Aşı pasaportu adıyla zorunlu bir seyahat düzenlemesi karşımızda duruyor. Bu düzenlemelere Türkiye’nin şimdiden hazırlıklı olması ve gerekli girişimleri yapması hayati bir önem taşıyor.

“Aşı pasaportu” da deniliyor aslında… Dünya yoğun biçimde bu konuyu konuşmaya başladı. Tartışmayı ete kemiğe büründüren ise Avrupa’da gelinen aşama ve AB ülkelerinin aldığı kararlar. Ayrımcılık ve kişisel bilgilerin güvenliğini tehlikeye atacağı eleştirileri olsa da ortak bir sertifika dışında Avrupa’da konuşulan başka bir seçenek henüz yok. Avrupa Komisyonu, AB onaylı bir aşının son dozunu en az iki hafta önce alan herkesin seyahat etmesine izin verilmesini tavsiye etti. Bu çalışmalarla konserler, spor karşılaşmaları gibi büyük etkinlikler düzenlemenin farklı yolları da deneniyor.

Türkiye Aşı Pasaportu Uygulamasına Hazırlıklı Olmalı

Gelinen bu aşamada Türkiye’nin ayrı durması düşünülemez. Zira Türkiye’nin en önemli gelir kaynaklarından biri şüphesiz turizm sektörü. Ve ülke içerisindeki ekonomik hareketliliğin de itici gücü. Dolayısıyla Haziran ayına girerken hızlı bir biçimde kaybedilen zamanı telafi etmek gerekiyor. Avrupa’da olduğu gibi Türkiye’de de belirli çevrelerce eleştirilse de “aşı pasaportu” ya da “aşı sertifikası” adıyla zorunlu bir seyahat düzenlemesi karşımızda duruyor. Özellikle AB ülkelerinde uygulanmasına kesin gözüyle bakılan bu düzenlemelere Türkiye’nin şimdiden hazırlıklı olması ve gerekli girişimleri yapması hayati bir öneme sahip. Pek muhtemel ki 2021 sonuna kadar bu sistemin içerisinde olmamak Avrupa’dan Türkiye’ye yönelik seyahatlerde potansiyelin gerisinde kalmasına sebep olacaktır.

Bu konuda Avrupa’daki genel eğilim araştırmalara da yansıyor. Örneğin IPSOS’un son bir araştırmasında ortalama olarak her dört bireyden üçü ülkelerine giriş için COVID-19 aşı pasaportunun gerektiğini düşünüyor ve bunun seyahat ve büyük etkinlikleri daha güvenli hale getireceğine inanıyor. AB genelindeki hareket tarzına bakıldığında, birlik için yaz tatili sezonunu başlatmak ve bütünleşik bir sistem üzerinde anlaşmaya varmak olduğu görülüyor. İlk olarak her ülke kendi ulusal sistemini ve gerekli yasal değişiklikleri yapacak, sonra burada toplanan bilgilerin AB sistemine entegre olmasını mümkün kılan ağa erişimi sağlanacak ve son aşamada kişinin kimlik bilgileri ile karşılaştırılarak havalimanlarında transferi sağlanacak. İspanya, Yunanistan, İtalya gibi ülkeler bu süreci neticelendirmek için yoğun faaliyet gösteriyor.

Seyahatte Aşı Pasaportu Ve Vaka Sayısı Sınırı Ön Koşul Olacak

Ayrıca yüksek aşılama oranlarına sahip AB dışı ülkelere yönelik seyahat kısıtlamalarının kaldırılması çağrısında bulunuldu. Bu kapsamda AB dışındaki ülkelerden girişlerde ise 100 binde görülen vaka sayısının 100’den en az 30-40 seviyesine düşürülmesi de masadaki seçeneklerden biri. Yani hem entegre/onaylı aşı belgesi hem de söz konusu ülkeler için vaka sayısının belirli bir sınırın altında olması koşulu birlikte aranacak gibi görünüyor.

