Türkiye’nin AB’ye katılım süreci, son dönemlere kadar ülkemizin siyasi ve ekonomik dönüşümüne büyük katkılar sağlamasına rağmen, fiilen durma noktasına geldi

Birçok kişi, artık Avrupa Birliği’ne üyelik perspektifimizden bahsetmese de umutları canlı tutup gerekli çalışmaları sürdürme sorumluluğunu taşımalıyız. Tüm paydaşların samimi irade sergilemesi hâlinde, katılım dinamikleri yeniden harekete geçirilebilir. Bunun içinse “vizyoner liderlik” gerekiyor. Coğrafi, tarihî ve stratejik nedenlerle ortak kaderi paylaşan Türkiye ve Avrupa, ilişkilerini gelecek perspektifi olmayan bir formata indirgeyemez. Bu, sürdürülebilir olmadığı gibi taraflardan hiçbirine uzun vadede yarar da getirmez.

AB PROJESİ İSTİKRARIN GARANTİSİ

AB projesi; sadece ekonomik refahı destekleyen bir itici güç değildir. Aynı zamanda sosyokültürel çoğulculuğun uyum içerisinde gelişmesini, dolayısıyla istikrarı da sağlar. Türkiye gibi özel bir ülkenin AB üyeliğinin, komşu coğrafyalarda yaşanan ve maalesef dünya barışını tehdit eden pek çok sorunun çözümü için nasıl bir ilham kaynağı olabileceğini hayal edin… Yeniden şekillenen küresel düzende bundan sonra üstlenebilecekleri role ilişkin soru işaretleri bulunan AB liderleri, Türkiye’nin üyeliğiyle yaratabilecekleri pozitif dışsallığı ve buna eşlik edecek kazanımları görmezden geliyor.

GÜMRÜK BİRLİĞİ’NİN GÜNCELLENMESİ “YENİ HİKÂYEMİZ” OLABİLİR

“İdealin” savunucusu olmayı sürdürmeliyiz ama iş dünyası, “gerçekçilik” esasıyla hareket eder. Koşullar, ülkemizin katılım sürecinde yakın zamanda bir momentum yakalamasına uygun görünmüyor. Kısa vadede süreci devam ettirme adına, seçilmiş bazı makul hedeflere odaklanmalı ve bunlar için çaba sarf etmeliyiz. Bu çerçevede Türk iş dünyası, Gümrük Birliği modernizasyon sürecinin yeniden başlatılmasını birinci öncelik olarak görüyor. Ülkemiz, ihracatının yarısı AB ülkelerine gerçekleştiriliyor. Koç Grubu da yurt dışı gelirlerinin yüzde 63’ünü AB ülkelerinden elde ediyor. Mevcut Gümrük Birliği, ülkemizdeki büyük yatırımcıların iş modellerinin omurgası niteliğinde. Türkiye-AB ilişkilerinin bu kıymetli mekanizması, geçmişteki siyasi sıkıntılar esnasında bile sorunsuz çalışmaya devam etti. Ancak günün gereksinimleri doğrultusunda, yapısal bir güncellemeye ihtiyaç duyuyor. Avrupa Komisyonu tarafından hazırlanan raporlar, genişletilmiş ve derinleştirilmiş bir Gümrük Birliği’nin birçok açıdan her iki taraf için de kazan-kazan senaryosu olacağını gösteriyor. Bu adım, Türkiye-AB ilişkilerinde ihtiyaç duyulan yeni bir hikâyeyi beraberinde getirebilir.

VİZE MUAFİYEİI SÜRECİ GECİKMEDEN TAMAMLANMALI

Vize muafiyeti sürecinin de daha fazla gecikmeden sonuçlandırılması gerektiğine inanıyoruz. İnsanımıza karşı uygulanan bu haksız ayrımcılık, AB ile aramızda güçlü sosyal ve ekonomik bağlar kurulmasının önünde önemli bir engel teşkil ediyor. İlerleme imkânı olabilecek bu iki alan, ilişkilerde uzun süredir eksik kalan katılım çerçevesinin yeniden çizilmesi için önemli fırsatlar. Bu nedenle “nihai hedefi” gündemde tutmak kaydıyla, diğer çalışmaların yanı sıra bu iki konuya öncelik vermeli ve çabaları yoğunlaştırmalıyız.

Bu durağan süreçte Gümrük Birliği’nin güncellenmesi ve vize muafiyeti hedeflerine odaklanmalıyız

Koç Holding AŞ Kurumsal İlişkiler Koordinatörü Ali Utku Atalay