Türkiye, Afrika İçin “Doğru Ortak”
Röportaj: Pınar Kenar
Afrika Bölgesi Koordinatör Başkan Yardımcısı Erhan Barutoğlu ile Afrika’da üçüncü ülkelerle iş birliği özelinde bir söyleşi gerçekleştirdik
Türkiye – Mozambik İş Konseyi Başkanı Erhan Barutoğlu, Türkiye’nin Afrika’da yürüttüğü çalışmalara ve kıtada üçüncü ülkelerle yapılacak iş birliklerine dair sorularımızı yanıtladı. Dış Ekonomik İlişkiler Kurulunun (DEİK) Mozambik’te gerçekleştirdiği çalışmalara da değinen Barutoğlu, “Karşı kanat kuruluşumuz Mozambik Ekonomik Birlikler Konfederasyonu ile birlikte düzenlediğimiz organizasyonlarla iki ülke arasındaki samimiyete, farkındalığa ve ekonomik iş birliğine katkıda bulunmaktayız.” dedi.
Afrika kıtası, kalkınma projelerine duyduğu ihtiyacın yanı sıra sahip olduğu güçlü kaynaklar ve yüksek verim vadeden yatırım olanaklarıyla gelişmiş ülkelerin odak noktasında. Burada proje yürüten ülkelerin Afrika’ya olan katkılarını ve kıtanın da ülkelere sunduğu avantajları detaylandırır mısınız?
Küresel alanda ticari üstünlük elde etmek adına Doğu ve Batı ülkeleri arasında yaşanan rekabet, ham madde ve kaynak bakımından zengin fırsatlar barındıran Afrika kıtasına olan ilgiyi artırmıştır. Bilhassa ham maddenin bulunduğu bölgede yapılan üretimin hem maliyet hem de lojistik bakımından sağladığı avantajlar, Afrika’nın aynı zamanda bir üretim sahasına dönüşmesine de katkı sunmuştur. Ayrıca kıtanın genç ve hızlı artış eğiliminde olan nüfusu, ülke yönetimleri tarafından sağlanan üretim ve yatırım teşvikleri, diğer kıtalara göçü engellemek adına yapılan çalışmalar gibi faktörler; Afrika’ya yatırımların artmasındaki en önemli nedenleri oluşturmaktadır. Öte yandan kıtanın birçok bölgesinde gerek üretim sürecinin modernizasyonu gerekse çalışma koşullarını destekleyecek yaşam şartlarının iyileştirilmesi nedeniyle çeşitli altyapı ve üstyapı projeleri hayata geçirilmektedir. Sahip oldukları teknik imkânlar ve finansman erişimleri nedeniyle yabancı ülkeler tarafından yürütülen bu kapsamlı çalışmalar, üstleniciye getirdiği faydaların yanı sıra kıtada istihdam artışını da büyük orada desteklemektedir.
Afrika’nın mevcut gereksinimlerinin yanı sıra yapılan çalışmalarla birlikte ortaya çıkacak ihtiyaçları, kıtayı günümüzde en yüksek potansiyel barındıran kara konumuna getirmiştir. Kıtanın 2025 altyapı hedeflerine ulaşması için planlanan projelerin maliyeti, yıllık 130 ila 170 milyar dolar tutarındadır. Tam bu noktada şunu söylemeliyim ki büyük ihtiyaçlar, büyük imkânlar ve kazanımlar doğurur. Bu nedenle en büyük fırsatların Afrika’da bizleri beklediğini söylersek yanlış olmaz.
Afrika’nın çeşitli bölgelerinde etkin bir şekilde faaliyet gösteren ülkeler arasında Türkiye de yer alıyor. Kıtadaki köklü geçmişini de göz önünde bulundurarak Türkiye’nin Afrika’daki imajı ve kıtaya yaklaşımı hakkında neler söyleyeceksiniz?
