Uzay Ekosisteminin İnşası ve Türkiye
Uzay sektörü, ülkenin ulusal güvenliğini ilgilendiren uydu programlarını da kapsadığından stratejik bir alan olarak görülmektedir.
Uzay, 1957’de ilk yapay uydunun fırlatılmasından itibaren küresel devletlerin; askerî, sivil ve ticari konularda rekabet ettiği stratejik bir alan olmuştur. Ülkelerdeki uzay sektörü, küresel tedarik zincirine araştırma ve geliştirme faaliyetleriyle dâhil olarak çalışmalarını sürdürmektedir. Yüksek teknolojiye dayalı uzay çalışmaları, ülke ekonomilerinin kalkınma hedeflerine hizmet eden ve toplumu dönüştüren hayati bir nitelik taşımaktadır. Rekabetin ortaya çıkardığı uzay ekonomisi; siyasi iradenin belirlediği politikalar ve hedefler doğrultusunda, uzayla ilişkili sivil ve askerî programları, ürün ve hizmetlerin üretim/tedarik sürecini, kamu/özel şirketlerle üniversitelerin paydaş şekilde yer aldığı ekonomik faaliyetleri içerir. Ülkelerin; uzay ajansları, sivil ve askerî devlet kurumlarındaki uzay bölümleri, roket, uydu ile yer sistemlerini üreten firmaları ve uzay sektörüne ürün sağlayan yan sanayi dalları her geçen gün büyümektedir. Yeni paydaşlar ise sektöre, belirlenen uzay programlarıyla dâhil edilmektedir. Ülkelerin uzay ajansları mali anlamda özerk yapıda, kendi bütçeleriyle bu programların gerçekleştirilmesinde belirleyici konumdadır. Ayrılan bütçe miktarı bakımından ABD ilk sırada yer alırken, Çin, Japonya ve Fransa bu devletin arkasından gelmektedir.
Yeni nesil stratejik teknolojiler olarak adlandırılan ürünler, uzay çalışmalarının küresel ekonomideki ve toplum hayatındaki en büyük kazanımları arasındadır
Uzay sektörü, ülkenin ulusal güvenliğini ilgilendiren uydu programlarını da kapsadığından stratejik bir alan olarak görülmektedir. Birçok uzay teknolojisi hem sivil hem de askerî alanda kullanılmaktadır. İnovatif ve teknolojik buluşlarla üretilen uzay ürünleri, dünyada da kullanıma açılarak çifte kazanç imkânı sağlamaktadır. Uzay sektörü özellikle 2010’dan sonra büyük bir sıçrama yaparak, üretilen ürünlerle gerek dünyanın dijitalleşmesini gerekse de küreselleşmesini hızlandırmıştır. Uzay sektöründeki startup şirketleri; yazılımları, robotik teknolojileri, radyasyona dayanıklı ürün/malzemeleri ve yapay zekâ tabanlı teknolojileri düşük maliyetlerle üretmektedir. Bunun yanı sıra yine söz konusu şirketler; yeni iş piyasalarının da önünü açmış ve dünyadaki bilimsel gelişmeyi daha üst seviyelere taşımıştır.
Yeni nesil stratejik teknolojiler olarak adlandırılan ürünler, uzay çalışmalarının küresel ekonomideki ve toplum hayatındaki en büyük kazanımları arasındadır. Uzay teknolojileri; haberleşme, finansal işlem ve GPS gibi günlük aktivitelerimizin çoğunda kullanılmaktadır. Dijital dönüşümü gerçekleştiren bilgi teknolojileri (yapay zekâ/otomasyon ve büyük veri çalışmaları) için “vazgeçilmez” denilebilecek dünyanın her noktasında erişilebilirlik ve bağlantıda olma da yine uydular aracılığıyla yapılmaktadır. Bu sayede anlık, hızlı ve doğru verinin de kaynağı oluşturulmaktadır.
2024’te Ay’a gitmeyi planlayan ABD’nin yanı sıra; Rusya, Çin, Hindistan ve İsrail gibi ülkeler de aynı hedefi ulusal programına dâhil etmiştir
Kademe kademe değişen uzay programları sonucunda uzay ekonomisinin bugün gerçekleştirdikleri arasında; uydular, uzay araçları, roketler, fırlatma rampaları, sonda ve teleskoplar ile uzay giysileri yer almaktadır. Uzay alanında yeni başlayan her ülke için ilk başlangıç noktası ise uydu üretimi ve uzaya gönderimi, alçak yörüngeye ulaşabilecek roketli uzay araçları ve bu araçları fırlatacak rampalardır. Uluslararası iş birliği, yeni başlayan devletler için çok önemli bir destek olarak görülmektedir. Yurt dışı firmalara ortak olarak ya da tümüyle satın alım yoluyla uzay sektörüne giren birçok özel sektör girişimcisi bulunmaktadır. Özel sektör firmalarının uzay alanındaki faaliyetleri devlet projelerinden daha fazla ilgi çekmektedir. Bu girişimciler; ülkelerinin uzay faaliyetlerinin gelişimine katkıda bulunduklarından dolayı, birer kahraman olarak görülmektedir.
