T.C. Dışişleri Bakanlığımızın inisiyatifi ile başlatılan ve T.C. Ticaret Bakanlığımızın değerli destekleriyle ivme kazanan Yeniden Asya girişimi, küresel ekonominin bu yeni ağırlık noktası ile olan ilişkilerimizi yapıcı ve sürdürülebilir olarak geliştirebilmemiz için önemli bir fırsat oluşturuyor.

Aynı zamanda kamuoyunda bu girişimin, özellikle Çin ile olan ilişkiler açısından ele alındığını görüyoruz. Bu anlaşılabilir bir durum çünkü Çin, dünyanın ikinci büyük ekonomisi ve şu anda küresel düzen büyük ölçüde Çin ile ABD arasındaki büyük güç rekabeti üzerinden şekillenmeye başlamış durumda. Ancak Yeniden Asya dediğimizde Çin ile birlikte tabii ki tüm Asya Pasifik coğrafyasını ele alıyoruz ve bu çerçevede Güneydoğu Asya Ülkeleri Örgütü (ASEAN) üyesi 10 ülkenin oluşturduğu alanı da merkezde tutmamız gerekiyor. Bunun iki sebebi bulunuyor.

Birincisi Yeniden Asya girişimi; Türkiye’nin bir coğrafyayı sıfırdan keşfetmesini değil, zamanında güçlü bağlarının olduğu bölgeye “yeniden” dönüş yapmasını amaçlıyor. Bu açıdan bakıldığında Türkiye’nin Asya’da tarihî anlamda derin köklere sahip olduğu ülkeler, ASEAN içerisinde yer alıyor. Bahse konu coğrafya ile bağlarımız, Osmanlı İmparatorluğu’nun 16’ncı yüzyılda bugünkü Endonezya ve Malezya topraklarında yaşayan Müslümanlar ile kurduğu ilişkilere dayanıyor. Bugün de ortak kültürel değerler ve tarihî miras, ASEAN ile kuracağımız ilişkiler için güçlü bir zemin oluşturuyor. Türkiye günümüze kadar bu bölgeyle ekonomik anlamda ilişkilerini sürdürdü, bunun dışında birçok ülkede çatışma sonrası barış süreçlerine katkıda bulundu ve ihtiyaç duyulan alanlarda insani yardım temin etti. Yeniden Asya derken bu sürece sıfırdan başlamıyoruz, mevcut güçlü bağlar üzerine inşa ediyoruz.

Asya’ya bakışımızda ASEAN’ın merkezi bir konumda olmasını gerektiren ikinci sebep ise-her ne kadar bölgenin ekonomik süper güçleri Çin ve Japonya olsa da-bölgedeki ekonomik entegrasyonun ve gelişimin ASEAN etrafında şekilleniyor olması. Öte yandan geçtiğimiz aylarda imzalanan Bölgesel Kapsamlı Ekonomik Ortaklık Anlaşması (RCEP), Asya’nın Çin ve Japonya dâhil 15 ülkesini bir araya getiriyor. Bu da dünyanın nüfus ve ekonomik büyüklük açısından neredeyse yarısına tekabül ediyor. Ancak RCEP’in; ASEAN’ın kendi içerisinde hâlihazırda var olan serbest ticaret anlaşması (STA) ve ayrıca yine ASEAN’ın Çin, Japonya, Kore gibi ülkelerle yürürlükte olan ikili STA’lar üzerine kurulduğunu da görmek gerekiyor. Ayrıca bugün dünya sanayi ve imalat sektörlerinde lider konumdaki Çin, Japonya gibi ülkelerin başarılarının ardında yatan sebeplerden birisi de tüm ASEAN geneline yayılan tedarik zincirlerini iyi kullanıyor olmaları. Başka bir deyişle ASEAN, Asya-Pasifik ekonomilerini bir araya getiren ve bir arada tutan bir anahtar…

ASEAN, Türkiye için de bir anahtar. Sadece 10 üye ülke ile değil Asya-Pasifik’in tamamıyla olan ekonomik ilişkilerimizin güçlü bir şekilde sürdürülebilmesi için bu anahtarı iyi kullanmamız gerekiyor. Bu yüzden de Yeniden Asya derken hemen yanına Yeniden ASEAN çağrımızı da ekleyip DEİK olarak çalışmalarımıza hız kazandırmaya devam ediyoruz.

Türkiye-Asya Pasifik İş Konseyleri Bölge Direktörü Volkan Yüzer