Türkiye’nin Sürdürülebilir Ekonomiye Geçişine Katkı Sağlamayı Hedefliyoruz
T.C. Ticaret Bakan Yardımcısı Mustafa Tuzcu ile Avrupa Yeşil Mutabakatı ve bu Mutabakat’ın sanayimiz üzerindeki olası etkileri ve fırsatları konuştuk.
“Tüm sektör temsilcilerimizin; AB’deki gelişmeleri çok yakından takip etmesi, değişikliklere adapte olmak için hazırlık ve planlama yapılması, ihtiyaçların analizi, AB sektörleri ile iş birliği olanaklarının araştırılması ve atılacak adımların belirlenmesi, AB’de üyesi oldukları organizasyonlar ile temas ederek, düzenli bilgi ve deneyim paylaşımında bulunmaları ve tüm bu alanlarda kamu-özel sektör iş birliği içerisinde hareket edilmesi son derece önemlidir” diyen T.C. Ticaret Bakan Yardımcımız Mustafa Tuzcu, bu kapsamda hayata geçirilen Yeşil Mutabakata Uyum Eylem Planı’nı Türkiye’nin yeşil kalkınma modeli için alt yapının tesis edilmesi adına önemli bir adım olarak nitelendiriyor. Bakan Yardımcımız Mustafa Tuzcu, Avrupa Yeşil Mutabakatı’nın sunduğu fırsatları ve getirebileceği tehditleri, bu düzenlemeden en çok etkilenecek olan sektörleri ve Türkiye’nin Mutabakat kapsamında atacağı adımları değerlendirdi.
Bakanlığımızın yorumu ile Avrupa Yeşil Mutabakatı nedir ve sanayimiz üzerinde nasıl bir etkisi olacaktır?
21. yüzyıl, birçok alanda dönüşümle birlikte özellikle dijital ve yeşil dönüşümü küresel gündemin merkezine koydu. Bu dönüşümler kapsamında, Avrupa Birliği’nin 2019 yılında açıkladığı 2050 yılında karbon nötr ilk kıta olma hedefi doğrultusunda, sanayiden finansmana, enerjiden ulaştırmaya ve tarıma uzanan bir dizi alanda AB politikalarında kapsamlı değişiklikler öngören Avrupa Yeşil Mutabakatı, Tek Pazar’ın tesisinden bu yana AB’nin en büyük girişimi ve yeni bir büyüme stratejisidir. COVID-19 salgınının daha da öne çıkardığı sürdürülebilirlik algısı ile birlikte AB’nin yeşil dönüşüm hedeflerini açıklamasının ardından, başta ABD, Çin ve Güney Kore olmak üzere uluslararası ticaretin önde gelen aktörlerinin de benzer hedefler açıklamaya başladığını görüyoruz. Dolayısıyla, Avrupa Yeşil Mutabakatı’nı, bir domino etkisi yaratarak iklim değişikliğiyle bağlantılı politikaları, uluslararası ekonomi ve ticaret politikalarının ayrılmaz bir parçası hâline getiren önemli bir strateji belgesi olarak nitelendirmek de yerinde olacaktır. Dünyada ve AB’deki bu gelişmeler, ülkemizde de iklim değişikliği ile mücadele alanındaki çalışmaları ticaret politikasının odağına taşımıştır. Nitekim, 2020 yılında ülkemizin dünyaya yaklaşık 170 milyar dolar ihracatının 70 milyar doları (%41’i) AB-27 ve söz konusu değişiklikleri takip etmesi muhtemel görünen Birleşik Krallık da dahil edilirse, 81 milyar doları AB-28 ülkelerine gerçekleştirilmiştir. Dolayısıyla, AB’nin başta Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması, Yeni Sanayi Stratejisi ve Döngüsel Ekonomi Eylem Planları olmak üzere Yeşil Mutabakat kapsamında gerçekleştirmeyi öngördüğü kapsamlı değişikliklerin, Gümrük Birliği ile AB’ye sağladığımız yakın ticari ve ekonomik bütünleşme ile entegre olduğumuz değer zincirleri ve sanayimiz üzerinde doğrudan etkileri olması kaçınılmazdır.
