Müziğimde Farklı Kültürlerin Esintileri Var
Piyanist, Şarkıcı Karsu ile müziğe dair pek çok önemli başlığı mercek altına aldık.
Türk kökenli olan ve Hollanda’da doğup büyüyen Piyanist Karsu, henüz yedi yaşındayken ailesinden bir piyano istedi. O günden itibaren müziğe sıkıca bağlanan Karsu, 16 yaşındayken babasının restoranında piyano çalmaya başladı ve kısa sürede kendisini ilgiyle takip eden bir kitleye ulaştı. O günden itibaren kariyer basamaklarını hızlıca tırmanan genç piyanist, küresel ölçekte ses getiren birçok çalışmaya da imza attı. Biz de müziğiyle kitleleri kendisine hayran bırakan Karsu ile kariyerine dair kısa bir yolculuğa çıktık. Karsu, “İnsanları kimi zaman mutlu kimi zaman da teselli edebilme yeteneği, beni bu mesleğe sımsıkı bağlamasının yanı sıra eşsiz bir huzur da veriyor…” diyor.
“Müzik hem dinleyici hem de sanatçı açısından gerçekten huzur verici bir şey”
Henüz yedi yaşındayken ailenizden piyano istediğiniz biliniyor. Buradan yola çıkarak müziğin hayatınızdaki yerini aktarmanızı istesek neler söylersiniz?
Müziğin hayatımdaki yerini, içinde bulunduğumuz yeni tip koronavirüs (COVID-19) pandemisi sayesinde daha da iyi anlama fırsatı yakaladım. Geçirdiğimiz karantina dönemi, yaptığım meslek açısından da çok şaşırtıcı oldu. Çünkü mesleğim, diğerlerine nazaran bayağı bir başka. Öncelikle seyirciler müziği, bir lüks olarak kabul ediyor. Nitekim ekmek satmıyorum veya hastanede çalışmıyorum.
Ancak müzik hem dinleyici hem de sanatçı açısından gerçekten huzur verici bir şey. İnsanları kimi zaman mutlu kimi zaman da teselli edebilme yeteneği, beni bu mesleğe sımsıkı bağlamasının yanı sıra eşsiz bir huzur da veriyor… Örneğin konserlerde birbirini hiç tanımayan insanları bir araya getirebilmek, tarifi pek mümkün olmayan bir duygu. Sanırım motivasyonumun kaynağını da bahsettiğim bu durum oluşturuyor.
“Hedefim, kariyerimde adım adım yükselebilmek”
“Kariyerimin dönüm noktası” diye tabir edebileceğiniz bir olay yaşadınız mı? Yaşadıysanız okurlarımız için bu hadiseyi detaylandırır mısınız?
Kariyerimde tam olarak dönüm noktası şeklinde tabir edebileceğim bir olay olduğunu söyleyemem. Çünkü ben, genelde olduğu gibi büyük bir müzik yarışmasına katılmadım ve nedense öyle şeyleri hiç istemedim. Hedefim, kariyerimde adım adım yükselebilmekti ve geçmişe dönüp baktığımda da bunu büyük oranda başarabildiğimi görüyorum. Onun için de çok mutluyum… Tabii ki hiçbir kariyer, okul veya meslek; insanın tam istediği gibi ilerlemiyor. Belli bir noktaya gelene kadar sürekli düşüp kalkıyorsunuz. Bense bunu her zaman merdiven olarak görüyorum. Bazen dört adım çıkıp, iki adım düşerken; bazen de beş adım çıkıp, iki adım düşüyorum. Ama bu iniş çıkışlar çok iyi oluyor, çünkü geleceğim için bana yol haritası oluşturan dersler alıyorum. Mesela henüz 14 yaşımdayken okulumuzun müzik yarışmasında sahne almam, benim için güzel bir basamak olmuştu. Aynı şekilde Carnegie Hall’de şarkı söylemek de 19 yaşımda edindiğim güzel bir tecrübeydi. Yine Türkiye’deki ilk konserimse bana, inanılmaz bir özgüven vermişti. O yüzden bu olayların yerini, hep ayrı tuttum, tutuyorum.
