Koronavirüsün, Piyasalar ve Küresel Ekonomiye Etkileri
Çin’de başlayan koronavirüs salgını, kısa sürede global oldu ve tüm dünyayı etkisi altına aldı
Çin’in Hubei eyaletinde başlayan koronavirüs, kısa sürede tüm dünyayı etkisi altına aldı. Önce Çin çalkalandı. Ardından bu virüs 100’den fazla ülkeye yayıldı ve küresel bir fenomen hâline geldi. Milenyumda ilk kez bir virüs, Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tarafından “pandemi” ilan edildi. Yani öncelikle bilmek gerekiyor ki Çin’de başlayan sorun global oldu.
Sorunun Çin’de olması hem ülkenin yüksek nüfusu hem de dünyada kapladığı yerin büyüklüğü sebebiyle rahatsız edici. Böyle bir sıkıntı yaşandığında işin ekonomik boyutlarını tahmin etmek güçtür. Öncelikle, hastalığın ne kadar süreceğini bilemezsiniz. Virüsün hangi şartlarda yaşayacağını ve ne kadar zarar vereceğini kestiremezsiniz. Zira bu gibi bilgiler, ancak yaşandıktan sonra veri olur ve kullanılabilir hâle gelir. Tahmin yapabilmek için geçmesi gereken süre ve bunun yarattığı belirsizlik, piyasalara ilk darbeyi vurur. Sonra da gerisi gelir.
KORONAVIRÜS VE GÜNÜN GERÇEKLERİ
Çin’in virüs sebebiyle ne kadar zarar göreceğini kestirmek epeyce güç olacaktı. Diğer yandan elimizde 2002 sonunda yaşanan SARS örneği vardı. Böylece SARS virüsünde ne olduğuna bakıp bir tahmin yapacaktık. Ancak 2002 ile 2019 arasında iki temel fark gördük. Bu sebeple ilk tahminler oldukça yetersiz kalacaktı, nitekim kaldı da… SARS ve yeni tip koronavirüs arasında yayılma ve ölümcüllük bakımından ciddi farklar ortaya çıktı. 2019 model virüs, yayılma açısından çok daha hızlıydı. Bu durum hesapları değiştirdi.
İkinci önemli değişiklik de Çin’in modern dünyadan aldığı payla ilgili. Görüldüğü üzere Çin, 20 sene önceye göre kendi çapını birçok alanda en az iki ila dört katına çıkardı. Hastalığın değişen doğası ve ülkenin farklılaşan koşulları da tahmin yapmayı neredeyse imkânsız hâle getirdi. Tek görebildiğimiz, işlerin düşünülenden daha çetin geçebileceği oldu.
KRİZE DÖNERKEN VE DERİNLEŞİRKEN
Çin’in hayattan aldığı payın artmasıyla birlikte dünyada bu ülkenin içinde olmadığı bir değer ya da tedarik zinciri neredeyse kalmamış durumda. Böylelikle ekonomik olarak ilk tespit, bu yaşananların bir arz problemi olduğu yönünde. Ham madde bulamayanlar, Çin’den seken siparişleri almaya çalışanlar ya da malları buradan temin ederken başka yere bakmak zorunda kalanlar… İlk yaşananlar bu şekildeydi. Piyasalar ölçülü şekilde gevşiyor ve riskli varlıklar satılıyordu. Ne zaman ki hastalığın boyutlarını anladık, bu kez tüm dünyada satışlar yeniden arttı. Satışların önünü, Çin’den gelen hastalığın seyir defterleri değiştirdi. Riskli bölgeleri karantinaya alan Çin, mikrobu açıkça yenmeye başlamıştı. Piyasalar toparladı. Küresel büyüme tahminleri ölçülü şekilde aşağı çekildi ve Çin’in yılı yüzde 6 yerine bunun en fazla bir puan altında tamamlayacağına ikna olduk.
Burada krizin ikinci perdesi açıldı. Yazının konusu olmadığı için uzun uzun değinmeyeceğim ancak Rusya ve Suudi Arabistan arasındaki petrol yatı savaşından ötürü zaten çalkantılı olan piyasalar, şimdi de şoke olacaklardı.
Yakın zaman önce varili 71 dolar olan petrol iki ülkenin petrol üretimini arttırma ve yatları kırma yarışı sebebiyle 30’lu seviyelere indi. Devamında buranın da altını görecektik. Petrol şoku ile beraber artık tüm dünyada güven iyice erozyona uğramıştı. Kriz şimdi hem arz hem de talep yönlüydü ve bütün ekonomiler yavaşlayacaktı. Üstelik petrol yatı çöktüğü için kaya petrolü üreten ABD’li üreticiler zorlanmaya başlayacaklardı. Bunların ihraç ettiği tahvillerin faizleri; yükselmeye ve şirketler için temerrüt sinyalleri üretmeye başlamıştı. Bu şirketlere kredi verenler ve tahvillerini almış olanlar için de kâbus başlıyordu. Riski ölçen endeksler alarm verir oldu. Sadece kaya petrolü üretenler değil, petrole bağlanan gaz yatı da çöküyordu. Alternatif enerji kanalları ne kadar temiz olsa da petrol karşısında pahalı kalmaya, projeler ve getiriler ise riske girmeye başladı. Olup bitenler bütün enerji şirketlerini tehdit eder boyuta geldi.
