Babcock & Wilcox Sahra Altı Afrika ve Türkiye Satış ve İş Geliştirme Sorumlusu David Milner, Business Diplomacy okurları için sorularımızı yanıtladı

 

1- Bize Babcock & Wilcox’tan bahsedebilir misiniz?

Biz Akron, Ohio merkezli bir Amerikan şirketiyiz ve 1867’de kurulduk. Bir süredir Türkiye’de faaliyet gösteriyorduk. Piyasanın sakinleştiği 2010 yılından beri Türkiye’deki faaliyetlerimizi azalttık ama şimdi niyetimiz; Türkiye’ye dönüp elimizden geldiğince çok ürün ve çözüm önerisi sağlamak.

2- Enerji ve çevre alanında dünya çapındaki faaliyetlerinizden bahsedebilir misiniz?

B&W’nin başlıca üç odak noktası var. Birincisi termal teknolojiler. Bunlar büyük ölçüde kömür yakıtlı santrallerden oluşuyor ve biz uzun bir süredir bunları temin ediyoruz. İkincisi ise termal yanma işlemlerinden kaynaklanan gazların temizlenmesi işlemi. Kükürt dioksit, nitrojen oksit ve partikülleri temizlemek amaçlı baca gazlarının arıtılması yönünde bir dizi teknolojimiz var. Bu, çevresel ayağımızın odak noktası. Babcock & Wilcox, Türkiye’de hâlihazırda bazı büyük kömür santrallerine kurulu baca gazını kükürt oksitlerinden arındırma tesislerine sahip.

Üçüncüsü ise, yenilenebilir enerji ve bu gerçekten de geleceğe yönelik esas odak noktamız olacak. Termal teknolojiler geçmişimizdi, çevre teknolojileri bugünümüz, yenilenebilir enerji ise geleceğimiz.

3- Türkiye pazarı sizin için ne ifade ediyor? Burada piyasaya sürmek istediğiniz ürün ve hizmetleriniz neler?

Yenilenebilir kaynaklardaki ana odak noktamız biyoyakıt ve atıktan enerjiye dönüşüm. Şu an anlıyoruz ki Türkiye’de pek fazla ormancılık yok. Dolayısıyla, orman atığı, yani biyoyakıt için tipik olan uygulama, Türkiye için o kadar da büyük bir olanak değil. Fakat atıklardan enerji üretmek adına büyük bir fırsat var. İstanbul’un hâlihazırda bir atık enerji santrali var.

Bu oldukça büyük ancak ICCI seminerleri sırasında bir İSTAÇ yöneticisi dinleyicilere   bu santralin İstanbul’daki atıkların ancak yüzde 15’ini alabildiğini söyledi. Dolayısıyla, atığın yüzde 85’i hâlâ çöp sahasına gidiyor ve biz bu kalan yüzde 85 için çözümler sunabileceğimize inanıyoruz. Hatta önümüzdeki bir veya iki yıl içinde tanıtacağımız, Türkiye’nin sahip olduğu kömür gibi mevcut kaynakları CO2 emisyonuna yol açmadan kullanarak hidrojen, buhar ve elektrik üretmemizi sağlayacak bazı yeni teknolojilerimiz var.

4) Yenilenebilir enerji ve sürdürülebilir enerji üretimi konusunda dünya çapında takip ettiğiniz trendler nelerdir?

Güneş enerjisi ve rüzgâr tabii ki gözle görünen trendlerdir. Hatta, Amerika’daki şirketimizde bir güneş enerjisi bölümümüz var ve pil depolaması için lityum iyona alternatif bir teknoloji sağlayan bir Amerikan şirketiyle de ortaklığımız bulunmakta. Bunların sorunu, baz yük olmamaları ve her zaman hazır olmalarını  garanti edemememiz. Bu yüzden, dünya bu baz yüklerini sağlayacak daha büyük ölçülü ek teknoloji arayışında. Son beş yılda, geleneksel kazanların kömürle çalıştığı elektrik santrallerine talepte hızlı bir düşüş tespit ettik. Bu yüzden, diğer teknolojilerdeki tüm kaynaklarımızı yeniden tahsis etmemiz gerekti. Herkes baz yük enerji kapasitesini sağlamak amacıyla yeşil hidrojen, mavi hidrojen ve yakıt hücreleri için yarış halinde. Bu yarışın galibi yok. Pek çok teknoloji rekabet içerisinde ve herkes yarışı hangi teknolojinin kazanacağını görmek için sabırsızlıkla bekliyor.

David Milner / Babcock & Wilcox Satış ve İş Geliştirme Sorumlusu