Çelik, Çimento Gibi Enerji Yoğun Sektörler Sınırda Karbon Düzenlemelerinin Hedefinde Olacak
Bu itibarla, öncelikle, özellikle ihracatçılarımız için ciddi bir endişe kaynağı oluşturan Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması’ndan bahsetmek istiyorum. 2023 yılında hayata geçirilmesi beklenen mekanizmanın kapsamı henüz netleşmemiş olmakla birlikte, sera gazı emisyon salımında en yüksek paya sahip olan çelik, çimento gibi enerji yoğun sektörlerin düzenlemenin hedefinde olma ihtimalinin yüksek olduğunu değerlendiriyoruz. Ancak, mekanizmanın nihai ürünün değer zincirlerine uygulanması durumunun da söz konusu olabileceğini belirtmek isterim. Bu kapsamda AB de henüz uygulamasının detaylarını belirlememiş, ticaret ortakları ve paydaşları ile istişarelerini sürdürmektedir. Diğer taraftan,
Yeşil Mutabakat ile ticareti etkileyecek tek unsur sınırda karbon düzenleme mekanizması olmayacaktır. Avrupa Yeşil Mutabakatı’nın akabinde açıklanmış olan Sanayi Stratejisi ve Döngüsel Ekonomi Eylem Planı’nın yanı sıra, ilerleyen dönemde açıklanması beklenen sektörel stratejiler doğrultusunda AB’nin önümüzdeki yıllarda kapsamlı mevzuat değişikliklerini hayata geçirmesi beklenmektedir. Döngüsel Ekonomi Eylem Planı çerçevesinde hayata geçirilecek sürdürülebilir ürün inisiyatifi politikaları kapsamında ise; tekstil, elektronik ürünler, mobilya, plastik, bataryalar, gıda, ambalaj ve yapı malzemeleri sektörleri başta olmak üzere AB piyasasına arz edilecek ürünlerin tasarımı yoluyla çevresel ayak izinin azaltılması ve döngüselliğin geliştirilmesi hedeflenmektedir. AB tarafından ürünlere yönelik olarak getirilmesi hedeflenen bu yeni kriterler, sadece AB’ye ihracatımızda karşılanması gereken standartlar olarak değil, Gümrük Birliği’nde malların serbest dolaşımına imkân veren teknik mevzuat uyumumuz kapsamında da karşımıza çıkacaktır.
Ancak değişikliklerin getireceği etkilerin sadece mevzuat ve uygulama değişiklikleri ile de sınırlı kalmayacağını belirtmek isterim. Nitekim, AB’nin hemen her alanda karbon nötr bir kıta olma hedefi doğrultusunda, AB değer zincirleri ve tüketicilerin yeşil dönüşüm hedefleri çerçevesinde yönlendirileceği bir ekosistem oluşmasının da sektörlerimizi etkileyeceğini düşünüyoruz. Tüketicilerin yeşil dönüşümün bir parçası haline getirilmesi, mevzuat ile zorunlu olmasa dahi parçası olduğumuz değer zincirleri itibarıyla nihai ürün tüketicilerinin tercihleri yoluyla taleplerin şekillendirilmesine yol açacaktır.
Kimilerine göre fırsat kimilerine göre de tehdit olarak yorumlanan AYM sizce Türkiye için ne tür fırsat ve tehditler barındırıyor?
