ODTÜ Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden mezun olduktan sonra ABD’nin Indiana Üniversitesi’nde Askerî Antropoloji alanında yüksek lisans ve doktora yaptım ve aynı bölümde çeşitli dersler verdim. Susuz Tarım projem ise dedemi kaybetmenin ardından ABD’deki hayatımı bırakarak ata toprağım Burdur ilinin Karamanlı ilçesine bağlı Kayalı köyüne 2015 yılında ilk kez yaptığım ve beni derinden sarsan bir ziyaretin ardından gerçekleşti.

Hayatımda ilk defa gördüğüm Kayalı köyün nüfusu 100’ün altına düşmüş, evler ve tarlalar terk edilmişti. Köy okulu kapanmıştı. Köyde sağlık ocağı, eczane ve hatta bir bakkal dahi yoktu. Köydeki gençlerin ve çocukların sayısı bir elin parmaklarını geçmiyordu. Bütün bunların altında yatan en önemli neden şuydu: Bölgedeki yer üstü ve yer altı su kaynakları tükenmek üzereydi. Tarımda vahşi sulama ve kaçak sondajlar nedeniyle flamingolar ile 122 diğer kuş çeşidine ve 12 balık türüne ev sahipliği yapan Karataş Gölü tamamen kurumuştu.

Savaş üstüne uzmanlaşmış, savaşın nasıl form değiştirdiğini bilen bir askerî antropolog olarak, su ve gıda savaşlarının bize çok uzak olmadığı gerçeği suratıma bir tokat gibi çarpmıştı. 2014-15 ve 2016-17 yıllarında üniversitemde “Yılın Eğitimcisi” ve “Geleceğin Eğitimcisi” ödüllerini almıştım. “Ata toprağımda çocuklar okula gidemezken benim bir akademisyen olarak ABD’de aldığım ödüller neye yarar?” diye düşündüm. Bir gün Kayalı’nın köy okulunda ders vermeyi, Burdur’u Indiana eyaleti gibi bir tarım cenneti yapmayı hayâl ettiğimi de.

2015-17 yılları arasında Kayalı’yı yeniden kalkındırmak için neler yapabileceğimiz, susuzluk ve kuraklık sorunu ile mücadele için tarımsal üretimde nasıl bir dönüşüm yapmamız gerektiği konularında detaylı araştırma ve plan yaptım. Sonunda hayatımdaki en önemli kararı verdim: Üniversite antropoloğu olmayı bıraktım. ABD’den Türkiye’ye döndüm. Bağımsız bir antropolog olarak ata toprağımda tarım alanındaki dönüşümün öncülüğünü üstlenmeye ve Yörük kültürünü yeniden yaşa(t)maya niyet ettim.

Ailem ve 25 kadın tarım işçisi ile birlikte “Susuz Tarım Projesi”ni hayata geçirdim. “Toprağın Melekleri” adını verdiğim, yaşları 17 ila 78 arasında değişen bu 25 kadın tarım işçisi, Türkiye’de kuraklığa ve susuzluğa karşı aktif mücadele veren ilk ve tek kadın çiftçi-üretici kolektifini oluşturdular.

Peki nedir susuz tarım? Susuz tarım, geleneksel adıyla “kuru tarım”, insanlar Mezopotamya’da ve Anadolu’da toprağı ekip biçmeye başladıkları ilk günden beri yani yaklaşık 10 bin yıldır uygulanan, yağmur ve kar yağışına dayalı bir tarım yöntemidir. Susuz tarımda ve kuru tarımda, tohum veya fidenin dikimi esnasında verilen can suyu dışında sulama yapılmaz.

Ben 10 bin yıllık “kuru tarım”a neden “susuz tarım” adını verdim? Susuz tarım kavramı, bu tarım yönteminin susuzluk ve kuraklıkla mücadelede oynayacağı önemli role vurgu yapmak için ilk defa benim kullandığım bir kavram. Kuru tarımın geleneksel yöntemlerinden farklı olarak, susuz tarımda topraktaki nemi muhafaza etmeye yönelik Amerika Birleşik Devletleri’nin, Birleşik Arap Emirlikleri’nin, İsrail’in uygulamalarından derlediğim en güncel teknikleri uyguluyoruz.

Örneğin; “pulluksuz tarım” susuz tarımın en önemli ilkelerinden biri. Tarlaya traktör veya çapa makinesi ile müdahale edilmeden, el çapası ile işlenmesi toprak faunasının ve florasının bozulmasına engel oluyor ve bitkilerimizin yaşamı için en elverişli ortamı oluşturuyor. Bunun yanında, doğal ekosistemlerin gelişimini ve işleyişini örnek alan permakültürün bütüncül ve doğa dostu yaklaşımını benimsiyor ve uyguluyoruz. Yağmur hasadı ile kısıtlı su kaynaklarımızı korumayı hedefliyor, kompost üreterek ve doğal gübre kullanarak topraktaki organik madde miktarını artırmayı amaçlıyoruz. Tarımsal üretimimizde suni gübre veya zirai ilaç kesinlikle kullanmıyoruz.

Toprağın Melekleri 2019 Sonbaharı ve 2020 Baharı arasında toplamda 75 dönüm araziye yağlık lavanta, tıbbi adaçayı ve ölümsüz çiçek fidesi dikti. Aynı dönemde tıbbi ve aromatik bitkilerimizden uçucu yağlar elde ettiğimiz küçük bir fabrika kurduk, kendi fidelerimizi yetiştirdik ve şu an dermokozmetik ürünlerimizi üretmek için hazırlık yapıyoruz.

2019’dan bugüne kadar geçen süreçte Karamanlı ve çevresinde susuz tarım yapılan topraklar 800 dönüme ulaştı. Susuz tarıma başlayan çiftçilerimizin tamamını yurtdışından (Almanya’dan ve Fransa’dan) ülkemize ve kentten (İstanbul, Antalya ve Denizli’den) köye dönen hemşerilerimiz oluşturuyor.

Kayalı köyü muhtarımız Sn. Savaş Özdemir ile yaptığımız istişare sonucunda Toprağın Melekleri’nin 12 dönüm ölümsüz çiçekten elde ettikleri gelirin Özdemir’in 400 dönüm pancar, buğday ve arpadan kazandığı gelirden daha yüksek olduğunu tespit ettik. Bu anlamda, susuz tarım hem uçucu yağların satışı sayesinde tatmin edici kazanç elde etmemizi sağladı hem de 25 kadına istihdam yaratmış oldu.

Üç yıldır Burdur ilinin Karamanlı ilçesinin Kayalı köyünde Toprağın Melekleri kuraklığa ve kıtlığa karşı sessiz sedasız bir savaş veriyor. İlk günden bu yana aldığımız yol, susuz tarımın kuraklık ve kıtlık tehdidine karşı elimizdeki en güçlü silahlardan biri olabileceğini net bir şekilde gösterdi. Büyük başarı elde ettiğimiz susuz tarım projemiz, ülkemizde özellikle Göller Yöresi ve İç Anadolu’da, ülke sınırlarımız ötesinde ise Orta Asya’da model olarak kullanılabilir. Toprağın Melekleri olarak, Temmuz hasadımızda Kayalı köyümüzü ziyaret etmenizi, çöle dönmüş Koca Ova’nın ortasında rengarenk açan çiçeklerimizi görmenizi, büyüleyici ve şifalı kokularını içinize çekmenizi, köyümüzü yeniden canlandırabilmemiz için bize destek olmanızı dileriz.

Dr. Aynur Ece Onur

Genç Girişimci, Askeri Antropolog ve Susuz Tarım Çiftliği Sahibi