Türk Tedarikçileri Açısından Tedarik Zincirinde Özen Yükümlülüğü Hakkında Kanun ve Getirdiği Yenilikler
Bu kanun ile ilk kez tüm sektörlerdeki şirketlere yönelik uyumluluk için somut direktifler getirildi
Tedarik Zincirinde Özen Yükümlülüğü Hakkında Kanun (Lieferkettensorgfaltspflichtengesetz – LkSG) olarak bilinen ve tedarik zincirlerinde insan hakları ihlallerini önlemek düşüncesiyle hazırlanan yasa 11 Haziran 2021’de Federal Almanya Parlamentosu tarafından kabul edildi. Kanun 1 Ocak 2023’teyürürlüğe girmiş olup bu kanun ile ilk kez tüm sektörlerdeki şirketlere yönelik uyumluluk için somut direktifler getirilmiştir.
LkSG yürürlüğe girmeden çok önceki bir tarihte, Birleşmiş Milletler (BM), iş dünyası ve insan haklarına yönelik olarak asgari sosyal ve ekolojik standartları tanımlayan yol gösterici rehber ilkeleri benimsemişti. Daha sonra Alman Federal Hükümeti, BM’nin bu yol gösterici rehber ilkelerine dayanarak 2016’da İş Dünyası ve İnsan Hakları 2020 Ulusal Eylem Planı’nı (NAP 2020) hazırladı. Bu eylem planının içeriği özellikle şirketlerin sosyal ve ekolojik yükümlülüklerini ve sorumluluklarını belirlemek ve Alman şirketlerinin diğer şirketlere rekabet edebilirliğini sağlamayı içermekteydi.
NAP 2020, şirketler tarafından gönüllü bir şekilde gerçekleştirilmek üzere tasarlanmıştı. Eylem planının amacı, 500’den fazla çalışanı olan şirketlerin yüzde 50’sinden fazlasının 2020 yılı sonuna kadar bu gereksinimleri yerine getirmiş olmasıydı. Ancak 2020’nin sonunda, şirketlerin yalnızca yaklaşık yüzde 17’si bu gereklilikleri sağlayabilmiştir. Yüzde 50’lik hedefe ulaşılamaması nedeniyle, NAP 2020’nin getirdiği gönüllülük esasının yerini yasal bir düzenlemenin alması gerektiği Alman Federal Parlamentosu tarafından kabul gördü ve böylelikle Tedarik Zincirinde Özen Yükümlülüğü Hakkında Kanun yasalaşmış oldu. Almanya ile paralel olarak aynı zamanda Avrupa Birliği de bir özen yükümlülüğü yönergesi üzerinde çalışmaktadır. AB yönergesi, Tedarik Zincirinde Özen Yükümlülüğü Hakkında Kanun’dan daha geniş kapsamlı düzenlemeler getirmekte olup, AB direktifinin uygulanmaya geçirilmesi halinde daha fazla yükümlülüğün karşılanması gerekecektir. Tedarik Zincirinde Özen Yükümlülüğü Hakkında Kanun, şirketlerin kendi bünyesinde ve tedarik zincirleri kapsamında yerine getirmesi gereken özen yükümlülüklerini düzenleyen yasal bir çerçevedir. Şirketler, doğrudan sözleşme ilişkisi içinde oldukları tüm tedarikçilerine (doğrudan tedarikçiler) LkSG’de tanımlanan sosyal ve ekolojik asgari standartların getirdiği yükümlülükleri yerine getirmekle yükümlü kılınmıştır. Bu yükümlülük tek bir sefere mahsus olmayıp, asgari standartlara uygunluk şirket tarafından düzenli olarak kontrol edilmelidir.
Doğrudan tedarikçilerin yanı sıra, eğer dolaylı bir tedarikçi tarafından insan hakları veya çevresel yükümlülüklerin ihlal edildiğine dair yeterli göstergeler varsa, şirket dolaylı tedarikçiler için de önlemler almalıdır. Kanunda belirtildiği şekilde dolaylı tedarikçiler, şirketle doğrudan tedarik ilişkisi olmayan ancak şirket tarafından bir ürünün üretimi veya bir hizmetin sağlanması için gerekli olan tedarikçilerdir.