ABD’nin Ay’a Dönüş projesi kapsamında bir yıl önce çok önemli bir gelişme gerçekleşmiştir
Son dönemde yeniden Ay’a dönüş, dış uzayın kolonileşmesi ve Mars’ta yeni habitat alanlarının kurulması planları kapsamında uzaya güvenli seyahat etmenin hızlandığını söyleyebiliriz. 2024’te Ay’a gitmeyi planlayan ABD’nin yanı sıra; Rusya, Çin, Hindistan ve İsrail gibi ülkeler de aynı hedefi ulusal programına dâhil etmiştir. Ay’da toplu bir köy şeklinde oluşturulacak koloni çizimleri, iniş ve kalkış alanları, yaşam üniteleri, modüler binalar, tarım alanları, bilimsel araştırma üniteleri, teleskopları barındıran yeni şehir modelleri tasarlanmıştır. Yaşam habitat alanların inşasında ise iş gücü olarak robotik teknolojilerin ve uluslararası uzay istasyonunda test edilmiş 3D yazıcıların kullanılması düşünülmektedir.
ABD’nin Ay’a Dönüş projesi kapsamında bir yıl önce çok önemli bir gelişme gerçekleşmiştir. Amerikan Hükûmeti; bürokratik ve devletçi olan Eski Uzay’dan, dinamik, devlet dışı özel şirketlerin de yer aldığı Yeni Uzay ortamına geçişi sağlamıştır. Amerikan menşeli Space X özel şirketinin tasarladığı güneş paneli ve lityum pille çalışan Dragon Kapsülü, yeniden kullanılabilen roketleriyle, alçak yörüngede yer alan uzay istasyonuna mürettebat götürüp geri getiren ilk deneme seyahatini gerçekleştirmiştir. Bu olay, Ticari uzay alanında “kargoculuk” sektörünün hizmete girmesinde ve yeni uzay çağının başlamasında önemli bir gelişme olarak değerlendirilmiştir. Öte yandan bu gelişme, uzayda yeni kentsel yaşam alanlarının kurulabileceğine ve alçak yörüngedeki uzay istasyonlarına gerekli malzeme/insan taşıma faaliyetlerinin özel sektör tarafından gerçekleştirilebileceğine kesinlik kazandırmıştır.
ABD’de Space X dışında bu görevi ifa etmek üzere seçilen diğer bir şirket ise Eren Özmen’in, Sierra Nevada Corporation firmasıdır. Mühendis olarak başladığı şirketi satın alan Eren Özmen, bu yıl içinde denenecek filosunu oluşturmaya başladığı alçak yörünge uzay aracı Dream Chaser ile NASA anlaşması gereği kargo hizmetinde görev alacaktır. Uzay teknolojilerine yoğunlaşan şirketin deneyimleri; Türk girişimciler için bir rehber niteliği taşımaktadır. Aynı zamanda kiralama veya satın alma yoluyla ya da ortak üretimle; alçak yörünge uzay araçlarına kısa sürede sahip olacak firmalar Türkiye’den de çıkabilir. Hem insanlı hem de malzeme taşıma konusunda kullanılacak bu uzay araçları, farklı bilim sektörlerindeki Türk insanlarının Ay’da ve uzay istasyonlarında görev almasını sağlayacaktır. Space X ve Rocket Lab birçok ülkeye kendi uzay ürünlerini ihraç etmektedir ve Türkiye de müşteriler arasındadır.