İhracatımızın yüzde 40’ını aşkın bir bölümünü gerçekleştirdiğimiz AB, ülkemiz için en önemli ihraç pazarı ancak rekabetçiliğin de bir o kadar zorlu olduğu bir pazar. Bu nedenle, AB politikalarına adaptasyonu belli düzeyde de olsa gerçekleştiremezsek, AB’nin küresel değer zincirlerinde geri plana düşerek rekabetçiliğimize zarar gelmesi söz konusu olabilecektir. Dolayısıyla, AB politikalarında öngörülen bu kapsamlı değişikliklerin yakından takibi ve gereken uyumun sağlanmasına yönelik adımlar atılmasını, dünya ekonomisi ve ticaretinde uzun soluklu bu dönüşüme ayak uydurulması bakımından önemsiyoruz. Avrupa Yeşil Mutabakatı kapsamında öne çıkan ve ülkemizi etkileyebilecek başlıca hususların titizlikle takibi, ülkemizin Gümrük Birliği ortaklığı ve coğrafi konumu gibi avantajları dikkate alındığında, önümüzdeki süreci ülkemiz için fırsata çevirerek; dış ticarette rekabetçiliğimizi kaybetme riskini de bertaraf edebilecektir.
Esasen, AB ile mevcut Gümrük Birliği ilişkimiz dolayısıyla hâlihazırda AB değer zincirlerine entegre durumda olan firmalarımız için Yeşil Mutabakat ile getirilen değişikliklere adapte olunması, mevcut entegrasyonun daha da derinleştirilmesi ve güçlendirilmesi için bir zemin de mevcuttur. Firmalarımızın dinamizmi, yeni koşullara uyum kabiliyetleri ve AB değer zincirlerine mevcut entegrasyonu, ilerleyen dönemde bu entegrasyonun daha da derinleşmesi ve güçlenmesi için bizim için büyük bir avantaj teşkil etmektedir. Bu avantajdan faydalanarak, önümüzdeki süreci fırsata çevirme yolunda atılacak tüm adımlar, dijitalleşme odaklı katma-değeri yüksek ve 21. yüzyılın değişen beklentilerine cevap verebilecek bir üretimi de teşvik edecek ve ülkemizin büyümesine katkı sağlayacaktır.
2023 yılında uygulanmaya başlanacak olan Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması kapsamında Türkiye’de ne gibi çalışmalar yürütülüyor?
Öncelikle, AB tarafından sınırda karbon düzenleme mekanizmasının tasarlanmasına ilişkin bu süreçte, ülkemizin uluslararası anlaşmalardan kaynaklanan haklarının korunması ve tasarlanacak mekanizmanın ticaretimizde bir teknik engele dönüşmemesi bizim için son derece önem teşkil etmektedir. Bu çerçevede, Bakanlık olarak ilgili tüm özel sektör ve kamu temsilcilerimiz ile istişare halinde Avrupa Komisyonu tarafından yürütülen etki analizi ve kamu istişare süreçlerini yakından takip ettik ve Avrupa Komisyonu’na kapsamlı ülke görüşlerimizi ilettik. Ülke görüşlerimizde, AB’nin ülkemiz ile arasındaki başta Gümrük Birliği ve AKÇT STA’sı olmak üzere ikili anlaşmalarda ve uluslararası anlaşmalarda yer alan temel kural ve prensiplere uyumluluğu konusundaki endişelerimizi ve ülkemizle gerekli danışmaların yürütülerek yakın bir iş birliği tesis edilmesi ihtiyacını dile getirdik. Ayrıca, aday ülke ve Gümrük Birliği ortağı olarak ülkemizin AB’nin bu bağlamda yarattığı tüm finansman mekanizmalarına AB üyesi ülkelerle benzer şekilde erişiminin sağlanması konusundaki talebimizi ilettik.
Önümüzdeki dönemde, hem Gümrük Birliği’nin gereğinin yerine getirilmesi hem de konunun ülkemizin üyelik perspektifi ve AB’ye sağlanan yakın ticari ve ekonomik entegrasyon açısından derinlemesine irdelenmesi bakımından AB ile yazılı ve sözlü olarak istişarelerimizi devam ettireceğiz. Tabii konu ile ilgili olarak Dünya Ticaret Örgütü’ndeki tartışmalara da aktif olarak katılmayı, diğer ülkelerle de koordine içerisinde süreci değerlendirmeyi de sürdüreceğiz. Diğer taraftan, diplomatik girişimlerin yanı sıra olası bir sınırda karbon düzenlemesinin Gümrük Birliği ile AB’ye sağlanan entegrasyona herhangi bir engel oluşturmamasını temin etmek amacıyla öncelikli sektörlerimizde sera gazı salımının azaltılmasını destekleyici eylemlerin hayata geçirilmesi de önemlidir.
