Yeni Dünya Düzeninin Kaçınılmazı: Dijital Dönüşüm
Yeni dijital dünya hem şirketlere hem yatırımcılara hem de girişimcilere, teknolojinin ortaya çıkardığı pek çok fırsat sunuyor
Günümüzde teknoloji, neredeyse her alanın olduğu gibi ekonominin de belirleyici bir unsuru hâline geldi. Peki, ülkeler söz konusu değişime ayak uydurabilmek için neler yapmalı? Türkiye’nin bahsedilen alandaki konumu nedir? Bu ve bunun gibi merak edilen birçok konuyu, Microsoft Türkiye Kamu Sektörü ve Yatırımlarından Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Dr. R. Erdem Erkul ile konuştuk. Erkul,” Türkiye’de olduğu gibi tüm dünyada da veriyle şekillenen dijital ekonomi, milyar dolarlarla ölçülüyor. Dijital ekonominin, sadece bilgi ve iletişim teknolojilerinden ibaret olmadığını ve dijital dönüşümün dokunduğu her sektörde verimliliği artırdığını düşünecek olursak, ülke ekonomimiz için dijital dönüşümün ve ekonominin ne kadar değerli olduğunu görebiliriz.” diyor.
Değerlendirmelerinizde, Türkiye’nin girişimcilere yönelik birçok fırsat barındırdığını söylüyorsunuz. Business Diplomacy aracılığıyla bu fırsatları detaylandırır mısınız?
Dönüşümün kaçınılmaz olduğu yeni bir dijital dünyadan bahsediyoruz. Bu yeni dijital dünya hem şirketlere hem yatırımcılara hem de girişimcilere, teknolojinin ortaya çıkardığı pek çok fırsat sunuyor. Türkiye için de bu durum söz konusu. Dolayısıyla ülkemizdeki girişimcilerin, bu fırsatlardan faydalanması ve rekabet gücünü artırabilmesi için öncelikle dijitale adapte olması ve bu değişimi benimsemesi gerekiyor. Aslında Türkiye olarak dijitale ve beraberinde getirdiği teknolojilere aşinayız ve hızlı bir şekilde benimsiyoruz. İstatistiklere baktığımız zaman, Türkiye’de 59 milyon aktif internet kullanıcısının olduğunu görüyoruz. Ülkemizin e-ticaret pazarı, 2014 yılından bu yana yıllık ortalama yüzde 33 büyüyerek 2018 yılı itibarıyla 60 milyar TL’ye ulaştı. Alışveriş yapanların oranını incelediğimizde ise ülkemizin yüzde 67’sinin online alışveriş yaptığını görüyoruz ki bu rakam 30 milyon kişiden fazla bir sayıya denk geliyor. Pek çok Avrupa ülkesinin nüfusundan fazla dijital vatandaşa sahibiz. Ortalama sosyal medya kullanım sürelerinde Avrupa’da lider konumdayız. Bu demografik yapı, teknoloji girişimleri için önemli bir iç pazar yaratıyor. Bu noktada hemen her sektörden girişimcilerin, orta adamın işlevini dijitalleştirecek çözümlere odaklanmaları, inovatif fikirlerle ortaya çıkmalarını kolaylaştırıyor. Sözünü ettiğimiz prensipten yola çıkarak, perakendeden konaklama hizmetlerine kadar sayısız teknoloji girişiminin, 1 milyar dolardan değerli “Unicorn”lar hâline gelmesi de bu söylemimizi temellendiriyor. Yeni gelişen ve dijital ekonominin geleceğini belirleyecek olan bulut, nesnelerin interneti, yapay zekâ, blok zinciri, karma gerçeklik ve 5G gibi teknolojiler, ekonominin seyrini değiştirmeye bugünden başlamış durumda. Bu dönüşümü yakından takip etmek ve teknolojinin yarattığı fırsatları erken değerlendirmek, girişimcilerin doğru zamanda doğru çözümleri piyasaya arz etmeleri konusunda oldukça önem taşıyor. Bu noktada, yaratıcı dijitalleşme çözümleriyle hâlihazırda dijitalleşmeye yatkın iç pazarımızı kullanarak girişimleri filizlendirmek ve geliştirilen çözümleri dünyaya ihraç edebilmek başarının anahtarları olarak sıralanıyor.