Türk Uzay Ajansı’nın 2021 yılı bütçesi, 38 milyon 71 bin TL olarak belirlenmiştir
Uzay sektörüne uydu üretim teknolojileriyle 1994’te adım atan Türkiye, yeni giren ülkeler kapsamında yer almaktadır. Ancak yıllar içinde uydu teknolojileri, Türkiye’nin ekonomik kalkınmasına katkıda bulunan bir sektöre dönüşmüştür. 2018’de idari alt yapısı şekillenen Türk Uzay Ajansı (TUA), Sayın Cumhurbaşkanımızın belirlediği politikalar çerçevesinde, 9 Şubat 2021’de Türk millî uzay hedeflerini açıklamıştır. Türkiye; uzay ekonomisini ve teknolojilerini belirli bir merkez üzerinden, hedeflenen programa uygun olarak gerçekleştirecektir. Türk uzay sektörü henüz yeni olduğu için paydaşlara açık, teknolojik inovasyon merkezli, yüksek kazançlı yeni bir gelir alanı olarak değerlendirilebilir. TUA’nın 2021 yılı bütçesi, 38 milyon 71 bin TL olarak belirlenmiştir.
Önceliğin yerli firmalarda olduğu bu sektörde, startup kurarak ya da yabancı uzay firmalarıyla iş birliği içerisinde yeni şirketler de yer alabilir. İlk aşamada güvenli şekilde uzaya çıkabilecek bir uzay aracı ve uygun fırlatma alanları oluşturulma hedefi vardır. Space X dragon uzay kapsülünü çalıştıran, enerji güneş paneli ve lityum pilleriydi. Türk iş insanlarının enerji sektöründe ihracatını dahi sağladıkları kendi imalatları olan güneş panelleri, rahatlıkla uzay araçlarımıza monte edilebilecektir. Eskişehir’de ETİ Maden tesislerinde üretime başlanan lityum da uzay araçlarında rahatlıkla tedarik edebileceğimiz madenlerdendir. Türkiye’de geniş rezervi bulunan bor ise yüksek ısıya dayanıklı uçak gövdeleri yapımında kullanılabilen bir madendir. Bu madenin, Türk uzay araçlarında da kullanılması düşünülmektedir.
Uluslararası uzay turizmi gerçekleştiren firmalarla yapılacak anlaşmalar, uzayı Türk müşterilere de sunabilecektir
Uzay teknolojilerinde birçok ülke, kendi öz kaynakları gücü kapsamında belli bir alanda uzmanlaşarak ön plana çıkmaktadır. Örneğin Almanya, optik lens çalışmalarıyla en önemli malzeme tedarikini sağlayan ülkelerdendir. Türkiye’nin de dünyadaki uzay teknolojisine kendi maden rezervi ile katkı sunabilecek, özellikle yüksek ısıya ve radyasyona dayanıklı uzay araç gövdesi üretme konusunda ön plana çıkabilecek bir potansiyelde olduğu öngörülebilir. Bu alanlar çeşitlenebilir ve Türkiye de uzay malzemeleri tedarik zincirinde küresel ekonomiye katkı sağlayan ülkelerin ilk sıralarında yer alabilir.
Uzayda enerji kaynağı olarak güneşe dayalı bir habitat alanı düşünüldüğünden, Türk güneş paneli sektörü ve özellikle Türk ay modül yaşam alanları için yeni bir iş imkânı oluşacaktır. Uzay madenciliği, uzaya erişim olmadan robotik ekipman göndermek mümkün olmadığı için beklemektedir. Ay yüzeyindeki madencilik çalışmaları içerisinde helyum 3, ay tozu (regolit), nadir toprak elementleri, titanyum ve alüminyum gibi kıymetli metaller bulunmaktadır. Bu alanda madencilik tecrübesi kazanmak, Mars için yeni bir fırsat yaratacaktır. Uzaya çıkan kargolar ile getirilecek 3D yazıcılar ve ekipmanları, Ay’da üretmek de mümkündür.
Uzaya yeni kompozit malzemeler ve ısıya/radyasyona dayanıklı modüler yaşam üniteleri yerleştirilmesi hem Ay hem de Mars için öne çıkacaktır. Uluslararası uzay turizmi gerçekleştiren firmalarla yapılacak anlaşmalar, uzayı Türk müşterilere de sunabilecektir. Hukuksal bazda özel mülkiyete izin vermeyen Ay ve diğer gök cisimleri konusunda henüz emlak aşaması netleşmemiştir.
Kısaca bilim kurgu hayallerinin gerçeğe dönüşmesine çok kısa bir zaman kaldığı uzay ekosisteminin inşasında, Türkiye de hedefleriyle yer alacağını açıklamıştır. Yeni gelişen Türk uzay ekonomisi, hep beraber kalkınmak ve büyümek için girişimcilerini beklemektedir. Uzay teknolojisi ve ekonomisi, Türkiye’nin dünyanın güçlü ekonomileri arasında yer almasını sağlayacaktır.
İstanbul Arel Üniversitesi Öğretim Görevlisi Doç. Dr. A. İnci Sökmen Alaca