“Şu anki konserlerimde bile aynı seyircilere rastlıyorum ve bunu çok seviyorum”
Bir röportajınızda, ailenize ait olan restoranda müzik yapmaya başladığınızdan ve zamanla insanların sadece sizi dinlemek için o restorana geldiğinden söz etmiştiniz. Geçmişe dönüp baktığınızda o işletmeyi, hayatınızın neresinde konumlandırıyorsunuz?
Benim için babamın restoranı gerçekten çok önemli… Zira orada altı-yedi sene kadar çaldım. O mekân bana özgüven verdi, tecrübe kattı… Beni dinlemeye, sürekli farklı farklı insanlar geliyordu. Zaman zaman Türkler de ziyaret ederdi fakat dinleyicilerimin çoğu, Hollandalıydı. Aralarında elit olanlar da bütçesi az olanlar da bulunuyordu. Hepsinin tek ortak özelliğiyse, sadece beni dinlemek için gelmeleriydi. Öğrenciler, nineler ve dedeler dahi gelirdi. Size çok enteresan gelebilir ama ben, şu anki konserlerimde bile aynı seyircilere rastlıyorum ve bunu çok seviyorum.
“Annemden ve babamdan olağanüstü bir destek gördüm”
Küçük yaşta dünyaca ünlü gösteri merkezi Carnegie Hall’de sahne aldınız ve bu, tarihî bir başarı. Bu durumdan hareketle müziğe tutkuyla bağlı olan çocuklara ve ailelerine neler söylemek istersiniz?
Kariyerim çok farklı başladı. Öncelikle kendimi çok şanslı görüyorum. Evet, kariyeriniz için çok fazla çalışabilir, çok istekli olabilirsiniz ama bazen şansınızın da yaver gitmesi gerekiyor. Bahsettiğim gibi kariyerimde, çalışmamın yanı sıra şansımın da etkisi çok büyük. Tesadüflerin benim yararıma ilerlediğini söylemek yanlış olmaz. Tüm bunlarla birlikte annemden ve babamdan da olağanüstü bir destek gördüm. Kendileri bana hiç karşı çıkmadılar ve her zaman destek oldular. Bazı kapıları da biraz aralayarak kendim açmam için beni yönlendirdiler. Bu da bir çocuk için çok önemli… Siz de biliyorsunuz ki ebeveyn desteği, her çocuk kıymetli bir durum. Özetle ben, onların sayesinde genç yaşımda çok şey öğrendim ve bundan dolayı inanılmaz mutluyum. Tüm çocuklara hayallerinin peşinden gitmelerini öneriyorum, aileler de çocuklarına tüm kararlarında destek olmalı.
“İlk kriterim; benim kulağıma hoş gelen müziği yapmak”
“Türk geleneksel müziğinin özünü kaybetmeden, caz ve funk arasında gidip gelen bir tarz oturtmaya çalışıyorum.” şeklinde bir açıklamanız bulunuyor. Bize biraz tarzınızdan bahseder misiniz?
Her zaman kendi müziğimi anlatmayı çok zor bulmuşumdur. İlk kriterim; sevdiğim, yani öncelikle benim kulağıma hoş gelen müziği yapmak. Müziği dinliyorum ve “Burada şu lazım!” diyorum. Âdeta bir aşçının yemeğinde yaptığı gibi, ben de tabiri caizse müziğimi baharatlandırıyorum.
Öte yandan Amsterdam doğumlu olmamın, bana birçok yönden fayda sağladığını düşünüyorum. Nitekim Amsterdam’da 160’dan fazla kültürün esintisini net bir şekilde hissedebiliyorsunuz. Afrikalı, Afgan, İranlı, Amerikalı, Meksikalı ve daha birçok farklı bölgeden arkadaşa sahibim. Neredeyse dünyanın her bölgesinden dostum var. Onlarla bir arada büyüdüğüm için de müzik stilleri, yemekleri, özetle tüm kültürleri hayatıma dokundu. Bence beni Karsu yapan da buydu.
Son olarak tüm insanlığı, yaşadığımız bu pandemi döneminde pozitif olmaya davet ediyorum. Pozitif olacağız ve sağlımızı da koruyacağız. Konserlerin özgürce devam edebildiği günlerde tüm sevenlerimle bir araya gelebilmeyi hayal ediyorum. Teşekkür ederim.
Röportaj: Serdar Ergün