ASEAN’ın katettiği yol göz önünde bulundurulduğunda; 15 Kasım 2020’de imzalanan Bölgesel Kapsamlı Ekonomik Ortaklık’ın (RCEP) aslında var olan sürecin bir parçası olduğu gözlemlenmektedir.

Güneydoğu Asya Uluslar Birliği (ASEAN); 4,5 milyon kilometre karelik yüz ölçümünü kaplayan bir alanda, nüfus itibarıyla 622 milyon kişiyi barındıran demografik yapıya sahiptir. Ekonomik kalkınma, siyasal sistem ve kültürel altyapı bakımından birbirinden farklı on ülkenin oluşturduğu Birlik, bölgesel Hükûmetler arası bir entegrasyondur. Mevcut uluslararası konjonktürde, ticaret akışı ve değer zincirindeki konumunun görece yükselişte olmasıyla dikkat çeken ASEAN, aynı zamanda önemli bir küresel üretim merkezi ve hızlı büyüyen orta sınıfı ile tüketici pazarıyla küresel bazda aktif bir aktör olarak öne çıkmaktadır.

ASEAN ekonomik büyümesinin alametifarikası olarak iş gücü avantajı ve üretimde verimliliğin artırılması ileri sürülebilir

Bölgesel Gayri Safi Yurt İçi Hâsıla (GSYİH) bakımından değerlendirildiğinde; 1999 yılında 577 milyar dolar olan ASEAN içi veriler, 2016 senesine gelindiğinde 2,55 trilyon doları bulmaktadır. Bu rakamlar 2020’de yeni tip koronavirüs (COVID-19) salgınına rağmen 3,11 trilyon dolara denk gelmektedir. Nitekim 2030 senesinde dünyanın dördüncü büyük ekonomisi olacağı ön görülmektedir. ASEAN ekonomik büyümesinin alametifarikası olarak iş gücü avantajı ve üretimde verimliliğin artırılması ileri sürülebilir. Birlik, Çin ve Hindistan’dan sonra dünyanın en büyük iş gücü merkezine ev sahipliği yapmaktadır.

Kuruluş dinamiklerine bakıldığında günümüz ASEAN yapılanmasından farklı bir tablo çizen Birlik, kurulduğu zamanın ruhuna denk bir örgütlenme biçimi oluşturmuştur. ASEAN, 8 Ağustos 1967 tarihinde Endonezya, Malezya, Filipinler, Singapur ve Tayland’ın katılımıyla Bangkok Deklarasyonu’nun imzalanmasıyla kuruldu. ASEAN 5 ülkelerinin kurucu üye olarak yer aldığı Deklarasyon, Birliğin hedeflerine ve amacına yönelik; “Bölgesel ekonomik büyümeyi sağlamak, sosyal ilerleme ve kültürel gelişimi ilerletmek, barış ile istikrarın ve ortak menfaatlerde aktif işbirliğinin teşvik edilmesi” gibi hususları sıralamaktaydı. Nitekim Soğuk Savaşın keskin kutuplu dönemine denk gelen bir zaman diliminde, güvenlikle ilgili ve politik söylemler ağırlık kazanmaktaydı.

Şubat 1976’da Birliğin ilk zirve toplantısı gerçekleştirilmiş ve ASEAN Antlaşması ile 1972’den beri sadece dışişleri bakanlığı düzeyinde gerçekleştirilen toplantıların, bu tarihten sonra devlet başkanlığı nezdinde gayriresmî toplanması önerilmiştir. Kurumsal yapısı itibarıyla; sekretaryası 1976’da kurulmuş, forumlar ve zirve toplantılarıyla üye ülkelerin devlet başkanları, dışişleri bakanlıkları ve diğer bakanlıklar bir araya gelmektedir. 1992 yılındaki 4. ASEAN Zirvesi’ndeki Singapur Deklarasyonu’yla her üç senede bir kez resmi zirve şeklinde toplanılması önerilmiştir. Nihayetinde senede bir kez devlet başkanları zirvesi ve dışişleri bakanları düzeyinde toplantılar gerçekleştirilmektedir.

