T.C. Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, DEİK ve EPC tarafından düzenlenen online etkinliğe katıldı.

T.C. Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, DEİK (Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu) ve Brüksel merkezli düşünce kuruluşu EPC (Avrupa Politika Merkezi) tarafından düzenlenen “Belirsizlik Çağında Türk Dış Politikası” başlıklı online etkinlikte konuşma yaptı. DEİK Yönetim Kurulu Üyesi Zeynep Bodur Okyay’ın açılışını yaptığı programın moderatörlüğünü ise Amanda Paul üstlendi.

Libya’da aktif bir biçimde diplomasi yürütüldüğünü belirten Kalın, Rusya ile güvenilir ve sürdürülebilir ateşkes üzerine odaklanacak bir çalışma grubu kurulmasında uzlaşıldığını anlattı. Türkiye’nin, uluslararası meşruiyete sahip Ulusal Mutabakat Hükûmeti’nin (UMH) davetiyle Libya’da bulunduğunu anımsatan Kalın, Hafter’in saldırgan tutumunu sürdürdüğünü vurguladı. Kalın, Libya’da 2015’te siyasi uzlaşı amacıyla Süheyrat Anlaşması imzalandığını da hatırlatarak Hafter tarafının anlaşmaya aykırı davrandığını söyledi.

Yunanistan’ın maksimalist pozisyonunu kabul etmiyoruz

Etkinlikte Türkiye-Yunanistan ilişkilerine de değinen Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, iki ülkenin benzer tarihi ve kültürü paylaştığını aktararak NATO’da müttefik konumunda iki komşu ülke olduklarını söyledi. Kalın, Yunan tarafının Ege ve Doğu Akdeniz’de maksimalist iddialarda bulunduğunu vurgulayarak “Türkiye’ye iki kilometre uzaklıkta, Yunan ana karasına ise 580 kilometre uzaklıkta olan Meis Adası’nın, Antalya Körfezi’nin neredeyse yarısı kadar olan 40 bin kilometrekare genişliğinde kıta sahanlığı iddiası kesinlikle kabul edilemez. Bu mantığa, coğrafyaya ve uluslararası anlaşmalara aykırı. Dolayısıyla Yunanistan’ın maksimalist pozisyonunu kabul etmiyoruz.” değerlendirmesinde bulundu.

Kalın; Oruç Reis araştırma gemisinin, Doğu Akdeniz’deki faaliyetine ilişkin ise Yunanistan’ın aşırı tepki gösterdiğini düşündüklerini kaydederek Doğu Akdeniz’de herhangi bir askerî veya siyasi gerginlik istemediklerini söyledi.

Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin de Yunanistan gibi davrandığını ve AB (Avrupa Birliği) üyeliğini Türkiye’ye baskı amacıyla pazarlık kozu olarak kullandıklarını hatırlatan Kalın, “Doğu Akdeniz’deki tüm doğal kaynakların adil biçimde paylaşılmasını istiyoruz. Biz sadece haklarımızı korumak için oradayız. Tehdit veya yaptırım söylemlerini asla kabul etmeyiz.” diye konuştu.

Türkiye ve Avrupa ekonomileri birbirine bağlı

AB ve Türkiye arasındaki sığınmacı mutabakatında, AB tarafının yükümlülüklerini yerine getirmediğini ifade eden Kalın, sözlerine şöyle devam etti: “Sığınmacı sorununun çözümü için birlikte çalışmak istiyoruz. Herkes itiraf etmeli ki burada daha büyük bir yük taşıyoruz. Türkiye, insani nedenlerle son beş-altı yıldır yaklaşık 4 milyon sığınmacıya ev sahipliği yapıyor. Külfet paylaşımı, çağımızın bir gerçeği. Sığınmacılar veya diğer konularda yükü paylaşmazsanız, adil olmazsınız.”

Türkiye ve Avrupa ekonomisinin birbirine bağlı olduğunu aktaran İbrahim Kalın, Türkiye’nin dış ticaretinin yaklaşık yüzde 45’ini Avro Bölgesi ekonomileriyle gerçekleştirdiğini dile getirdi.

İbrahim Kalın, Türk vatandaşlarına vize serbestisi sağlanması ve Türkiye-AB sığınmacı mutabakatının güncellenmesi gerektiğine de dikkati çekerek “Gümrük Birliği güncelleme müzakerelerini tamamlamak istiyoruz.” diye konuştu. Avrupa ülkeleriyle ticaret hacmini geliştirmek istediklerini vurgulayan Kalın, terör gibi ortak tehditlere birlikte mücadele edilebileceğini sözlerine ekledi.