Vatandaşlarımızın yeni teknolojileri benimsemesi ve bu teknolojilere uyum sağlaması için kamu kurumlarının verdiği/vereceği destek, büyük bir önem taşıyor
Güçlü marka üretmek ise teknolojinin ihraç edilmesinde, bir ön koşul olarak karşımıza çıkıyor. Çünkü sağladığınız tek şey fiyat avantajıysa, her zaman bunu sizden daha ucuza üretebilecek birilerinin çıkabileceğini göz ardı ediyorsunuz demektir. Bu nedenle, teknolojiye dayanan katma değeri yüksek çözümleri yüksek kalite algısıyla ihraç edebilmek, girişimcilerin dijital ekonomide başarılı olmalarının formülü olarak karşılarına çıkıyor. Türkiye’de bunu yapabilecek potansiyele sahip girişimcilerin ve teknik becerinin olduğunu söylemek de yanlış olmaz.
Teknolojik çözümlerin iş yükünü azalttığı, yadsınamaz bir gerçek. Öyle ki kamu kurumları da artık teknolojiyi etkin bir şekilde kullanıyor. Buradan hareketle, Türkiye’de kamunun teknolojiyi kullanma oranı hakkında neler söylemek istersiniz?
Vatandaşlarımızın yeni teknolojileri benimsemesi ve bu teknolojilere uyum sağlaması için kamu kurumlarının verdiği/vereceği destek büyük bir önem taşıyor. Kamu kuruluşlarında farkındalığın artmasıyla dönüşümün hızlanacağını, şehirlerin canlılığının sürdürüleceğini ve ekonomik rekabet gücünün sağlanacağını söyleyebilirim. Türkiye’de de bugün, veri analizi ve yapay zekâ araçlarıyla güçlendirilmiş e-Devlet gibi hizmetler, kamu kurumlarında sıklıkla kullanılıyor. Bu konuda Türkiye’deki istatistiklere bakacak olursak, 2008 yılında kullanıma açıldığında dokuz kurumun 22 alanda hizmet verdiği e-Devlet’in kullanıcı sayısının 6 bin 990 oranında olduğunu görüyoruz. Aradan geçen 11 yılda ise e-Devlet’teki kurum sayısı 561’e, verilen hizmet sayısı 4 bin 505’e, kullanıcı sayısı da 41 milyon 943 bine ulaştı. Bu rakamlar da bize, nüfusumuzun yarısının e-vatandaş olduğunu gösteriyor. Kamudaki dijital dönüşümün sağlayacağı en büyük getirilerden biri de devletin sahip olduğu büyük verinin işlenebilir hâle getirilip bu verilere dayalı katma değeri yüksek hizmetlerin ortaya konması. Böylelikle kamunun kontrolündeki verinin işlenmesi, kayda değer bir ekonomik değerin yaratılmasını sağlayacak.
Dijital dönüşümün; kamu, özel sektör ve sivil toplum kuruluşları (STK) iş birliğiyle inovasyona açık bir biçimde planlanması, dijital ekonomide pay alabilmemiz için elzem görünüyor
Dijitalleşen dünyada ülkeler, geleceğin dijital yapısı içerisinde güçlü bir şekilde var olabilmek için ne gibi adımlar atmalı?
Sözünü ettiğiniz konuda Malezya ve Singapur örnekleri mevcut. Bu iki ülke ayrıldıklarında benzer demografik yapılara ve ekonomik kalkınmışlık seviyelerine sahipken, dijital ekonomide rekabetçi olmayı ön plana koyan Singapur’un refah seviyesinin hızla yükseldiğini görüyoruz. Singapur Hükümeti, 23 farklı sektörde dijitalleşmeye yönelik yol haritalarını 2017 yılında uygulamaya aldı. 2020 bütçeleri görüşülürken de ülkenin en çok önem verdiği unsur dijital ekonomi oldu ve bu sayede ekonomilerinin yüzde 72’sini hizmet sektörüne taşıyabilmiş durumdalar. Bu bağlamda dijital dönüşümün kamu, özel sektör ve sivil toplum kuruluşları (STK) iş birliğiyle inovasyona açık bir biçimde planlanması, dijital ekonomiden pay alabilmemiz için elzem görünüyor.