Küresel konjonktüre paralel bir biçimde oluşan entegrasyonun 1980’lerdeki ekonomik gündemi, üye ülkelerin ithal ikame yerine ekonomik serbestleşme ve ihracat odaklı aldığı kararlarla şekillenmekteydi. Bu dönemde ASEAN’ın genişleme süreci; Brunei’nin 1984’de katılımı ile bir üye artış gösterirken; Vietnam’ın 1995, Laos’un 1997 ve Kamboçya’nın 1999’da eklenmesiyle 10 üye devlet olarak nihayete ermiştir. 1980’li yıllarda Vietnam ve Laos’un ekonomik modernizasyon programlarının Çin’in Reform ve Dışa Açılım inisiyatifine denk gelmesi, uluslararası sistemle birlikte ASEAN’ı da yükselen Çin gerçeği ile karşı karşıya getirmekteydi. Bu açıdan, ASEAN’ın ileriki dönemdeki yapısal stratejik açılımlarında Çin gerçeğinin oluşturduğu avantaj ve dezavantajlar belirleyici olacaktır.

1997 Asya Krizi de ASEAN’ın kuruluşundan bu yana önemli katalizörlerden biri olmuştur

1990’lı yıllar ASEAN’ın gündemine ekonomiyi merkez olarak konumlandırmaya başladığı zaman dilimi olarak kabul edilebilir. Şüphesiz ki Soğuk Savaş’ın sona ermesi ve dönüşen uluslararası sistemde ASEAN’ın yer bulma çabasının payı yadsınamaz. Daha derin bir ekonomik bütünleşme tedricî bir şekilde; 1992’de ASEAN Serbest Ticaret Alanı (AFTA) ile bölgesel ticaret engellerinin kaldırılması ve doğrudan yabancı yatırımda cazibe merkezi olması amaçlanarak ilerlemiştir.

1997 Asya Krizi de ASEAN’ın kuruluşundan bu yana önemli katalizörlerden biri olmuştur. Tayland’dan başlayıp kısa sürede yayılan krizin, bir anlamda ASEAN’ın kurumsal yapısı ve içerik olarak test edilmesine sebebiyet verdiği söylenebilir. Dolayısıyla ASEAN bir yandan ekonomik ve ticari ilişkilerini çeşitlendirmeye (hali hazırda var olanlara hız vermeye) diğer yandan da kurumsal yapısını bölgesel entegrasyon bakımından güçlendirmeye başlamıştır. Böylelikle ASEAN+3, ASEAN+6 inisiyatifleri ve ikili Serbest Ticaret Anlaşmaları (STA) ile bölgesel ekonomik entegrasyonun aralığının genişletilmesi hedeflenmiştir.

2007 senesi bir yandan ASEAN Şartı ile Birliğin hukuki statü kazanmasıyla öne çıkarken, diğer taraftan ASEAN Ekonomik Detaylı Planı’nda 2015’e kadar; tek pazar ve üretim merkezi oluşturulması, rekabetçi ekonomik bölge, eşit ekonomik kalkınma ile küresel ekonomiye entegrasyon başlıklarında eylem planı oluşturulmuştur.

