Yeniden Yapılanma ve Sıfır Enerji Binalar
“Sıfır Enerji Binalar” deprem ve her türlü doğa olayı hatta savaş durumunda can ve mal kaybını en aza indirmek için güvenli bir alternatiftir
Günümüzde, iklim değişikliği, küresel ısınma gibi nedenlerle, yangın, deprem, sel, taşkın gibi doğa olaylarıyla artık daha sık karşılaşıyoruz. Eğer öncesinde bu tür doğa olaylarına karşı gerekli önlemler alınmazsa, bu olaylar can ve mal kaybına yol açarak afete dönüşmektedir. Afetlerde insan hayatı veya şehirler yıllar süren veya birkaç saniyelik bir etkiyle yok olabilir. Bu tür yok oluşlar yalnızca insan hayatının değil, ekonomik ve sosyal hayatın da yok olmasına sebep olur. Sonuçları tahmin edildiği halde önlem alınmayan afetler, insan kaynaklı afet olarak değerlendirilebilir. Afetin kaynağı ne olursa olsun, insan eliyle yeniden yapılanma şarttır.
Dünyanın çeşitli bölgelerinde meydana gelen onlarca afetten sonraki yeniden yapılanma süreçleri bilimsel olarak incelenmiş ve sürecin 4 temel aşamadan oluştuğu tespit edilmiştir;
1- Acil eylem
2- Temel hizmetlerin geri kazanılması
3- Sosyal ihtiyaçların yeniden yapılanması
4- Gelişimsel yeniden yapılanma
Şehirler kurulurken her bir bina ayrı ayrı amaçlar için farklı büyüklükte ve özel olarak inşa edilir. Ancak yıkım getiren bir afetten sonra yeniden yapılanma süreci, hasarın büyüklüğüne ve yapılanmanın sosyal ve ekonomik içeriğine de bağlı olarak 25 yıla kadar uzayabilir. Uzmanlar süreci planlarken daha geniş ve uygun alanlarda yeniden yapılanma, “mekanın ruhu” nu koruyacak yaklaşımlar, sürdürülebilir afet etkisi azaltma ve sürekli zarara yol açabilecek alanlarda yerleşme isteği anlamına gelen “coğrafi atalet” sorunlarını da çözmek zorundadırlar. Yeniden yapılanmada inşa faaliyetleri, normal inşaata nispeten daha fazladır ancak daha kısa sürer.
Bu kaotik sürecin başarılı olması için, multidisipliner profesyonel bir ekiple, çok iyi planlanması gerekir. Afet sonrası en kısa sürede en çok insanın hayatını kurtarabilmek ve sosyal hayatı en kısa sürede yerine getirebilmek için mutlaka öncesinde hazırlık yapmalı, uygulanabilir programlar tasarlanmalı ve afet politikaları geliştirilmelidir.
Ülkemizde yaşanan büyük deprem sonrasında en önemli ihtiyacın, afetzedelerin sığınıp, dinlenebileceği, sıcak ve güvenli bir ortamda karınlarını doyurabilecekleri yerler olduğunu gördük. Bu yüzden hem bu tür afetlerden korunmak hem de afet sonrası afetzede vatandaşları koruma altına almak için yapılması gereken “milli sürdürülebilir yapılanma” projesidir.
Bu projeyle:
1. Afet öncesi sürdürülebilir yapılanma programının başlatılması
2. Program dahilinde, ülke çapında bugünden yeni çağın gereklerine uygun bir dönüşüm uygulanması
3. Afet anında acil müdahale
4. Afet sonrası insanı ihtiyaçların giderilmesi
5. Afet sonrası “daha iyisinin” yapılandırılması şeklinde planlanmalıdır.
Afet öncesi yapılacak olan planlamada doğal kaynaklar, insan kaynakları, kültürel, sosyal, politik, finansal kaynaklar ve diğer kaynaklara destek olabilecek yapısal kaynakların tamamı göz önüne alınmalıdır. Bu kaynakların tamamı, birbirinin olumlu etkisini artıracak şekilde plana dahil edilmelidir. Örneğin; makine parkından operatöre, lojistikten enerjiye bütün disiplinlerin bilimsel bir şekilde afet planına dahil edilmeleri ve bu kaotik süreci koordineli bir şekilde planlamaları gerekir. Afet öncesi dönüşüm çalışmasının en önemli başlıklarından birisi; hedeftir. Burada öncelikli olarak afetten etkilenmeyecek veya doğa olayının afete dönüşme etkisini minimize edecek yapılaşmanın hedeflenmesi gerekir. Şu noktanın altını çizmek gerekir: Ülkemizde uygulanan “Deprem Yönetmeliği” son derece kapsamlı ve yeterlidir. Son depremde de yönetmeliğe uygun olarak inşa edilen binalar (taşıyıcılarına müdahale edilmemişse, kolonları, kirişleri kesilmemişse) yıkılmadı. Bu yüzden, insanların deprem gibi bir doğa olayında hayatlarını kaybetmemeleri için tek ihtiyacımız olan şey aslında deprem yönetmeliğine uygun yapılaşmadır.
Bir diğer önemli nokta da bu yapılar planlanırken, “sıfır enerji bina” hedeflenmelidir. Sıfır enerji binalar, yapısı gereği her türlü yönetmeliğe uygun olmak zorundadır. Sıfır enerji bina olarak hedeflenen bir yapının statik projesi, çatısında kendi enerjisini üretmek üzere, güneş paneli yerleştirilmesine uygun olacak şekilde yapılır. Ayrıca, bu tür binalar kendi enerjilerini ürettikleri için, herhangi bir afet durumunda enerji kesintisi yaşanmaz. Yani afetten sonra ısıtma-soğutma sistemleri, havalandırma, aydınlatma ve elektrik enerji sistemleri çalışmaya devam eder. Bu özellik ilk etapta çok dikkat çekici olmasa da ülkemizdeki son deprem felaketinde bina yıkıntısından kurtulan ama soğuktan etkilenen insanların ısınabileceği güvenli bir alan sağlar.
Sıfır enerji hastanelerin yoğun bakım üniteleri, depremden sonra enerji kesintisi sebebiyle zor durumda kalmaz, ameliyathanelerinin havalandırması ve aydınlatması çalıştığından hizmet vermeye devam eder. Sıfır enerji aşevleri, sıfır enerji lokaller, sıfır enerji sığınma evleri, elektrik kesintisi yaşamadığından sıcak yemek çıkarmaya, sıcak dinlenme ortamı sağlamaya devam ederler. Aydınlatmadan havalandırmaya, konfordan hijyene hatta su ihtiyacının karşılanmasına kadar, insani ihtiyaçları giderecek enerjiyi sağladığından afet etkisini en aza indirme, afet anında acil müdahale, afet sonrası kayıpları en aza indirme ve sosyal hayatı en kısa sürede başlatmak için son derece elzem yapılardır.
Ülkemizde, bundan sonra bu tür doğa olaylarını çok daha sık görmeye başlayacağız. Bu nedenle, afetlerden önce yapılanma hedefine “Sıfır Enerji Binalar” konulmalıdır. Ayrıca, yapılaşma anlayışımızı da kendi kendine yeten binalar yörüngesine oturtmamız gerekmektedir. Sıfır enerji binalar sadece deprem etkilerinden korunmak, sonrasında güvenli alan sağlamak için değil, her türlü doğa olayı hatta savaş durumunda can ve mal kaybını en aza indirmek için güvenli bir alternatiftir.