İngiltere 17 Mayıs’tan itibaren ülkeye dönüşlerde aşı bilgi sistemini kullanan vatandaşlar için bir serbesti getirdi. Ancak bu, 12 ülkeyi kapsayan yeşil liste için geçerli olacak. Türkiye’nin de dahil olduğu kırmızı listede bulunan ülkelere giden İngiltere vatandaşları yine test ve karantina zorunluluğu ile karşı karşıya. Referandumlar ülkesi İsviçre’de bu durum 13 Haziran’da oylanacak.

Turizm Sezonu İçin Uyum Kapasitesinin Hızlı Olması Önem Taşıyor

Bu sürecin Türkiye açısından önemi ortada. Sezonun etkili sürdürülebilmesi için uyum kapasitesi hızlı ve güçlü olmalı. Vaka sayısı düşürülmeli ve aşılama oranı artırılmalı. Bu ikisinde etkili sonuçlar alındıkça yaz dönemindeki uluslararası uygulamalara sorunsuz bir biçimde katılacaktır. Ancak şu üç temel boyutta meseleyi masaya yatırmak ve adım atmak gerekiyor:

1 Aşı sertifikası büyük ölçüde ülkeye giriş ve çıkışlarda geçerli olacak. Buna karşın ülke içerisindeki AVM, kafe, lokanta gibi alanlarda seyahat için henüz aşı yaptırmamış olanlara da eşit fırsatlar sunulmalıdır. Kimi ülkelerde aşı sertifikasının ülke içerisinde de geçerli olacağı belirtilse de Türkiye’nin kendi koşulları ve kültürel dokusu sebebiyle bunu işletmesi pek mümkün gözükmüyor. Burada da zaten Türkiye’nin HES uygulaması yaygın şekilde kullanılıyor. Belki denetimleri artırmak katkı sağlayıcı olabilir.

2 Geliştirilecek sertifikanın ya da dijital ağın bilgi güvenliğini delmemesi ve turizm hareketliliğinin yoğun olduğu ülke ve bölgelerle entegre olabilmesinin sağlanması. Bu çerçevede ilk aşamada üzerinde durulması gereken, AB’nin kabul ettiği dijital yeşil sertifika ile uyumunu sağlamak. Bunun belirli bir zaman alacağı dikkate alındığında ilgili kurumların haziran ayının ilk yarısını geçirmeden bu girişimleri yapması çok önemli. Halen Türkiye’de kullanılan e-Nabız ve HES sistemleri başarılı olmakla birlikte bunların diğer ülkelerle olan ağ entegrasyonu için desteklenmesi gerekebilir. Zira 17 Mayıs’ta tedbirler geçildikten sonra Türkiye’ye gelecek turistler için AB’nin başlatacağı ortak uygulama bir psikolojik eşik haline gelebilir. Belirtmek gerekir ki tıpkı yerli aşı çalışmalarında olduğu gibi burada da bürokratik problemler en büyük kısıt…

3 AB’nin planlamasına bakıldığında yaz ortalarına gelindiğinde uluslararası seyahatlerde geçerli aşıyı yaptırmış olanlar daha avantajlı olacak. Geçerli diyorum çünkü her aşı her ülkede aynı kabul düzeyine sahip değil. Örneğin AB’nin başlayacağı uygulama kapsamında şu an Sinovac, Sputnik ve Pfizer/BioNTech aşılarından sadece BioNTech geçerli gözüküyor. Henüz diğerleri için test aşaması sürüyor. Aşı tercihleri de buna göre planlanmalı. Yerli aşının üretimi yıl sonunu bulabileceği ve sertifika uygulamasının da 2021 sonuna kadar güçlü şekilde uygulanacağı dikkate alındığında aşı tercihleri bu detay üzerinden yapılmalı.

Prof. Dr. Kürşad Zorlu