Türkiye, Afrika stratejisi kapsamında kıta ülkeleriyle olan ekonomik ilişkilerini artırma yönünde 2003 yılından bu yana geniş kapsamlı faaliyetler yürütmektedir. Türkiye’nin, 2008’de Afrika Birliği tarafından “stratejik ortak” ilan edilmesi ve 2013’te Afrika Kalkınma Bankasına üye olması da ülkeler arası ilişkilerin ivme kazanmasını sağlamıştır. Türkiye; 2013-2014 yıllarında Afrika’ya en büyük insani yardım yapan üçüncü ülke olmakla birlikte düzenlediği burs ve mesleki eğitim programları, yürüttüğü sağlık projeleri ve yaptığı ticari anlaşmalarla da kıtada en aktif faaliyet gösteren ülkelerden biri hâline gelmiştir. Bağımsız projelerinin beraberinde Birleşmiş Milletler Barış Güçleri gibi oluşumlara da aktif katılım sağlayan Türkiye, kıtanın hemen tüm ülkelerinde dost elini hissettirmiştir. Afrika, Türkiye’nin dış politikasında öncelikli hedefi oluşturması bakımından büyük önem arz etmektedir. Özel girişimler hususunda ise Türk firmaları, kıtanın çeşitli bölgelerinde başarılı çalışmalar gerçekleştirmektedir. 1972’den 2018’e kadarki süreçte kıtada 67.2 milyar dolarlık proje geliştiren Türkiye, geçen yıl 6.7 milyar dolarlık doğrudan yatırım yaparak Afrika’daki faaliyetlerine hız kazandırmıştır. 2018’de Türkiye’nin Afrika ile olan ticaret hacmi ise 22 milyar dolara ulaşmıştır. Bunda Türkiye’nin geçen yıl itibarıyla Afrika’da ulaştığı 41 büyükelçilik, 26 ticaret müşavirliği, 21 TİKA ofisi, 8 Türk kültür merkezi ve 17 Türk Maarif Vakfı Okulunun payını da vurgulamak yerinde olacaktır. Ayrıca Türk Hava Yollarının Afrika’da 37 ülke ve 55 şehre uçması da ulaşılabilirlik anlamında dikkat çeken bir husustur.
Türkiye’nin kıtada üçüncü ülkelerle yapacağı iş birliklerinin taraflara sağlayacağı getirilerden bahseder misiniz?
Afrika’nın büyüklüğü, buna paralel olarak ülkelerin gereksinimleri ve bölgeler arasındaki sosyokültürel yapı farklılıkları da ele alındığında kıtanın ihtiyaçlarını karşılama konusunda hiçbir ülkenin sınırsız imkânlara sahip olmadığı görülmektedir. Söz konusu durum nedeniyle bu kez de Afrika’da üçüncü ülkelerle yapılacak iş birliklerine olan ihtiyaç ortaya çıkmaktadır. Tam bu noktada Türkiye’nin yurt dışı iş kültüründeki başarılarından ve bunların ardındaki faktörlerden bahsetmek gerekir. Türk şirketlerinin her türlü coğrafya, iklim, toplum ve iş şartlarına kolay uyum sağlayabilme yeteneği ve uluslararası sahada bu doğrultuda edindiği tecrübeler su götürmez bir gerçektir. Ayrıca Türklerin üstlendikleri işi verilen bütçeye ve belirtilen standartlara uygun yapabilmesi, başarılı kriz yönetimi, risk algılarının ve/veya risk ölçüm kriterlerinin diğer Batı ülkelerine göre göreceli daha düşük olması ve özellikle de empati yapabilme becerisi; Afrika devletleri ve kıtada iş yapan diğer ülkeler için “doğru ortak” olarak görülmelerini sağlamıştır.
Bugünkü konjonktürde, atılması gereken adımların başında ülkeler arası ilişkileri en üst düzeyde kalıcı olarak güçlendirecek ve tüm ülkelere de uyarlanabilecek G&G2G devletlerarası iş birliklerinin yapılması ve proje geliştirilecek ülkede ortak yapım/yatırım/işletim modeli veya modelleri oluşturulması gelmektedir. Böylesi bir modelle şekillendirilecek projeler; ülkelerin stratejik ortaklıklara adım atmasını sağlayabileceği gibi Afrika ülkeleriyle de her konuda yakınlaşma ve iş birliğini güçlendirecek, elde edilecek olumlu çıktıları tüm ülkeler için maksimize edecektir.
