Türkiye’nin Gri Liste Serüveni
Neden Girdik, Nasıl Çıktık, Sonuçları Ne Olacak?
Türkiye, Ekim 2021’den beri yer aldığı FATF (Financial Action Task Force- Mali Eylem Görev Gücü) gri listeden (artırılmış izleme süreci) Singapur’da 23-28 Haziran 2024 tarihleri arasında düzenlenen FATF Genel Kurulu’nda alınan karar sonrası çıkarıldı. Genel Kurul’da Türkiye ile beraber Jamaika’nın da gri listeden çıkarılmasına karar verildi. FATF, OECD bünyesinde faaliyetlerini yürütmekte olup temel misyonu kara paranın aklanması ve terörizmin finansmanının önlenmesi alanlarında standartlar geliştirmek ve bu standartları küresel düzeyde izleyerek uymayan ülkelere yaptırım uygulamaktır.
FATF’ye 40 ülke üye olmakla beraber FATF tarzı yerel kurumlarla (FATF-Style Regional Bodies) yaptığı iş birlikleri ile 200’ün üzerinde ülkede izleme yapmakta ve standartlara uymayanlara yaptırım uygulayabilmektedir. FATF’nin faaliyetleri kapsamında ülkeleri uymaya zorladıkları 40 tane standardı bulunmaktadır. Yapılan denetimler sonucunda bu standartları karşılamayan ülkeler siyah listeye alınmakta, kısmen karşılayanlar ancak eksikliklerini gidereceğini taahhüt edenler ise gri listeye alınmaktadır. Günümüzde İran, Kuzey Kore ve Myanmar siyah listede yer alırken gri listedeki ülkelerin büyük bir bölümü Afrika Kıtası’nda (Burkina Faso, Kamerun, Demokratik Kongo Cumhuriyeti, Kenya, Mali, Mozambik, Namibya, Nijerya, Senegal, Güney Afrika, Güney Sudan ve Tanzanya) yer almaktadır. Karayipler bölgesinde Haiti ve Jamaika, Ortadoğu’da Yemen ve Suriye, Asya tarafında Filipinler ve Vietnam, Avrupa’da ise Bulgaristan ve Hırvatistan bu listede yer almaktadır.
Türkiye, Ekim 2021’de gri listeye alınmıştı ve yaklaşık 3 yıl aradan sonra tekrar listeden çıkmayı başardı. Daha önce de benzer şekilde 2011 yılında gri listeye alınmış ve 2014 yılında listeden çıkarılmıştı. Ülkenin gri listeye alınması demek elbette o ülkenin kara para akladığına veya terörizmi finans ettiğine işaret etmiyor. FATF standartlarına göre mevzuatta bazı eksiklikler olduğu zaman da bu eksiklikler olası bir kara para aklamaya veya terörizmin finansmanına imkan verebilir endişesiyle ülkeler gri listeye alınabiliyor. Nitekim Türkiye’de 2019 yılında yapılan gözden geçirme sonrasında kripto varlıklara ilişkin düzenlemenin eksik olması sebebiyle 2021 yılında gri listeye alınmıştı.
Söz konusu eksikliği gidermek amacıyla hazırlanan kanun taslağı Mayıs 2024’te TBMM’ye sevk edilmiş FATF’nin haziran ayında Singapur’da yapılan genel kurulunda Hazine ve Maliye Bakanlığımız tarafından düzenlemenin içeriğine ilişkin sunum yapılmış ve bu sunumun ardından Türkiye’nin gri listeden çıkarılmasına karar verilmiştir. Kanun taslağı daha sonra 2 Temmuz 2024 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Yürürlüğe giren düzenleme ile kripto varlıkların tanımı yapılmış, platformlar da dahil olmak üzere kripto varlık hizmet sağlayıcılarının kuruluş ve faaliyetleri izne bağlanmış, kripto varlık hizmet sağlayıcılarının ve mensuplarının sorumlulukları düzenlenmiştir.
Yapılan bu düzenlemeler neticesinde kripto varlıkların alım satımına ve saklanmasına ilişkin hukuki çerçeve FATF’nin standartları ile uyumlu hale getirilmiştir. Ülkemizde Hazine ve Maliye Bakanlığı’na bağlı Mali Suçları Araştırma Kurulu’nun (MASAK) temel görevi de kara paranın aklanması ve terörün finansmanı suçlarının önlenmesi ve tespitine yönelik olarak; politika oluşturulması ve düzenleme yapılmasına katkıda bulunmak, hızlı ve güvenilir bir şekilde bilgi toplamak ve analiz etmek, araştırma ve inceleme yapmaktır.
Ülkemizin gri listeden çıkarılmasının en önemli avantajı uluslararası finansal piyasalarda itibarının artması olmuştur. Özellikle Avrupa ve ABD’deki bazı yatırım fonları yatırım yapacakları ülkeleri seçerken FATF’nin gri listede olmamasını bir şart olarak koşmaktadır. Kendi içsel mevzuatlarındaki düzenlemeler bu fonların gri listede olan ülkelerdeki finansal enstrümanlara hiçbir şekilde yatırım yapmasına izin vermemektedir. Ülkemizin gri listeden çıkmasıyla bu fonların Türkiye’ye yatırım yapmalarının önündeki en büyük engel de ortadan kalkmış bulunmaktadır.
Sadece bu fonların değil, diğer portföy fonlarının ve yatırımcıların da ülkemizin finansal sistemine olan artan güveni sayesinde daha fazla dış finansman ve daha fazla doğrudan yatırım temin etme noktasında önemli bir avantaj sağlayacağı da aşikardır. Tüm bu gelişmeler ülkemizin şu anda uyguladığı dezenflasyon politikalarına da olumlu etki edecektir. Özellikle ülkemiz risk priminin gerilemesi, döviz piyasalarının istikrarı ve TCMB döviz rezervlerinin yükseltilmesi bakımından önemli sonuçları olacaktır.