Bu amaçla, Bakanlığımızca koordine edilen Yeşil Mutabakata Uyum Eylem Planımızda, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ve Sanayi ve Teknoloji Bakanlığımızla istişare halinde, sınırda karbon düzenlemesinin Türkiye-AB ticareti üzerindeki etkilerinin sınırlanması için sektör bazlı çalışmalar yürütülmesine ve ülkemizin ulusal bir karbon fiyatlandırma mekanizmasına geçişinin değerlendirilmesine ilişkin çalışmalarının sürdürülmesine ilişkin eylemlere de yer verdik.
AB, Yeşil Mutabakat çerçevesindeki tedbirleri açıkladığında somut olarak bu hedeflere ulaşılabilmesi için gerekli finansman kaynaklarını ve modellerini de paylaştı ve bütçesine koydu. Biz de Bakanlığımız tarafından açıklanacak AYM Eylem Planı’nda belirtilecek finansman tedbirlerini önümüzdeki bütçelerde görebilecek miyiz? Bu kapsamda Bakanlığımızın yakın zamanda sanayiye yönelik yeni eğitim, finansman ve bilinçlendirme konularında çalışmaları olacak mı?
Ülkemizce katılım sağladığı Katılım Öncesi Mali Yardım Aracı ve Birlik Programları gibi AB mekanizmalarının etkin kullanımının yanı sıra, yeşil dönüşüm çalışmaları kapsamında, ülkemizin ihtiyaç duyacağı finansman imkânlarına erişiminin sağlanmasına yönelik girişimler yürütülmesi büyük önem teşkil etmektedir. Bu doğrultuda, son halini verdiğimiz AYM Eylem Planı’nda AB’nin finansman mekanizmalarına ülkemizin erişim sağlamasına yönelik çalışmalar yer almaktadır. Bu kapsamda, AB’nin finansman imkânlarına ülkemizin erişimine yönelik olarak, Bakanlığımız tarafından harekete geçilerek, Avrupa Komisyonu ile görüşmeler yapılmaya başlanmıştır.
Ayrıca Eylem Planı’nda sadece AB değil; ülkemizin uluslararası finansmandan da faydalanmasına yönelik girişim ve çalışmalar ele alınmaktadır. Ek olarak, AB’deki gelişmeler takip edilerek yeşil dönüşüme yönelik, gerek ulusal finansman sistemimize gerekse ülkemizde yeşil finansmanı sağlayacak yeşil ve sürdürülebilir finans ekosisteminin geliştirilmesine yönelik çalışmalar yer almaktadır. Eylem Planı’nda yer alan tüm bu çalışmalar Bakanlığımızın katkılarıyla ilgili kurumlarımız tarafından yürütülecektir. Ayrıca önümüzdeki dönemde, ilgili ve yürütücü kurumlarımız ile birlikte Avrupa Yeşil Mutabakatı hedefleri doğrultusunda mevcut finansman olanaklarından azami fayda sağlanması amacıyla bilgilendirme, tanıtım ve teşvik faaliyetleri yürütülmesi de planlanmaktadır.
Yakın zamanda yayımlanacak olan Yeşil Mutabakat Eylem Planı’nın en öncelikli adımları neler olacak? Kısa vadedeki adımlardan bahsedebilir misiniz? Bu çalışma konusunda bir takvim öngörüsü paylaşabilir misiniz?
