Afrika ülkelerinin ve genel olarak kıtanın küresel perspektifte giderek artan ekonomik ve ticari potansiyel ile jeopolitik önemi, pek çok ülkenin ve yatırımcılarının ilgisini çekmektedir. Bu çerçevede Türkiye’nin de Afrika ülkeleri ile ilişkilerini geliştirme düşüncesi çok boyutlu dış politikasının temel ilkelerinden birisi haline dönüşmüştür.

Türkiye’nin Afrika ülkeleri ile ilişkilerinin ivmelendiği 1998 yılından bugüne, 2005’te Afrika Birliği gözlemci üye ülke statüsü ve yine Afrika Birliği tarafından 2008 yılında Stratejik Ortak ilan edilmesi sonrası 2013’te Afrika Açılımı Politikası yerini Afrika Ortaklık Politikası’na bırakmıştır.

Tarihsel temellerinden güçlü destek alan bu politika Kıta’nın barış ve istikrarı ile ekonomik ve sosyal kalkınmasına katkıda bulunmayı, ayrıca ikili ilişkilerimizi eşit ortaklık ve karşılıklı yarar temelinde geliştirmeyi amaçlamaktadır. Afrika Ortaklık Politikası, siyasi, askeri, ekonomik ve kültürel perspektifte ikili, bölgesel, kıtasal ve küresel olmak üzere .ok katmanlı ve boyutlu yürütülmektedir.

Kıta ülkeleri ile olan ilişkilerin geliştirilmesinde ciddi etki yaratan hususların başında büyükelçilik açılmasına önem verilmesi gelmektedir. 2002 yılında sadece 12 olan büyükelçilik sayımız 43’e çıkarken, Afrika ülkelerinden de karşılık görmüş ve Ankara’daki büyükelçilik sayısı 2008’de 10 iken 37’ye yükselmiştir. Bu durum aynı zamanda, Afrika ülkeleri ile Cumhurbaşkanı ve bakan düzeyinde yapılan karşılıklı ziyaretleri artırarak ilişkilerin gelişmesinde kuvvet .arpanı etkisi yaratmıştır. Diplomatik temsilciliklerin yanında TİKA, Kızılay, THY, Yunus Emre Enstitüsü ve Maarif Vakfı gibi kurumlar ve sivil toplum kuruluşlarının faaliyetleri Türkiye’nin Kıta üzerindeki etkisinin artırılmasına katkı sağlamaktadırlar. 2008’de yaşanan küresel ekonomik kriz sonrası kendisine yeni pazarlar bulma amacında olan Türk yatırımcıların riskli de olsa Afrika ülkeleri ile olan ticarete yönelmesi, karşılıklı ekonomik ilişkileri hızlı bir şekilde yükseltmiştir. Afrika Kıtası ile toplam ticaret hacmimiz resmi verilere göre 2020 yılı sonu itibariyle 23,5 milyar dolar, Sahra Altı Afrika (SAA) ülkeleriyle ile ise 10 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir. Türk müteahhitlik firmalarının üstlendiği proje hacmi 71,1 milyar dolar düzeyine erişmiş ve yine bunun 19,5 milyar doları SAA ülkelerindedir. Buna karşın Kıta genelinde Küresel ve bölgesel güçlerin her anlamda rekabet içerisinde olduğuna dikkat çekmek gerekiyor. Bu rekabet içerisinde ekonomik a.ıdan değerlendirme yapıldığında Çin’in Afrika ülkeleri Çin öncelikli konumda olduğunu söyleyebiliriz. 1970’lerin sonlarına kadar Çin Halk Cumhuriyeti’nin Afrika ile ekonomik ilişkileri daha çok ideolojik nedenlerle açıklanmaktaydı. Bugün ise Çin yönetimi, kıta ile yürütülen ekonomik ilişkileri kalkınma hedeflerine ulaşmanın yollarından biri olarak görüyor. Geçtiğimiz 50 yıl içinde Çin, Afrika’nın en büyük ikili ticaret ortağı, Afrika’nın en büyük ikili borç vereni ve kıtadaki en büyük yabancı yatırımcılardan biri haline geldi. Çinli şirketler neredeyse Afrika pazarının en güçlü aktörleri oldular. Binden fazla Çin şirketi Afrika’da faaliyet gösteriyor ve kıtada bir milyona yakın Çinli ikamet ediyor.

Afrika’da faaliyet gösteren Çinli şirketlerden pek çoğu özel sektöre ait olsa da tamamı veya kısmen devlete ait bu şirketler Çin yönetimi tarafından desteklenmesinin yanı sıra, Afrika’da piyasa koşullarında faaliyet gösterme konusunda büyük bir özgürlüğe sahiptir. Çin şirketlerinin 2019 yılı sonu itibariyle Afrika ülkelerine ihracatı 113 milyar dolar, ithalatı ise 78 milyar dolar olarak açıklanmıştır. 200 milyar doları aşan ticaret hacmiyle Çin, Afrika’nın en büyük ikili ticaret ortağı konumundadır. Ancak .in i.in de Afrika’da dezavantajlar bulunmakta, düşük kalitede işlerin gerçekleştirilmesi, borç tuzağı kurulması ya da yapılan işlerde Çinli işçi istihdamı ve diaspora yaratma girişimleri Afrika ülke yönetimleri ve halklarının Çin hakkında olumsuz düşünceler biriktirmesine neden olmaktadır.

Böylesine büyük bir ekonomik yapı ile Türk şirketlerinin rekabetinin ne denli güç olduğunu ve gelinen noktada erişilen rakamların öneminin altını çizmek gerekir. Ancak rekabetin yanı sıra Afrika’ya yatırım yapan diğer ülkeler ve şirketleri ile kurulacak ortaklıkların finansal destek elde etmede önemli bir kazanım yaratması beklenebilir.

Türkiye esasen Afrika ülkeleri ile olan ilişkilerini “Afrika’nın sorunlarına Afrikalı ..zümler bulunmalı ilkesine dayandırmakta ve bütün ülkelerle ortaklığa olumlu bakmakta. Bu çerçevede özellikle Türkiye gibi Afrika’da olumlu imaja sahip bir ülkenin bunu Japonya ve Güney Kore gibi ekonomik anlamda güçlü ülkeler ve şirketleriyle hareket ederek ciddi anlamda ticaret ve yatırım, barış ve güvenlik, eğitim ve kültür, teknoloji transferi, tarım, enerji ve ulaştırma gibi alanlarda Afrika ülkelerinin .ncelikleri .er.evesinde belirlenen projelerin hayata geçirilmesinde rol oynayabilir.

Bu kapsamda DEİK tarafından yürütülen Japonya, Güney Kore ve Afrika iş konseylerinin Afrika’da mevcut iş potansiyeli, fırsatlar, öne çıkan sektörler ve olası yeni iş ortaklıklarını ele alarak tarafları bir araya getirme çalışmaları Afrika’da rekabetin önünde yer alan engellerin kaldırılmasına büyük katkı sağlayacaktır.

Sonuç olarak, önceki forum ve zirvelerin yarattığı etki göz önünde bulundurulduğunda, 21-22 Ekim’de İstanbul’da 3. Türkiye-Afrika Ekonomi ve İş Forumu’nun düzenlenmesi ve 17-18 Aralık 2021 tarihlerinde ger.ekleştirilecek Türkiye-Afrika Ortaklık Zirvesi, Afrika Birliği ve Kıta ülkeleriyle ilişkilerimizde yeni bir safhaya geçilmesine kuvvetli bir katkı sağlayacağını tahmin etmek zor görülmemektedir.