Dünya Ekonomisi:

Dünya ekonomisine ilişkin olarak 2022 yılının başında başta tedarik zincirleri olmak üzere pandemiden kaynaklı sorunların tedricen azalacağı ve küresel büyümenin yeniden ivme kazanacağı bekleniyordu ancak şubat sonunda Rusya ile Ukrayna arasında başlayan savaş jeopolitik risklere yenilerinin de eklenmesine sebep olmuştur. Bu kapsamda artan gıda, enerji ve emtia fiyatları ve bunlara bağlı olarak hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülkelerde rekor seviyelere yükselen enflasyon, başta FED ve ECB olmak üzere merkez bankalarının enflasyonla mücadele aracı olarak parasal sıkılaşmaya gitmesi ve faiz oranlarını yükseltmesi ve son olarak Çin hükümetinin sıfır Covid-19 vakası politikası çerçevesinde sıkı karantina tedbirlerine başvurması küresel büyüme ve dış ticaret üzerinde olumsuz etkileri olabilecek gelişmeler olarak öne çıkmaktadır.

Bu risklerin neticesinde yılın ikinci yarısından itibaren kü- resel ekonomi ve ticaret aktivitesinde yavaşlamanın başladığını gözlemliyoruz. IMF’nin nisan ayında yayımladığı Küresel Ekonomik Görünüm Raporu’nda 2021 yılında yüzde 6 olan küresel büyüme oranının 2022 yılında yüzde 3,6’ya inmesi bekleniyordu. Ancak yılın ikinci yarısında öncü göstergelerde gözlemlenen yavaşlama sinyalleri neticesinde IMF raporun ekim ayı versiyonunda 2022 yılı büyüme beklentisini yüzde 3,2 olarak aşağı yönü yenilemiş ve 2023 yılı büyüme beklentisini de yüzde 2,7 olarak açıklamıştır. IMF, küresel büyüme oranlarındaki bu azalmaya ilave olarak küresel enflasyonun da yüksek seviyede kalacağını tahmin etmektedir. 2021 yılında yüzde 4,7 olan küresel enflasyon oranının 2022 yılında yüze 8,8 seviyesine yükselmesi 2023 yılında yüzde 6,5 seviyesine indikten sonra 2024 yılında yüzde 4,1 seviyesine gerilemesi beklenmektedir.

Özetle önümüzdeki dönemde hem küresel büyümenin yavaşladığı hem de enflasyonun arzu edilen seviyenin üzerinde kaldığı bir ekonomik görünüm hakim olacak.

Türkiye Ekonomisi:

BÜYÜME

Türkiye ekonomisi 2021 yılındaki yüzde 11,4 gibi güçlü bir büyüme performansından sonra 2022 yılına da dünya ekonomilerinden pozitif yönde ayrışacak şekilde girmiş ve yılın ilk iki çeyreğinde sırasıyla yüzde 7,5 ve 7,7 oranında büyüme gösterdikten sonra başta ana ihracat pazarlarımız olmak üzere küresel ekonomideki daralmaya bağlı olarak üçüncü çeyrek büyüme hızı yüzde 3,9’a gerilemiştir. Böylece salgının en şiddetli hissedildiği 2020’nin ikinci çeyreğinden sonra kesintisiz 9 çeyrektir büyüme göstermiştir.

Büyümenin yüksekliği kadar alt detayları da bu dönemde sevindirici bir gelişme göstermiştir. Büyümeye hane halkı tüketimi, net ihracat ve yatırım kalemlerinin tamamı pozitif katkı sağlamıştır. Yılın ikinci yarısından itibaren dünya ülkelerinde gözlemlenen yavaşlama sinyalleri tedricen Türkiye ekonomisini de etkilemeye başlamıştır.

Bu çerçevede en önemli öncü göstergelerden biri olan PMI Endeksi şubat ayında en son 50 değerinin üzerinde

gelirken 8 aydır 50 eşik değerinin altında gelmiştir. Ancak bu göstergeye rağmen büyüme oranı biraz yavaşlasa da yıllık hedef olan yüzde 5’in üzerinde olacağı beklenmek- tedir. 2023 yılında ise ihracat pazarlarımızdaki daralma büyüme üzerinde bir risk unsuru olacaktır. Diğer yandan yeşil dönüşüm ve dijital dönüşüm için yatırım ihtiyacının kuvvetli olması da yatırım harcamaları vasıtasıyla büyümeyi destekleyecektir. Yurt içi talepteki canlılığın devam etmesiyle büyümenin 2023 yılında da yüzde 5 seviyesinde olması beklenmektedir.

DIŞ DENGE

2022 yılının başında ihracatımızın artış oranı bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 20 seviyelerinde idi. Ancak özellikle ihracatımızın yaklaşık yarısını yaptığımız Avrupa ülkelerindeki yavaşlama başta olmak üzere küresel pazarlarda gözlemlenen daralma ihracatımızın büyüme oranını da aşağıya çekmiştir.

Ekim ayı itibarıyla ihracatımızın artış oranı yüzde 15 seviyesine gerilemiş olsa da ilk 10 ayda toplam ihracatımız 210 milyar dolara ulaşmış olup, yıl sonu hedefi olan 255 milyar doların ulaşılabilir olduğu değerlendirilmektedir.