Ülkelerin; ekonomik büyümelerini arttırarak dünya ekonomik dengesinde yer almasının belirleyicisi, teknoloji alanlarına yaptıkları yatırımlar olacak
Küresel ölçekte dijital ekonomi pazarının son durumuyla ilgili bilgi verir misiniz? Bu pazara yön veren etkenler nelerdir?
Günümüzde dijital ekonomi, 2000 yılına nazaran iki kat büyüdü ve küresel gayrisafi yurt içi hasıladaki (GSYİH) payını 11,5 trilyon doların üzerine taşıdı. Bu rakam, toplam küresel GSYİH’nin yüzde 15,5’ine denk geliyor. 2025 yılına gelindiğinde ise dijital ekonominin küresel GSYİH’deki payının yüzde 25 olacağı öngörülüyor. Başka bir deyişle, 2025’e geldiğimizde dijital ekonominin büyüklüğü ABD’nin GSYİH’sine bedel olacak. Gelişmiş ülkelerde ise bu oranın şimdiden yüzde 35’lere kadar ulaştığına şahit oluyoruz. Bu büyük pazarın içinde, büyük veri, nesnelerin interneti, yapay zekâ ve geniş bant erişimi gibi dijital dönüşüm teknolojileri, dijital ekonomide büyüme ve inovasyonun yapı taşları şeklinde sıralanacak. Ülkelerin ekonomik büyümelerini arttırarak, dünya ekonomik dengesinde yer almasının belirleyicisi de bu teknoloji alanlarına yaptıkları yatırımlar olacak.
Dijital ekonomi pazarında Türkiye’nin konumunu nasıl değerlendiriyorsunuz? Günümüz şartlarında bu pazardan pay elde edebilmek için yapılması gerekenleri aktarır mısınız?
Güçlü olduğumuz inşaat, otomotiv, turizm ve savunma sanayisi kısa vadede büyümeyi taşıyabilecek alanlar. Fakat gelecekte sürdürülebilir bir kalkınma sağlayabilmemiz için dijital ekonomi alanında rekabetçi olabilmemiz şart. Türkiye, 2023 vizyonu içerisinde e-dönüşüm alanında ilk 10 ülkeden biri olmayı hedefliyor ve bunu gerçekleştirmek için birçok çalışma yapılıyor. Şahsen hedefimizin gerçekçi olduğu kanısındayım. Öyle ki, geçen yıl dünyada gerçekleşen 10 büyük teknoloji birleşmesinden 2’si Türkiye’de yapıldı. Ayrıca ülkemiz, yerli kapasiteyi artırmak için bilgi ve iletişim teknolojileri (BİT) ihracatı ve teknoloji transferi konusunda da güçlü bir şekilde çalışıyor. Türkiye BİT sektörünün GSYİH içindeki payını 2023’e kadar yüzde 2,9’dan yüzde 8’e yükseltmeyi hedefliyor. Yapılan bu çalışmalar ve dijital dönüşümün benimsenmesi, ülkemizin potansiyelini artırarak küresel pazardaki rekabet gücüne fayda sağlayacak. Türkiye şu an dijital ekonominin getirdiği dönüşümü takip eden bir ülke konumunda ve bu ekonominin dünyada yarattığı fırsatlara hızlı bir şekilde uyum sağlıyor. E-ticaret, bankacılık ve e-Devlet alanlarında bu dönüşümü deneyimlemek mümkün. Türkiye’de olduğu gibi tüm dünyada da veriyle şekillenen dijital ekonomi, milyar dolarlarla ölçülüyor. Dijital ekonominin, sadece bilgi ve iletişim teknolojilerinden ibaret olmadığını ve dijital dönüşümün dokunduğu her sektörde verimliliği artırdığını düşünecek olursak, ülke ekonomimiz için dijital dönüşümün ve ekonominin ne kadar değerli olduğunu görebiliriz.
Microsoft Türkiye Kamu Sektörü ve Yatırımlarından Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Dr. R. Erdem Erkul