KÖİ projelerinin finans, yönetim ve hukuki açılardan başarısı kadar sunulan hizmetin insan odaklı olması da aynı ölçüde değer görmeye başlamıştır

Kamu Özel Sektör İşbirliği (KÖİ) (Public Private Partnership-PPP) kavramını son yıllarda daha çok duymaktayız; ancak bu modelin ortaya çıkışı bir hayli eski zamanlara dayanmaktadır. Yüzlerce yıl önce Anadolu’da askerî amaçlı geliştirilen tımar sistemi ve 19. yüzyılda Fransa’da hayata geçirilen kanalizasyon altyapı çalışmaları, KÖİ modelinin erken tarihli örnekleri olarak öne çıkmaktadır.

Modern zamanlara geldiğimizde ise KÖİ modeline ilginin tekrar canlanmasının altında, radikal değişimlere bağlı bir dizi sebebin yattığı görülmektedir. Hızla artan küresel nüfus, şehirlerin göç akınına uğraması, gelişmekte olan ülkelerin hızlı büyümeleri ve teknolojinin hayatımızdaki payının giderek artması; insanların altyapı taleplerini artırmıştır.

Kamunun artış gösteren bu ihtiyaçlarına karşın küresel ekonomide görülen finansal ve mali sorunlar, kamu otoritesinin bütçe sorunları ile karşılaşmasına neden olmuştur. Kamu yararına yönelik altyapı hizmetlerinde özel sektör finansmanının kullanılmasını mümkün kılan KÖİ modeli, bu gelişmelerin doğal sonucu olarak ciddi bir seçenek hâline gelmiştir. Söz konusu tercihle

kamu ve özel sektör arasında uzun süreli anlaşmalar çerçevesinde ortaklık kurularak kamu hizmetinin; özel sektörün finansmanı, yatırımı ve işletmesi ile hayata geçirilmesi sağlanmıştır. Bu noktada Dünya Bankası tarafından KÖİ modeli için yapılan “Özel sektörün risk ve yönetim sorumluluğu aldığı, kamu mal ve hizmetlerinin sağlanması amacıyla tarafların uzun dönemli yükümlülükleri üstlendikleri sözleşmeler.” tanımı, oldukça isabetli ve net bir özet niteliğindedir.

İNSAN ODAKLI HİZMET

Bir KÖİ modelinin başarısı, birçok farklı para- metreye bağlıdır. Ancak son yıllarda bu model ile sunulan hizmetlerin asıl kullanıcısı olan “insan” temasının vurgulanması, Birleşmiş Milletler çatısı altında yapılan çalışmalarla da giderek artmaktadır. Kısacası projelerin finans, yönetim ve hukuki açılardan başarısı kadar sunulan hizmetin insan odaklı olması da aynı ölçüde değer görmeye başlamıştır.

Bu açıdan değerlendirildiğinde KÖİ modeli; “kamu”, “özel sektör” ve “insan” olmak üzere bu sistemi oluşturan üç temel paydaşa da farklı noktalardan faydalar sağlamaktadır. Buna göre kamu, özel finansman ile kendinden beklenen hizmeti sağlamakta; özel sektör de görece düşük riskli ve uzun süreli bir sözleşme güvencesi sayesinde, sunma yetkisi ve hakkı olmadığı bir kamu hizmetinde yer alma imkânına sahip olmaktadır. İnsanlar ise ihtiyaç duydukları bir kamu hizmetine bu sayede etkin, verimli ve optimum bir ücretle erişebilmektedir. Özetle, KÖİ’nin faydalarını; idare için kamu yatırımlarını kendi bütçesi dışında yapabilmesi, özel sektör için yeni bir yatırım ve kazanç alanı sağlaması, vatandaş için ise daha iyi bir hizmet olarak tanımlayabiliriz.

KÖİ MODELİ VE TÜRKİYE

KÖİ modelinin modern anlamda Türkiye’deki serüvenine baktığımızda, ilk olarak 2007 yılında Sağlık Bakanlığının Şehir Hastaneleri projeleri ile karşılaşmaktayız. Sağlık hizmetlerine erişimin yaygınlaştırılması, teknolojik gelişmelerin hizmet sunumuna entegrasyonunun sürdürülebilirlik perspektifi içerisinde sağlanması, Türkiye’deki yatak kapasitesinin arttırılması ve çağa uygun hâle getirilmesi ana hedefleriyle başlanan KÖİ sağlık projeleri, kısa zamanda başarılı sonuçlar

doğurmuş ve Türkiye’nin uyguladığı bu model, gelişmekte olan ülkelerin sağlık hizmeti politikalarına rol mo- del olmuştur. 10 yıl gibi kısa bir sürede Orta Doğu, Kuzey Afrika, Orta Asya, Doğu ve Kuzeydoğu Balkanlarda bulunan birçok ülke tarafından örnek alınan söz konusu KÖİ projeleri, bu alanda ülkemizin hizmet ihracatının önünü açmıştır. Bu çerçevede, Türkiye’de KÖİ sağlık projelerinde yer alan birçok altyapı şirketinin, mevzubahis bölgelerde benzer projelere talip olmayı sürdürdüğünü ve birçok projeyi de üstendiğini belirtmek gerekir.

YERLEŞEN KÖİ KÜLTÜRÜ: BÜTÜNSEL GELİŞİM

Elbette son 10 yıl içinde Türkiye’de başarılı KÖİ uygulamaları sadece sağlık alanında test edilmemiştir. Özellikle İstanbul’da yapılan Yavuz Sultan Selim (3. Boğaz) Köprüsü, İstanbul Yeni Havalimanı, Avrasya Tüneli, Osman Gazi Köprüsü ve bunların yanı sıra birçok otoyol, liman ve altyapı projeleri; ulaştırma alanında kayda geçen başarılı projelerdir. Söz konusu projelerin hemen hepsi, oldukça yüksek bütçeli mega projeler olarak dikkat çekmektedir.

İSTANBUL PPP HAFTASI İLE YENİ FIRSATLAR

DEİK çatısı altında 2015 yılında ihdas edilen DEİK PPP Komitesi, KÖİ modelinin ihracı konusunda önemli pro- jeler hayata geçirmiştir. Ayrıca 2016 yılından bu yana, Ticaret Bakanlığımızın koordinasyon ve desteğinde düzenlenen “İstanbul PPP Haftası”, katılımcılarını geride kalan üç sene içinde Türkiye’deki yapım aşamasında olan ve tamamlanmış projeler ile tanıştırmış ve altyapı şirketlerimize yeni iş imkânları geliştirebilecekleri ortam sağlamıştır. Bunun yanı sıra Dünya Bankası, İslam Kalkınma Bankası, EBRD, GI HUB gibi uluslararası kuruluşların da katkılarıyla toplam 75 ülkeden 150 yabancı bürokrata İstanbul’da KÖİ eğitimleri düzenlemiştir. Düzenlenen bu eğitim ve çalıştay programları, bugün uluslararası alanda değer görmekte ve en önemli KÖİ organizasyonları arasında gösterilmektedir. Bu faaliyetlerin tamamı, ülkemizin son 10 yılda kazandığı KÖİ deneyimlerinin ihracatına önemli bir katkı sağlamaktadır. Bu perspektiften hareketle KÖİ modeli, önümüzdeki dönemde altyapı şirketlerimize yeni ihracat fırsatları sunacaktır.