LkSG, şirketlere ve tedarikçilere getirdiği özen yükümlülükleri ile insan hakları ve çevrenin korunmasını amaçlamaktadır
LkSG, şirketlere ve tedarikçilere getirdiği özen yükümlülükleri ile insan hakları ve çevrenin korunmasını amaçlamaktadır. Kanunun amacı sadece hammadde ve ürünlerin tedariki ve teslimi değil, aynı zamanda hizmetlerin sağlanmasıdır. Tedarik Zincirinde Özen Yükümlülüğü Hakkında Kanun’u anlamında bir tedarik zinciri, ham maddelerin çıkarılmasından son müşteriye teslimine kadar bir şirketin ürün veya hizmetlerini sağlamak amacıyla atmış olduğu tüm adımları içerir. Bu adımların yurtiçinde veya yurtdışında, kendi iş alanınızda, doğrudan veya dolaylı tedarikçilerle atılması ise LkSG anlamında bir fark doğurmamaktadır.
Doğrudan tedarikçiler için LkSG anlamında insan hakları ve çevresel riskler açısından düzenli olarak tekrarlanması gereken bir risk analizi yapılmalıdır. Riskler tespit edilirse, acil olarak tedarikçilere yönelik önleyici tedbirler alınmalıdır. Bu önleyici tedbirlerin tipik örneği ise tedarikçilerle yapılmış olan sözleşmelerin bu yönde yeniden düzenlenmesidir. Dolaylı tedarikçilerde insan hakları ve çevresel risk belirtileri olması durumunda, dolaylı tedarikçiler için de bir risk analizinin yapılması ve şirket tarafından belirlenen önleyici tedbirlerin nasıl alınacağına dair bir yol haritası hazırlanmalıdır. Ayrıca bu durumda ihlalin nasıl önlenebileceği, sonlandırılabileceği veya en aza indirilebileceği konusunda bir plan hazırlanmalıdır.
LkSG’nin getirmiş olduğu yükümlülüklerin uygulanma zamanı açısından ise farklılıklar mevcuttur. 3.000’den fazla çalışanı olan şirketler için en geç 1 Ocak 2023’e kadar ve 1.000’den fazla çalışanı olan şirketler için ise en geç 1 Ocak 2024’te uyumluluğun sağlanması gerekmektedir. Bu sayı Alman şirketleri açısından geçerli olup, bu kanunun doğrudan veya dolaylı tedarikçi olarak nitelendirdiği Türk şirketleri açısından herhangi bir sayısal sınırlama mevcut değildir.
LkSG ile şirketlere getirilen yükümlülükler kısaca şunlardır: İnsan hakları ve çevresel risklere ilişkin risk analizi yapılması, insan hakları görevlisi atanması, şirket politikası oluşturulması, şirketin kendi faaliyet alanına ilişkin önleyici tedbirlerin belirlenmesi, doğrudan tedarikçilere ilişkin önleyici tedbirler belirlenmesi, insan hakları ve çevresel yükümlülüklerin ihlali durumunda iyileştirici önlemler tespit edilmesi, şikayet prosedürünün oluşturulması, dolaylı tedarikçilerdeki risklere ilişkin özen yükümlülüğü gerekliliklerinin yerine getirilmesi, tüm bu önlemlerin belgelendirilmesi, özen yükümlülüğünün yerine getirildiğine ilişkin raporun hazırlanması ve yayınlanması.
Almanya ile yürütülen ticari faaliyetlerde doğrudan veya dolaylı tedarikçi konumunda bulunan Türk şirketleri açısından LkSG tarafından getirilen yükümlülüklerin yerine getirilip getirilmediğinin tespiti ve olası eksikliklerin tamamlanması bakımından denetim ve inceleme süreci ise önem taşımaktadır.