EKSİK VE KÖTÜ LİDERLİK
Krizin henüz krize dönüşmediği günlerde G20 toplanmıştı. Maliye bakanları ve merkez bankası başkanları bir araya geldi. Ancak toplantı, birkaç iyi niyetle sonlandı ve harcanmış bir fırsat olarak tarihe geçti. Nitekim o gün bir paket, çözüm ya da yol önerilmiş olsaydı; hastalık belki bitmezdi ancak herkes çok daha hazır olabilirdi. Tüm bunlar yaşanırken ABD Başkanı Donald Trump, liderlik etmesi beklenen ülkesinin hacmi dolayısıyla bu dünya meselesini küçümsemekle meşguldü. Herkesle tokalaşıyor ve hastalığın etkilerini görmezden geliyordu. Ta ki görmezden gelemeyene kadar…
Bir gece Avrupa’ya tüm seyahatlerin yasaklandığını duyurduğunda, yeni bir piyasa krizinin geldiğini kolaylıkla anlamıştım. Şimdi bir bölge hedef gösteriliyordu ancak kendini izole ettiğini sanan ABD de istemeden, bu işten en büyük zararı görecek ülkeler arasına sessizce katılıyordu. Piyasalar şaşkın ve pusulasını kaybetmişti. MSCI Dünya Hisse Senetleri Endeksi, tarihî bir düşüş yaşıyor ve modern tarihte görülmemiş kayıplar yazılıyordu. Bu endeks, Mart’ın 12’sine gelindiğinde çoktan 1⁄4’ünü silmişti.
Rahatlıkla söyleyebiliriz ki petrol savaşı ve Avrupa seyahat yasağı, olayı tam anlamıyla bir kriz hüviyetine dönüştüren iki faktör oldu. Ardından; arz krizi, talep krizi ve son olarak da nansal krizle yüzleştik. Birçok merkez bankası hem likidite sağlayarak hem de faiz indirimleri ile krize müdahale etti, mali teşvikler açıklandı. Trilyonlarca dolarlık likidite, fonlama krizini aşmak üzere piyasanın emrine sunuldu. Hastalık dünyada azalma belirtileri gösterdiğinde, piyasalar da bu önlemlerin etkisi ile toparlamaya başlayacaktır. Keza bu kez çok daha düşük bir faiz seviyesinde ve bol mali teşvikle donatılmış oldular. Olup bitenler bunlar.
PEKİ, KRİZ NEDEN BU KADAR ETKİLİ OLDU?
Sanırım bunun yanıtı iki türlü. Yeniçağda nansal piyasalar, kapitalist ahlaki çöküntüye alıştı. Her sorunun üstüne para atıldı. Ancak bu kez bol para en başta işe yaramadı ve piyasanın ezberi bozuldu. Nasılsa her batan kurtarılıyor, Almanya’nın riski Yunanistan ile aynı muamele görüyordu. Bu kez işler, en azından kısa vadede farklı gitti.
İkincisi ise globalleşmenin bir masal hâlini bu kadar kısa sürede alabilmesi. Küreselleşme, iş bölümü, serbest ticaret derken bir gecede sınırların kapatılabilmesi âdeta fikri yıkıma sebep oldu. İnsanlar aslında yalnız olduğunu gördü. Bunun getirdiği çaresizlik de fazladan kötümserliği besledi.
Bitirirken; virüsün yol açtığı tahribatın kısa süreli ve geçici ancak derin olacağını görüyoruz. Bu zararın boyutu sektöre ve ülkeye göre de değişken olacak. Örneğin hem enerji üreticileri hem de bir ironi olarak bunların ürettiklerini girdi olarak kullanan havacılık, aynı anda darbe yiyecek ve turizm dünya çapında onarılamaz bir yara alacak.
KRİZDEN ÇIKIŞ DÖRT AŞAMALI OLACAK
- Merkez bankaları faiz indirip paranın maliyetini düşürecek.
- Merkez bankaları fazladan fonlama kanalları açarak likidite sıkışmasını önleyecek.
- Kimi yerlerde varlık alımları ile risk profili tamir edilecek ve portföy dengelenmesi etkisi yaratılacak.
- Mali teşvikler ile talep ve arz zincirinin bozuk halkaları tedavi edilecek.
Bunların neredeyse tamamı yapıldı ya da yapılmak üzere. Artık iş biyolojiye kaldı. Hastalıktan mustarip insan sayısı düşüşe geçtiği anda önce piyasalar, sonra ekonomiler düzelecek. Küresel büyüme de bu ve önümüzdeki çeyrekte düşüşe geçip, ardından güçlü şekilde toparlayacak.
Her şey bittiğinde büyüme, hiçbir şey olmasaydı gerçekleşeceği seviyenin altında olacak. İleri doğru ise daha güvenle bakacağız çünkü nansal koşullar oldukça gevşek seyredecek.
Tüm insanlığı tehdit eden bu salgında hayatını kaybeden dünya vatandaşlarının anısına saygıyla…
BloombergHT Genel Yayın Yönetmeni Gökhan Şen