GYODER Başkanı Mehmet Kalyoncu ile Türk gayrimenkul sektörünü mercek altına aldık.

“Gayrimenkul, Türkiye’de uzun yıllardır en güvenli yatırım araçlarından biri olarak görülüyor. Demografik nedenlerden dolayı yeni konut ihtiyacının sürdüğü ülkemizde gayrimenkul, Türkiye’nin lokomotif sektörlerinden biri olarak büyümeye devam edecektir” diyen Gayrimenkul ve Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı Derneği (GYODER) Başkanı Mehmet Kalyoncu ile Türkiye ekonomisinin parlayan yıldızı olan gayrimenkul sektörünün; mevcut konumunu, ekonomi içerisindeki payını, pandeminin gayrimenkul sektörüne yansımalarını ve sektör ile ilgili gelecek öngörülerini konuştuk.

Türkiye gayrimenkul sektörü dünya ile kıyaslandığında nerede yer alıyor? Türkiye’nin konumunu nasıl görüyorsunuz?

Türkiye gayrimenkul sektörünün, dünya ile kıyaslandığında daha büyük bir potansiyel içerdiğini vurgulamak isterim. Dünyanın önemli ticaret merkezlerinden biri olan Türkiye, bugün ulaşım imkânları, turizm, eğlence, fuar ve kongre turizmi ile cazip bir ülke konumunda. Özellikle İstanbul ve yakın zamanda gayrimenkul geliştirmenin daha kurumsal firmalarca da ele alındığı İzmir, Bodrum, Antalya da özellikle pandemiden sonra dünyanın dört bir yanından yatırımcıların ilgisini çekmeye devam ediyor. Türkiye aynı zamanda altyapısını dünya standartlarının üzerine çıkardı.

Altyapının ne kadar önemli olduğunu, özellikle güçlü sağlık altyapımızın test edildiği pandemi döneminde gördük. Altyapı geliştirmenin son derece başarılı bir şekilde sürdürüldüğü ülkemizde; haberleşme altyapısı, havalimanları, hastaneler, otoyolları, enerji tesisleri gibi her boyutuyla düşünülerek hayata geçirilen çok değerli projelerimiz bulunuyor. Ülkemiz için stratejik bir zenginlik olan gayrimenkul sektörünün, gelişen dünyaya hızla uyum sağlaması için güncel düzenlemelerle önü açılıyor. Gayrimenkul, Türkiye’de uzun yıllardır en güvenli yatırım araçlarından biri olarak görülüyor. Demografik nedenlerden dolayı yeni konut ihtiyacının sürdüğü ülkemizde gayrimenkul, Türkiye’nin lokomotif sektörlerinden biri olarak büyümeye devam edecektir.

Gayrimenkul sektörünün Türk ekonomisi içerisindeki payını nasıl değerlendiriyorsunuz? Sektörün ekonomiye katkısı ne yönde?

Deneyimi ve bilgi birikimi ile şartlara uyum sağlayarak hızla toparlanma kabiliyetine sahip olan gayrimenkul sektörü, 2020 yılını pandemiye rağmen 2019’un üzerinde bir performansla tamamladı. Bu performans sadece gayrimenkul sektörünü değil 250 alt sektörü direkt etkiliyor. Aslında kamu da toplumumuzun büyük bir kısmı da gayrimenkul sektörüne sadece konut, inşaat veya müteahhitlik hizmetlerinin hacminin büyüklüğü anlamında bakmıyor; tüm faaliyetleri, sektörün etkilediği 250 sektörü göz önünde bulundurarak değerlendiriyor. Tüm bu unsurlar aynı zamanda yapı endüstrisinin etkisinin ne kadar büyük olduğunu da gösteriyor. Sektörün sadece yapım ve üretim aşamasından ibaret olduğu düşünülmemeli ve gayrimenkulün alt sektörleri ile ciddi bir ekonomik büyüklüğe ulaştığı unutulmamalı. Öyle ki imalat ve sanayi üretimleri de inşaat sektörünün genel eğilimleriyle birlikte hareket ediyor. Aynı zamanda istihdam yaratma ve işsizliği önleme açısından da sektörümüz makroekonomik olarak ülkemize ciddi katkı sağlıyor.

Salgın ile birlikte değişen yaşam biçiminin gayrimenkul sektörüne yansımalarını hem yaşam mekânları hem de yatırımlar açısından ele alabilir misiniz?

Pandemi nedeniyle gayrimenkul sektöründe satıştan inşa sistemine, mekânların yapısından kullanılan malzemeye, tüketici davranışlarından genel eğilimlere kadar pek çok unsur değişti. Gayrimenkulde insan alışkanlıklarının daha iyi incelendiği, teknoloji ve tasarımın uyumunun çok önemli hale geldiği bir dönemdeyiz. Pandemi süreci, deneyim tasarımının önemini ortaya çıkardı. Yani deneyim üzerine düşünülmesi, mekânların kullanıcı deneyimine en uygun şekilde tasarlanmış yapılar olması önemli hâle geldi. Yapılan her bir projenin çevresel etkileri itibarıyla şehre bir iz bıraktığı bilincinin yüklediği sorumluluk duygusu, son dönemde gayrimenkul sektöründe daha da olgunlaşan yeni bakış açıları oldu. 2021 yılı ve sonrasında bu farkındalık şehirlerimizde insanı önceleyen, insan odaklı bir kalkınmanın ortaya çıkmasını sağlayacaktır. Gayrimenkul sektörü, aynı zamanda yapı endüstrisinde yerlileşmeyi öğrendi ve yerli ürünün her ülkenin kendi içine kapandığı pandemi döneminde ne kadar önemli olduğunu fark etti. Önümüzdeki süreçte özellikle yapı endüstrisinde kullanılan sofistike sistemlerde daha fazla yerlileşme için inisiyatifleri desteklemek gerekiyor.

