Kalabalık Yalnızlık

Bir toplumun ruh halini tek bir kelimeyle ifade edebilir misiniz? TDK’nin 2024 yılı için seçtiği ‘Kalabalık Yalnızlık’, hepimizin bir şekilde içinde bulunduğu bu çağı en iyi şekilde özetliyor

Kalabalıklar içinde yalnızlık. Bir ekrandan diğerine koşturan insanlar. Ama kalplerde sessizlik ve soğukluk. İşte bu modern dünyanın çarpıcı ikilemi…

“Kalabalık yalnızlık”

“Yapay zekâ”

“Algoritma”

“Yozlaşma”

“Dijital yorgunluk”

“Yabancılaşma”

“Merhamet”

Türk Dil Kurumu (TDK), 2024 yılı için “Yılın Kelimesi”ni belirlemek amacıyla yaptığı oylamaya sunulacak finalist kelimeleri geçtiğimiz günlerde açıkladı. Ankara Üniversitesi’nin katkılarıyla oluşturulan ve halk oylamasına sunulan 7 kelime ve kavram arasında, toplumda son yıllarda giderek daha fazla karşılaşılan bir olguyu ifade eden “Kalabalık Yalnızlık” kavramı, yapılan oylama sonucunda 2024 yılının kelimesi olarak seçildi. Bu seçim günümüz toplumunun yaşadığı önemli bir durumu yansıttığı için dikkat çekici.

“Kalabalık yalnızlık” kelimesi, modern dünyanın en çarpıcı ikilemlerinden birine işaret ediyor. İnsanlar kalabalıklar arasında birbirlerine yakınken bir o kadar da yalnızlardır. Sosyal medya çağında her şeyin sanal ve yapay olması, sürekli iletişim araçlarında geçirilen zaman, her köşe başında bir insan kalabalığı, insanlar duygusal varlıklardır. Onlara dokunmayan temas etmeyen şeyler zamanla duygusal anlamda boşluklarla dolu insanların çoğalmasına sebep oluyor. Bu yalnızlık durumu o kadar derin ki, insan her an yanındakilere bakıyor, görüyor belki konuşuyor ama uzak hissediyor. İçsel yalnızlığa düşen birey, bazen daha kalabalıklar da bile daha yalnız hissedebiliyor.

“Yapay zekâ” ise, bu kalabalık yalnızlıkların bir parçası. Teknoloji hayatımızın her alanına ve her anına dahil olmuşken, yapay zekâ da insanın düşüncesini, duygusunu kopyalamaya çalışıyor. Ama bir noktada, bu “akıl” boş bir taklit olmaktan öteye gidemiyor. Yapay Zekâ, insanın içsel derinliğini, empatisini ve merhametini, bu duyguların yerine geçecek bir yapıya bürünse de asla tam anlamıyla insana ait bir şey olamayacak.

“Algoritma” ise yapay zekânın damarlarında akan kan gibi. Her şey bir algoritmaya indirgeniyor. İnsan davranışları, tercihleri, düşüncesi, düşünce akışları bile algoritmalarla çözümlenebiliyor. Ama insanlık ve tarihsel iradesi matematiksel bir hesaplama ile tanımlanamaz. Bir algoritmanın içinde sıkışan insani duygu ve düşünceler bir koda dönüşerek bir formülasyon ortaya çıkıyor.

“Yozlaşma” ise toplumsal yapının, insan ilişkilerinin, toplumsal ahlakın kayboluşuna işaret eden ve her geçen gün daha da yüzeyselleşmesiyle ilgili. Kapitalizm, tüketim kültürü, narsisizm… Bunlar hepsi yozlaşmanın yüzeyini oluşturuyor. Samimi duygularla örülü bağlar zayıflarken, sahte yüzler, hazcı düşünceler daha güçlü bir şekilde ortaya çıkıyor. İnsanlar, birbirlerine değil, birbirlerine kabul ettirdikleri imajlarına değer veriyor.

“Dijital yorgunluk”, tüm bu teknolojik bombardımanın, sürekli bağlı ve bağımlı olmanın, her an bir şeyler kaçırma korkusunun getirdiği bilişsel yorgunluk ve bitiş hali. Yeni ve farklı bir bilgiye ulaşmanın bedeli olarak zihinsel karmaşalar yaşıyor, duygusal olarak da karmaşıklaşıyoruz. Gün içinde takip ettiğimiz büyük küçük tüm ekranlar ve mailler, bildirimler beynimizi gerekli gereksiz her eşyle doldururken bu ağırlığı kaldıramayan zihinsel yapımız bir zaman sonra bazı şeylere körleşerek tepki veriyor.

“Yabancılaşma” Her şeyin makineleştiği, duyguların sayısal verilerle okunmaya çalışıldığı bu dünyada insan, kendine yabancılaşmış durumda. Toplumla, doğayla, hatta kendisiyle olan bağlarını kaybediyor. İnsanlık, kendine yeni bir dünya kurarak gerçek dünyaya yabancılaşıyor, çünkü insan olmak, anılar taşımak, geçmişi anlamak, yaşamı yorumlamak ve soyut-somut farketmeksizin yeni kavramlar bularak hayatını anlamlandıra-biliyordu. Şimdi ise her şey soyut, her şey mesafeli.

“Merhamet” ise bu sistemin içinde kaybolmaya yüz tutmuş bir duygu. Merhamet, insanları birbirine bağlayan en güçlü insani kuvvetlerden biridir. Empati yapabilen herkes merhameti anlayabilecektir. Günümüzde ise modern toplumlarda her güzel şey gibi merhamette azalıyor. Çünkü merhamet, bazen fedakârlık yapmayı gerektirirken bazen de acıyı paylaşmaktır. Soğukta kalan bir canlıya duyulan acıma duygusu merhamettendir. Savaştan kaçan mazlumlara evinin kapılarını açmak merhamettendir. Merhametli olmak erdemli insan olmanın düsturlarındandır.

TDK’nin 2024 yılı için seçtiği bu kelimeler sadece sözcüklerden ibaret değil; onlar, hepimizin ortak hikayesinin parçaları. Peki siz, bu hikayenin neresindesiniz?

Yorum Yapın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Start typing and press Enter to search