İhracat kapasitemizin artmasında salgında bile tedarik zincirlerindeki bozulmaya fırsat vermeden üretime devam etmemiz önemli bir etken olmuştur. 2022 yılında ise bir yandan bu avantajımızı devam ettirirken bir yandan da

Rusya-Ukrayna savaşı sürecinde dış siyasette denge politikası izlememiz Türkiye’yi pek çok ülke için bir cazibe merkezi haline getirmiştir.

İhracatımızın 2023 yılında da tüm zorlu küresel konjonk- türe rağmen artarak 265 milyar dolara çıkması beklenmektedir. Bu süreçte en büyük riskimiz Avrupa’daki ekonomik yavaşlama olacaktır. Buna ilave olarak Iran’ın uluslararası yaptırımlara karşı olarak almış olduğu ithalat kısıtlamaları da bu ülkeye olan ihracatımızı olumsuz etkileyebilecektir. Diğer taraftan Birleşik Arap Emirlikleri, Suudi Arabistan ve Mısır gibi yakın coğrafyamızdaki ülkelerle son dönemde gelişen ikili siyasi ilişkilerimizin ticari ilişkilerimize olumlu yansıması da ihracatımız üzerinde bir fırsat olarak değerlendirilebilir.

Şubat ayından itibaren küresel enerji ve ham madde fiyatlarının artması bir yandan küresel enflasyonun artmasına yol açarken Türkiye için ise ithalat faturasının ve cari açığın da artması sonucunu doğurmuştur. 2021 yılında 70 dolar olan petrol fiyatının 2022 yılında 102 dolara yükselmesi enerji ithalatımızın da 2021 yılındaki 50 milyar dolar seviyesinden 2022 yılında yaklaşık100 milyar doların üzerine çıkmasının en önemli sebebi olarak görülmektedir.

Artan bu enerji faturasının da etkisiyle 2021 yılında 46 milyar dolar seviyesinde olan dış ticaret açığının 2022 yılında 100 milyar doları aşması beklenmektedir. Salgından sonra toparlanmaya başlayan turizm sektörünün 2022 yılında da olumlu performans göstermesiyle 2022 yılında 35 milyar dolara yakın seyahat geliri elde edilmesi beklenmektedir. Buna paralel olarak da cari işlemler açığının GSYH’ye oranının 2022 yılında yüzde 6’ya yakın gelmesi beklenmektedir.

2023 yılında ise dış denge anlamında daha dengeli bir resmin olması beklenmektedir. Ihracatın artmasının yanında küresel durgunluk endişeleri nedeniyle ham madde ve enerji fiyatlarının 2022 yılına göre gerilemesi beklenmektedir ki bu sayede enerji ithalatımızın ve dolayısıyla da toplam ithalatımızın azalması beklenmektedir. Turizmdeki toparlanmanın 2023 yılında devam etmesi, ithalatımızdaki azalma ve ihracat performansımızla birlikte 2023 yılında cari işlemler açığının yarı yarıya azalarak yüzde 3 seviyesine yaklaşması beklenmektedir.

ENFLASYON

2022 yılının ekonomi karnesinde en olumsuz göster- ge enflasyon olmuştur. Küresel düzeyde artan enerji ve hammadde fiyatlarına ilave olarak yurt içinde döviz piyasalarında gözlemlenen sağlıksız fiyat oluşumlarının da etkisiyle yıllık enflasyon ekim ayı sonu itibarıyla yüzde 85 seviyesine yükselmiştir. Enflasyonun Aralık ayından itibaren düşüşe geçerek 2023 nisan ayına kadar yüzde 50’nin altına inmesi yıl sonunda ise yüzde 30 seviyesine yaklaşması beklenmektedir.. Bu süreçte küresel enerji ve ham madde fiyatlarının gerilemesi ve yurt içindeki döviz kuru fiyatlarının alınan önlemler istikrara kavuşmuş olması önemli rol oynayacaktır.

SONUÇ

Dünyadaki artan maliyet enflasyonu ve durgunluk beklentilerine rağmen 2022 ve 2023 yıllarında Türkiye ekonomisinin büyümesinin yüzde 5 civarında olması beklenmektedir. Iç talep bu büyümede yine ön planda olurken dış pazarlardaki durgunluğun ihracat üzerinde bir miktar olumsuz etkisi olacaktır. Özellikle durgunluğun yoğun hissedileceği Avrupa ülkeleri yerine Asya-Pasifik ülkeleri ve Amerika kıtasındaki ABD ve Kanada gibi zengin ve büyük ekonomilere odaklanılması doğru bir ihracat stratejisi olacaktır. Ayrıca yakın coğrafyamızda yer alan Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri, Suudi Arabistan ve belki daha uzun vadede Suriye ile olan siyasi ilişkilerimizdeki normalleşme de dış ticaret performansınız üzerinde olumlu olacaktır.

Küresel durgunluğun emtia ve enerji fiyatları üzerinde yaratacağı aşağı yönlü baskı ve yurt içindeki döviz kuru fiyatlarının istikrara kavuşması sayesinde enflasyonda da gerileme yaşanması beklenmektedir.

Dr. Hakkı Karataş / Director of Economic Research and Chief Economist at DEİK