Yukarıda sayılan eylem planları, kurumsallaşma dinamikleri ve ASEAN’ın katettiği yol göz önünde bulundurulduğunda; 15 Kasım 2020’de imzalanan Bölgesel Kapsamlı Ekonomik Ortaklık’ın (RCEP) aslında var olan sürecin bir parçası olduğu gözlemlenmektedir. Öte yandan COVID-19 ve ABD-Çin ticaret savaşları neticesinde dönüşen/daralan küresel tedarik zincirleri gibi konjonktürel etkenler de anlaşmaya etki etti. Bu noktada RCEP, “Korumacılığa Karşı Korumacılık” mottosuyla, söz konusu ülkelerin mevcut ticari sistemin (tek taraflılık, korumacılık unsurları, ticaret savaşlarının yıkıcı etkileri vb.) yan etkilerine karşı önlem alması olarak yorumlanabilir. RCEP, ASEAN’ın ikili STA ortakları Çin, Japonya ve Güney Kore ile hali hazırdaki anlaşmaların konsolide edildiği; dünya nüfusunun yüzde 30’una denk gelen ve GSYİH bakımından 26,2 trilyon dolarlık bir rakamla küresel ekonominin üçte birini dolduran üyeleriyle dünyanın en büyük serbest ticaret anlaşması kabul edilmektedir.

Bölgesel ve küresel işbirliklerinin RCEP örneğinde görüldüğü gibi hızlandırılması ASEAN’ın sürdürülebilir ekonomik büyüme momentumuna da hizmet edecektir

ASEAN kurulduğu 1967 yılından günümüze kadar uzanan bölgesel entegrasyon yolculuğunda; Soğuk Savaş’ın sona ermesi, Çin’in küresel ticaret ve ekonomi sistemine dahil olması ile 1997 Asya Krizi gibi belli dönüşüm noktalarında istikametinde düzenlemeler yapmıştır. Bu perspektiften bakıldığında, yakın gelecekte tematik olarak sürdürülebilir ekonomik büyüme başlığına ağırlık vereceği söylenebilir. Nitekim son 50 yılda senelik ortalama yüzde 3,5 civarı ekonomik büyüme kaydeden Birlik, 2020’de pandemi nedeniyle bölgesel GSYİH bakımından yaklaşık yüzde 0,7 daralmıştır. 2021’de büyümenin yüzde 6,2-6,8 civarında olacağı tahmin edilmektedir.

ASEAN’ın diğer güncel öncelik alanlarının başında; bölgesel olarak fiziksel, kurumsal ve insani bağların derinleştirilmesinin hedeflendiği ASEAN Bağlantısallık 2025 Planı yer almaktadır. Böylelikle ulusal, bölgesel ve dış ilişkiler düzeyinde koordinasyonla; sürdürülebilir altyapı, dijital inovasyon, görünmez lojistik, idari mükemmellik ve insan hareketliliğinin sağlanması odak noktası olarak belirlenmiştir. Eş zamanlı bir şekilde; dünyanın en büyük üçüncü iş gücü merkezi olması ancak dijital ekonomisinin üye devletlerin GSYİH’nin yüzde 7’sine denk gelmesi gibi etmenlerle ‘dijital ekonomiye’ vurgu yapılmaktadır.

Bu noktada ASEAN’ın, özellikle altyapıda bağlantısallığın sağlanabilmesi ve COVID-19 ile Çin-ABD rekabeti gibi dış şoklara karşı bölgesel direncin artırılması hedefleri, önümüzdeki dönemde dış ilişkilerinde canlanma olabileceğine işaret etmektedir. Bölgesel ve küresel işbirliklerinin RCEP örneğinde görüldüğü gibi hızlandırılması ASEAN’ın sürdürülebilir ekonomik büyüme momentumuna da hizmet edecektir. Kurumsal ve gündem alanı itibarıyla Birlik, uluslararası sistemin konjonktürel değişimine paralel bir şekilde bölgesel entegrasyon dinamiklerini bütünsel perspektifle peyderpey ilerletmiştir. Son tahlilde ASEAN’ın sahip olduğu rekabetçi avantajını tam randımanlı yansıtabilmesi, dış ilişkilerindeki iş birliği alanlarını genişletmesine ek olarak kurumsal yapısında derinleşmesiyle de mümkün olabilecektir.

İstanbul Gedik Üniversitesi  ASEAN Araştırma Merkezi Müdürü Sibel Karabel