Müzisyen, Öğretim Görevlisi İsmet Aydın ile Anadolu müziği ve Aşıklık geleneği üzerine konuştuk

Müziğe ilgisi küçük yaşlarda eline bağlama almasıyla başladı. Okul yıllarında müzik denilince akla ilk gelen isim oldu. Daha sonra İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Şan Bölümü’nde öğrenim gördü. Müzik grubuyla birlikte Londra’da Royal Albert Hall’da verdiği konser kariyerindeki dönüm noktası oldu. Hindistan Kültür Bakanlığı G20 Orkestrası eşliğinde 26 Ağustos’ta Varanasi’de verdiği konser ile Türkiye’yi temsil eden İsmet Aydın ile kariyerine dair kısa bir yolculuğa çıktık.

1- MÜZİĞE OLAN İLGİNİZ NASIL BAŞLADI? MÜZİĞİN HAYATINIZDAKİ YERİNİ NASIL AKTARIRSINIZ?

Küçük yaşlardan itibaren müziğe ilgim vardı. Babam bağlama çalardı. Sanırım onunla birlikte başlayan bir ilgi oldu. Daha sonra babamda gördüğüm saza dokunarak, sazı anlamaya çalışarak; bazen ondan öğrenerek bazen de kendi çabalarımla ilerletmeye başladım. Okul yıllarında müzik denilince akla ilk gelen isim oldum. Müziği profesyonel olarak yapmak istedim. İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Şan Bölümü’nü kazandım. Orada çok kıymetli hocalarımdan ses, enstrüman icracılığı eğitimleri aldım ve opera söyledim. Yüksek lisansımı ve doktoramı tamamladım. Şu anda da hem müzik kariyerime devam ediyorum hem de eğitim veriyorum.

2- “KARİYERİMİN DÖNÜM NOKTASI” DİYE TABİR EDEBİLECEĞİNİZ BİR OLAY YAŞADINIZ MI?

İlk profesyonel projem, müzik grubumuz Mesel ile Rusya’da ve İngiltere’de katıldığımız bazı festivaller oldu. Kariyerimin dönüm noktası ise Londra’da Royal Albert Hall’da konser vermek oldu. Bu benim için çok önemli. Bu konserimiz büyük ses getirdi çünkü bizden önce Zeki Müren ve Sezen Aksu’nun orada konserleri olmuştu. Bir Türk grubu olarak Londra’da böyle bir konser vermek bizim için gurur verici. Elbette bununla sınırlı kalmadı. Bu konserler vesilesiyle dünya müziğiyle ilgilenmeye başladım. Tabii ‘world music’ kavramı ile ilgilenince biraz caz müziğine de dokunuyor. Caz müziğini nasıl anlayabilirim, nasıl öğrenebilirim merakıyla uğraştım. Yüksek lisansımı da caz müziği üzerine yaptım. Arfana isimli bir müzik grubum oldu. Burada Türkiye’nin önde gelen müzisyenleri ile bir albüm çalışması da gerçekleştirdik. Kariyerimin dönüm noktası Royal Albert Hall konseriydi derken Hindistan’dan bir davet aldım ve oraya gittim. Sanırım orada yaşadığım deneyim hepsinin çok üstündeydi.

3- HİNDİSTAN  KÜLTÜR BAKANLIĞI’NIN DAVETİ İLE G20 ZİRVESİ’NE KATILDINIZ DEĞİL Mİ? NELER YAŞADINIZ? DENEYİMLERİNİZDEN BAHSEDER MİSİNİZ?

Eylül 2023’de G20 Zirvesi dolayısıyla Hindistan başkenti Yeni Delhi’de G-20 Culture Working Group (CWG) tarafından bir kültürel seri düzenlendi. 20 ülkenin Kültür Bakanının katılımıyla 29 farklı ülkeden sanatçı bir araya geldi. “Sur Vasudha” başlığı altında “Tek Dünya, Tek Aile, Tek Gelecek” sloganıyla konserler verildi. Ben de bu etkinlikler kapsamında 26 Ağustos’ta Varanasi’de bir konser verdim ve ülkemizi temsil ettim. Yine başka bir davet üzerine de Ruhaniyat Mistik Müzik Festivali’nde Delhi ve Ahmedabad şehirlerinde iki ayrı konser verdim. Konserde Mevlana Celaleddin Rumi’den Yunus Emre’ye kadar Anadolu Aşıklarına uzanan bir repertuvar sergiledim.

Dünyanın farklı yerlerinden gelen, farklı kültürlere sahip sanatçılarıyla birlikte böyle bir etkinlikte yer almak çok kıymetliydi. Geleneksel enstrümanlar, dünya müziği, dünya sazları, Hint sazları ve Batı müziği enstrümanlarıyla çok büyük ve özel kompozisyonlar bulunuyordu. Gerçekten benim için inanılmaz bir deneyimdi. Bir de dikkatimi çeken; Anadolu Aşıklık geleneğine çok farklı bir ilgi var. Türk kültürünü çok takip ediyorlar ve biliyorlar. Kendi kültürlerine de aşırı düşkünler ve her anlarını kendi kültürleriyle geçiriyorlar. Konserler çok kalabalık geçiyor. Orada çok daha eski ve orijinal şeyler arıyorlar. Anadolu’daki geleneklerin benzer yönlerini Kuzey Hindistan’dan Tayvan’dan gelen müzisyenlerde gözlemlemek, duymak çok ilginçti. Bu insan olmanın ortak yanları aslında.

4- ANADOLU MÜZİĞĞİ SİZE NELER HİSSETTİRİYOR? AŞIKLIK GELENEĞİNİN HALA YAŞATILDIĞINI DÜŞÜNÜYOR MUSUNUZ?

Halk müziği, Anadolu müziği Türkiye’deki bütün müzik geleneklerinin içerisinde var. Müzikleri aslında sektörler sınıflandırıyor. Uzun zaman öğrencisi olduğum Erkan Oğur hep şunu derdi, “Türkiye’de en çok dinlenen müzik halk müziğidir.” Herkes her türküyü bilmez ama herkesin en az bir tane bildiği türkü vardır. Aşıklık geleneğinin kapılarının içine girdikten sonra bütün kapıların Yunus Emre’ye çıktığını anlayınca benim için her şey değişti. Yunus Emre başta olmak üzere Karacaoğlan, Dadaloğlu, Aşık Veysel, Aşık Mahsuni Şerif, Aşık Davut Süvari ve daha ismini sayamayacağım birçok ozan benim için çok kıymetli. Aslında aşıklar birbirinin devamı… Aşık Veysel’in şiirlerinde Yunus Emre’nin nazirelerini mutlaka görürsünüz. Aşıklık geleneği, Anadolu müziği için en önemli unsurlardan biri. Bu geleneğin bittiğini düşünmüyorum; yaşatılması için de elimden geleni yapıyorum.