Doğru bilgiyle donanmak, yeterli tedbirleri almak ve günlük hayat rutinini devam ettirmeye çalışmak, salgınların zihinsel yönden en az hasarla atlatılmasını sağlayacaktır

Koronavirüs salgını, oldukça kısa bir sürede dünya gündeminin en önemli maddesi olmayı başardı. Virüsün oluşturduğu hasar sadece can kaybı yönüyle sınırlı kalmadı. Aynı zamanda ekonomik, sosyal ve psikolojik olarak da pek çok etki yarattı. Öyle ki hastalığın etkisini sınırlamak için birçok hava yolu şirketi uçuşlarını iptal etti, spor karşılaşmaları ertelendi, turistik yerlerdeki otel, restoran gibi toplu yaşam alanları da tenha mekânlara dönüştü.

KORONAVIRÜS, ZİHİNSEL SAĞLIĞI DA TEHDİT EDİYOR

Koronavirüs salgını sadece fiziksel sağlığı değil, oluşturduğu kaygı ile zihinsel sağlığı da tehdit ediyor. Hayat olağan seyrinde giderken kısa sürede kapanan okul ve fabrikalar, karantinaya alınan şehirler, iptal edilen spor aktiviteleri, birbiri ardına verilen etkili ilaç geliştirme haberleri, kişileri tedirgin etmek için yeterli oluyor. Uygun şekilde yönetilmeyen kaygılı ruh durumları, kişilerde salgın kontrol altına alındıktan sonra bile devam eden stres bozukluğuna yol açabiliyor. Hâlihazırda zihinsel sağlıkla ilgili takipli olan hastalarda ise ilgili belirtiler günyüzüne çıkabiliyor.

İnsanların ani gelişen olaylar karşısında üzülmesi, kaygılanması, çaresizlik ve güvensizlik duygusu hissetmesi gibi, olaydan sorumlu olduğunu düşündüğü kişi veya kurumlara kızgınlık duyması da son derece normal. Kontrol edemediği her doğal afet veya sağlık durumunda bozulma gibi olaylar, kaygıyı tetikleyebiliyor. Kişinin yakınları kolayca ulaşamayacağı uzaklıktaysa veya karantina tedbirleri içerisindeyse bireylerde endişe düzeyi daha yüksek olabiliyor.

RİSK GRUPLARI, YAŞ ARALIKLARINA GÖRE DEĞİŞİYOR

Salgınlarda; yetişkinler fiziksel, gençler ve çocuklar ise zihinsel yönden daha büyük risk altındadır. Genç ve çocukların durumu kavramakta zorluk yaşaması, stres yönetimi konusunda henüz yeterli olgunluğa erişmemiş olmaları, onlara daha özenli yaklaşmayı gerektirir. Gençlerde öncelikle onların sakin kalmasını sağlamak gerekir. Tüm soruları, sabırla cevaplandırılmalıdır ve iletişim kanalları açık tutulmalıdır. Herhangi bir sorun hissetmeleri hâlinde yardım alabilecekleri kaynaklar öğretilmelidir. Duygularını ebeveynleri, öğretmenleri ve ruh sağlığı profesyonelleri ile paylaşmaları teşvik edilmelidir. Kaygıyı besleyen, kaynağı meçhul bilgiler yerine T.C. Sağlık Bakanlığı ve üniversiteler gibi kurumsal kaynaklardan güvenilir bilgi edinmeleri teşvik edilmelidir. Kişiler, gerekirse bir süre sosyal medya ağlarından uzaklaşmalı ve söz konusu mecraları sadece bilgi edinme amaçlı olarak kullanmalıdır.

FİZİKSEL SAĞLIK VE RUHSAL DURUM İÇ İÇEDİR

Salgın durumunda kişilerde umutsuzluk, uyumada zorluk, kas yorgunluğu, dikkat dağınıklığı, sinirlilik, kas ağrıları, aşırı hareketlilik ve kontrol edilemeyen üzüntü durumu görülebilir. Böyle bir tabloda kişinin endişesini azaltmak için sakinleşmesi sağlanmalı, ona egzersiz ve meditasyon gibi rahatlatıcı aktiviteler yaptırılmalıdır. Bilgi eksikliğinden kaynaklanan endişe için kişi, kriz çağrı merkezlerini aramalı ve sağlıklı bilgiye ulaşmalıdır.

Özetle salgınlar, insanlık tarihi boyunca görülmesi muhtemel olaylardır. Doğru bilgiyle donanmak, yeterli tedbirleri almak, günlük hayat rutinini devam ettirmeye çalışmak ve daha hassas olan gençleri özenle desteklemek, sürecin toplumsal yönden en az hasarla atlatılmasını sağlayacaktır.

Akademisyen Prof. Dr. Sefa Bulut