaret Bakanlığı olarak
DEİK ile çok daha güçlü ve efektif biçimde sinerji oluşturarak iş dünyamızı küresel ekonomiye entegre edeceğiz. Biz de Bakanlık olarak 2018 yılında genel ticaret heyeti ve alım heyeti programları ile firmalarımızın yaklaşık 16 bin iş görüşmesi gerçekleştirmesini sağladık. Diğer taraftan ticaret müşavirlerimizin yapısını ülke bazında daha da güçlendirmeyi, onları daha görünür kılmayı ve DEİK iş konseyi başkanları ile koordineli çalışmalarını sağlamayı amaçlıyoruz.
Yabancı yatırımcıların Türkiye’ye çekilmesi ve daha çok yatırım yapılmasının sağlanması adına Bakanlığınızın yürüttüğü projelerden bahseder misiniz?
Dünya; ticari, ekonomik, siyasal, toplumsal ve kültürel alanlarda yepyeni değişimler ve oluşumlar çağını yaşamaktadır. Bu dönüşüm ve değişim noktasında stratejik bir konumda bulunan Türkiye, önemli bir transit merkezde yer almaktadır. Ülke olarak küresel ekonomide sahip olduğumuz bu kilit rolü ileriye taşımanın gayreti içerisindeyiz. Dünyanın dört bir yanında Türkiye markasını tanıtmak amacıyla ihracatı güçlendirecek adımlar atıyoruz. Üreticilerimizi destekliyoruz. Hizmetlerimizin tamamında, elektronik sistemleri esas alan uygulamalara ağırlık veriyoruz. Ülkemizde ticari faaliyetlerin hızlı, kolay ve güvenli bir biçimde yürütülmesi ve ticaretin kolaylaştırılması amacıyla önemli düzenlemeleri hayata geçirdik. Ticaret sicili müdürlüklerini şirket kuruluşlarında tek temas noktası hâline getirdik ve şirket kuruluşunda kolaylık ve maliyetlerde düşüş sağladık. Çeke yönelik güvenin artırılması ve karşılıksız çekin engellenmesi amacıyla karekodlu çek uygulamasını başlattık. Bonolarda da karekod sistemini hayata geçireceğiz ve bono ile çekin elektronik ortamda düzenlenebilmesine imkân tanıyacağız. Taşınır Rehni Kanunu’nu çıkardık ve Taşınır Rehin Sicil Sistemi’ni (TARES) faaliyete geçirdik. Elektronik ticaretin, ülkemizin ticaretinde hâlihazırda yüzde 4,1 olan payının arttırılması temel hedeflerimizden biridir. E-ticarette güvenlik kaygılarının giderilmesi ve hizmet kalitesinin artırılması amacıyla Güven Damgası Sistemi’ni faaliyete geçirdik. 2017’de e-ticaretin kayıt altına alınması ve verilerin sağlıklı bir şekilde elde edilerek politika oluşturulması amacıyla Elektronik Ticaret Bilgi Sistemi’ni (ETBİS) kurduk. İhtiyaç duyulan yerlerde yeni gümrük kapıları açarken,
mevcut kapılarımızı da yeniliyoruz. Gümrük işlemlerinin basitleştirilmesi ve hızlandırılması adına güçlü adımlar
attık. Atmaya da devam edeceğiz. Gümrüklerimizde bir devrim gerçekleştirdik. İş insanına önyargılı ve şüphe ile yaklaşan bir duruştan beyana dayalı, risk esaslı analizlerle yönetilen ve hesap verilebilir uygulamalar başlattık.
Yasal ticaretin önünü açtık. Yasal olmayan ticarete setçektik. Bu konuda hiçbir tavizimiz yok. Sloganımız: “En
Kolay ve En Güvenilir Ticaretin Adresi Olmak”.Üreten ve büyüyen Türkiye hedefi doğrultusunda gümrüklerin
dijitalleştirilmesiyle hızlı, kolay ve güvenli ticaret anlayışımızla AB’ye bile örnek olacak birçok projeye imza
attık. Öte yandan; ihracata yönelik yatırım ve üretimi teşvik etmek, uluslararası yatırım ve teknoloji girişini hızlandırmak gibi amaçlarla kurulan serbest bölgelerimizin katma değerli, AR-GE yoğun ve yüksek teknolojili mal ve hizmet yatırımlarını kümeleştiren bir yapıya bürünmesi adına Bakanlığımızca ihtisas serbest bölgelerine yönelik çalışmalarımız da devam ediyor. Diğer taraftan, Dünya Ticaret Örgütünde (DTÖ) reform yapmak yönünde çalışmalarımız bulunuyor. 2019 yılında Türkiye, bu çalışmaların bilfiil içerisinde olacak. Son olarak uluslararası bir rekabet kanunu üzerine çalışmamızı yaptık. Bu konu Türkiye’ye yabancı yatırımcı çekmek için oldukça önem arz ediyor. Ürün Güvenliği ve Teknik Düzenlemelere ilişkin çalışmalarımızı da tamamlayarak AB mevzuatına uyumlu hâle getirecek ve ürün güvenliği sistemimizi modernize edeceğiz.