Memnuniyetle ifade etmek isterim ki; ilgili kamu kurumlarının katılımıyla kurduğumuz çalışma grubumuz Eylem Planımızın hazırlıklarında son aşamaya gelmiş bulunmaktadır. Eylem Planımız nihai hâlinin verilmesine ilişkin çalışmaların tamamlanması akabinde kamuoyu ile ivedilikle paylaşılacaktır. Eylem Planımızda; (1) sınırda karbon düzenlemeleri, (2) yeşil ve döngüsel bir ekonomi, (3) finansman, (4) temiz, ekonomik ve güvenli enerji arzı, (5) sürdürülebilir tarım, (6) sürdürülebilir akıllı ulaşım, (7) iklim değişikliği ile mücadele, (8) diplomasi ve (9) AYM mevcut durum tespiti ve bilinçlendirme faaliyetleri başlıkları altında belirlenen hedeflere ulaşılması amacıyla hayata geçirilecek eylemlere yer verdik. Söz konusu eylemlere ilişkin mevcut takvim ise, 2021-2027 yılları arasını kapsamaktadır.
Kısa vadede ön plana çıkan eylemler arasında, sınırda karbon düzenlemesinin enerji ve kaynak yoğun sektörlere etki ve ihtiyaç analizinin yapılması ve ülkemize uygun bir karbon fiyatlandırma mekanizmasına geçiş konusunda ülkemiz pozisyonunun belirlenmesi; döngüsel ekonomi çerçevesinde öncelikli sektörlere yönelik detaylı etki ve ihtiyaç analizi çalışmaları yapılması ve ülkemizin ulusal Döngüsel Ekonomi Eylem Planının hazırlanması; enerji başlığında yenilenebilir enerji ve enerji verimliliğine ilişkin gelişim alanlarının değerlendirilmesi ve Yenilenebilir Enerji Kaynak Garanti Belgesi (YEK-G Belgesi) çalışmasının tamamlanması ve sürdürülebilir tarıma ilişkin pestisit ve anti-mikrobiyallerin kullanımının azaltılması ile gıda kayıp ve israfının azaltılmasına ilişkin çalışmalar yürütülmesi yer almaktadır.
Ayrıca, sürdürülebilir akıllı ulaşım başlığı altında, “Kombine Taşımacılık” ve “Lojistik Merkezler” yönetmeliklerinin yürürlüğe konması, Yeşil Liman sertifika programına ilişkin ulusal mevzuatın hazırlanması ve elektrikli araç şarj altyapısının geliştirilmesi; iklim değişikliği ile mücadele alanında ise 2023-2030 İklim Değişikliği Eylem Planı ve 2050 İklim Değişikliği Stratejisi’nin hazırlanması eylemlerine kısa vadede yer verdiğimizi belirtmek isterim. Yine, geniş bir yelpazeye yayılmış bu başlıklarda ülkemizin yeşil dönüşüme yönelik finansman ihtiyacı doğrultusunda, ulusal finansman sistemi ile ilgili atılabilecek adımların belirlenmesi, mevcut uluslararası/AB finansman imkânlarının etkin kullanımının sağlanması ve ayrıca ülkemizde yeşil finansmanın gelişimini sağlayacak ekosistemin geliştirilmesi eylemlerinin kısa vadede atılacak adımlar arasında bulunduğunu vurgulamakta fayda görüyorum.
Sizce “Yeşil Mutabakat Eylem Planı” tek başına ülkemizin yeşil dönüşümüne öncülük edebilir mi? Ya da ne tür girişim ve projelerle desteklenmeli? Bu dönüşümün ülkemiz açısından bir fırsata dönüşmesi için iş dünyasında ne tür hazırlıklar yapılmasını önerirsiniz?
Sanayi ve enerji kuşkusuz merkezde yer alsa da, lojistik ve dış ticaret gibi alanlar da kapsamda. Bu aşamada hangi sektörlerde ne tür çalışmalar yürütülmeli? Yeşil Mutabakata Uyum Eylem Planımızı, Türkiye’nin başta Avrupa Yeşil Mutabakatı ile öngörülen kapsamlı değişikliklere, Türkiye-AB Gümrük Birliği kapsamında sağlanan bütünleşmeyi koruyacak ve daha da ileriye taşıyacak şekilde uyum sağlamasını temin etmeye yönelik hedef ve eylemleri içeren bir yol haritası olarak tasarladık. Asıl hedefimiz, Türkiye’nin sürdürülebilir ve kaynak etkin bir ekonomiye geçişine katkı sağlayabilmek. Ancak şüphesiz ki, önümüzdeki dönüşümü ülkemiz açısından fırsata dönüştürebilmek için özel sektörümüze de önemli rol düşmektedir. Nitekim, iklim değişikliği ile mücadelenin sadece ülkelerin ekonomi ve ticaret politikalarının değil, uluslararası şirketlerin vizyonlarının da önemli bir parçası haline geldiğini; artan sayıda uluslararası şirketin değer zincirlerinin karbondan arındırılması için taahhütler verdiğini belirtmek isterim.