Çeşitli ülke menşeli firmalarla gerçekleştirebilecekleri iş birlikleri kapsamında Türk müteşebbislerin ve iş insanlarının, hangi sektörleri öncelemeleri gerektiğini düşünüyorsunuz?
İstisnasız, tüm ülkelerin önceliklerini; ithalatı azaltarak ihracatı arttıracak yerel üretimi teşvik etmek ve böylelikle ihtiyaçları en aza indirgemek oluşturmaktadır. İşte bu sebeple proje geliştirilecek ülkenin analizi, gerçek ihtiyaçlarının tespiti ve pazardaki oyuncuların tahlili yapılmalı; hangi sektörlerde faaliyet gösterilebileceği saptanmalıdır. Türk firmalarının da Afrika’da odaklanması gereken öncelikli alanlar, Türkiye’de en iyi yapılan işler ve en başarılı sektörler olmalıdır. Detaylandıracak olursak Türk firmaları; inşaat, sağlık, otomobil yan sanayi, içme suyu temini, eğitim, enerji, tarım, depolama, ithalat-ihracat gibi çok çeşitli alanlarda tesis yatırımları, projelendirme, kurma, servis ve işletme çalışmaları, teknik destek ve ekipman temininde, ayrıca her türlü altyapı ve üstyapı inşalarında faaliyet gösterebilir. Türkiye, bu kapsamda yürütülen Kamu-Özel İşbirliği, Yap-İşlet-Devret ve Yap-İşlet modellerindeki tüm projelerde yer alabilir.
Mozambik özelinde konuşmak gerekirse ülkenin Türkiye ile ilişkilerinin dününü, bugününü ve DEİK’in buradaki faaliyetlerini değerlendirir misiniz?
Öncelikle Mozambik’in Türkiye de dâhil tüm dünya için sahip olduğu öneme değinmek isterim. Afrika’nın doğusunda Hint Okyanusu’na en uzun kıyısı olan Mozambik, kıtanın iç kesimindeki beş ülkeye geçişte koridor görevi üstlenmektedir. 2011 yılında Amerika, Japonya, İtalya ve Çin konsorsiyumları tarafından ülkenin karasularında dünyanın en büyük doğal gaz rezervleri bulunmuştur. Tesis kurulumları tamamlandığında ülkenin dünyanın en büyük LNG ihracatçılarından biri olacağı öngörülmektedir. Bu LNG ihracatının çoğunu, dünya nüfusunun yüzde 70’ini barındıran Asya’ya yapacak olan Mozambik’in; önümüzdeki 15-20 yılda 50 milyar dolar direkt, 90 milyar dolar dolaylı yatırım çekeceği planlanmıştır. Bu nedenle Türkiye’nin Mozambik ile ilişkilerini güçlü şekilde sürdürmesi, her iki ülkenin iş birliği imkânlarını kazan-kazan odaklı olarak maksimum seviyede artırması için önem arz etmektedir. Türkiye-Mozambik İş Konseyi olarak işte bu büyük potansiyel konusunda Türk şirketlerinin farkındalığının artırılması, Mozambik şirketlerine de Türk firmalarının doğru ortak olduğunun çeşitli referanslar ve görüşmelerle aktarılması yönünde büyük gayretler sarf etmekteyiz. Bu noktada, Maputo Türk Büyükelçiliği ve Ticaret Müşavirliği ile senkronize bir şekilde yürüttüğümüz çalışmalara ek olarak karşı kanat kuruluşumuz Mozambik Ekonomik Birlikler Konfederasyonu ile birlikte düzenlediğimiz organizasyonlarla da iki ülke arasındaki samimiyete, farkındalığa ve ekonomik iş birliğine katkıda bulunmaktayız.