Benzer şekilde, ülkemizde de özellikle farkındalığı ve adaptasyon kabiliyeti daha yüksek olan büyük firmalarımızın da sürdürülebilirliği, vizyonlarının ve üretim süreçlerinin odağına yerleştirmeye başladığını ve yavaş da olsa karbon nötr taahhütlerde bulunmaya başladıklarını görüyoruz. Diğer taraftan sadece büyük firmalarımızın değil; tüm özel sektörümüzün harekete geçerek, yeşil dönüşümü öncelikli çalışma alanlarından biri haline getirmeleri ve çalışmalarını başlatmaları gerekiyor. Avrupa Yeşil Mutabakatı ile hayata geçirilmesi öngörülen değişiklikler sanayi ve enerji alanlarının ötesinde; tarım, altyapı, inşaat, ulaştırma, yatırım, finansman ve hatta bilinçli tüketimi de dahil ticari hayatın temel un surlarını içeren çok daha geniş bir yelpazeyi kapsıyor.
Bu bakımdan, başta ihracatçı sektörlerimiz olmak üzere özel sektörümüzün bu değişikliklere kendilerini adapte etmesi, ülkemizin Gümrük Birliği sayesinde AB ile tesis ettiği yakın ekonomik entegrasyonun ve dış ticaretimizde rekabetçiliğimizin korunabilmesi bakımından büyük önem taşıyor. Dolayısıyla önümüzdeki dönemde, özel sektörümüzün sürdürülebilirliğin, çevreci üretim modellerinin, yenilenebilir enerji ve enerji verimliliğinin odağa alındığı karbon ayak izinin mümkün olduğunca azaltılmasına yönelik stratejilere iş planlarında yer vermesi. Avrupa pazarında ortaya çıkacak yeni fırsatların yakalanması bakımından elzemdir. Dijitalleşme ve şirket çalışanlarının yeşil işlere ilişkin bilgi, beceri ve yetkinliğinin artırılması konuları da şirketlerimizin yönelmesi gereken alanlar arasındadır.
Diğer taraftan, AB çevresel olarak sürdürülebilir yatırımlara ilişkin kriterleri belirleyeceği taksonomi mevzuatı üzerinde çalışmalarını devam ettiriyor. Bu bakımdan, önümüzdeki dönemde şirketlerimizin taksonomi kriterlerine uygun projeler geliştirmesi hem Avrupa kamu ihalelerinde şanslarını yükseltecek hem de artık artan sayıda finansal kuruluş bakımından referans olarak alınan bu kriterlere uygunluk sağlayarak finansmana erişimlerini kolaylaştıracaktır. Özetle bu dönemde, tüm sektör temsilcilerimizin; AB’deki gelişmeleri çok yakından takip etmesi, değişikliklere adapte olmak için hazırlık ve planlama yapılması, ihtiyaçların analizi, AB sektörleri ile iş birliği olanaklarının araştırılması ve atılacak adımların belirlenmesi, AB’de üyesi oldukları organizasyonlar ile temas ederek, düzenli bilgi ve deneyim paylaşımında bulunmaları ve tüm bu alanlarda kamu-özel sektör iş birliği içerisinde hareket edilmesi son derece önemlidir. Yeşil Mutabakat Eylem planı, bu anlamda Türkiye’nin yeşil kalkınma modeli için alt yapının tesis edilmesi için önemli bir adım olarak nitelendirilebilir.
Röportaj: Muhammed Özçelik – Büşra Şener