Türkiye gayrimenkul sektörüne son dönemlerde artan yabancı talebi olduğunu biliyoruz. Son rakamlar üzerinden sektörün geleceğine dair öngörülerinizi alabilir miyiz?

Eşsiz güzelliğe sahip bir coğrafyada bulunan, kadim kültürlerin izlerini taşıyan ülkemiz, doğal ve kültürel zenginliğinin yanı sıra önemli bir ticaret merkezi olarak yabancı yatırımcıları etkilemeye devam etmekte. Yeni düzenlemelerin hayata geçirildiği 2018 yılında, gayrimenkul sektöründe canlanmanın en yoğun olduğu alan yabancı yatırımcıya yapılan satışlar oldu. 2018 yılı sonunda 39 bin 663 adedi bulan yabancıya konut satışı, bir önceki yıla göre yüzde 78,4 oranında arttı. 2019 yılında yabancıya konut satışı 45 bin 483, 2020 yılında 40 bin 812 seviyesinde gerçekleşti. Türkiye’de yabancılara konut satışının önünü açan Mütekabiliyet Yasası’nın yürürlüğe girdiği 2013 yılında yabancıya satış 12 bin 181 adet olarak gerçekleşmişti. 2013’ten bu yana sekiz yılda yabancıya satılan konut sayısı 220 bin adedi aştı.

Şunu da unutmamalıyız konut satın alan bir yabancı yatırımcının ekonomiye katkısı satın aldıktan sonra da sürmeye devam ediyor. Ev tekstili, mobilya, eğitim, sağlık, perakende gibi sektörler de yabancı yatırımcıdan sonrasında besleniyor. Yabancı yatırımcılar için GYODER olarak hazırladığımız “Türkiye’de A’dan Z’ye Mülk Edinme” kitapçığıyla Türkiye’de yabancıların gayrimenkul sahibi olabilmesinin yollarını göstermeyi amaçlıyoruz. Sürekli güncellediğimiz ve özellikle yurt dışındaki fuarlarda katılımcılara sunduğumuz kitapçık; Türkiye’de gayrimenkul edinim, gayrimenkulü elde tutma, elden çıkarma aşaması ve yatırım yoluyla vatandaşlık alma aşamasına kadar tüm süreçlerle ilgili dikkat edilmesi gereken temel konuları kapsıyor.

Türkiye’nin en büyük sektörlerinden biri olan gayrimenkul, teknolojiyle, tasarımla daha yakın olmalı. Sektörümüzü bu disiplinlerle daha da yakınlaştırmak istiyoruz. Burada ana paydaş da tabii ki akademik kurumlar. Akademik projelerimize ağırlık verdik, üniversitelerle olan iş birliklerimizi artırdık, İktisadi Araştırmalar Vakfı ile Türkiye’de ilk defa gayrimenkul alanında lisansüstü tez ödülleri tez yarışmasını hayata geçirdik.

Yıldız Teknik Üniversitesi (YTÜ) ile gayrimenkulde veri bilimi ve yapay zeka programını başlattık. Bu alanda çok güzel bir içerik oluşturduk. YTÜ ile yaptığımız Gayrimenkulde Yapay Zekâ ve Veri Bilimi Uzaktan Eğitim Sertifika Programı’nda gayrimenkule yönelik uygulamalarıyla öne çıkmış startup’lar konuştu, deneyimlerini anlattı. Böylece teorik bilgiyi pratikteki uygulamalarla üst üste koyduk. Ayrıca yapay zekâ ve veri biliminden daha kapsayıcı bir ana çatıyla, gayrimenkulle teknolojinin kesiştiği alanın ne olduğunu anlatan bir sertifika programıyla farkındalık geliştireceğiz. Bizim bir Proptech haritamız bulunuyor. GYODER Gayrimenkul Teknolojileri Komitesi Başkanı Mete Varas’ın yaptığı bu şemada şehirle ilgili konuları da sisteme dâhil ediyoruz. Ayrıca mobilite, lojistik, analitik kısım var ve perakende ile paylaşım ofisleri de bulunuyor. Proptech haritasında yer alan firmaların ortak noktaları şu: Bir hizmet, servis verme motivasyonuyla hareket etmek. Bu da gayrimenkul sektörünün çok alıştığı bir şey değil.

Gayrimenkul veya yapı endüstrisinde hizmet ya arsa sahibine ya ana müteahhide verilir. Şimdi bu anlamda ‘Business to Consumer (B2C)’ kanallarla hizmet verme alışkanlığında işin yürümesi gereken firmalar. Gerçekten inşaat yaparken satın alınan bileşenlerin yerlileştirilmesi de aslında Türkiye’de Proptech’in konusu olmalı. Biz de GYODER olarak bunu yapmaya çalışıyoruz. Burada en çok para harcanan, en çok ithal edilen ürünlere yönelik data kısmında resmi görüp fırsatları değerlendirmek gerekiyor. Türk girişimciler hevesleri, uzmanlık alanlarına göre bu boşlukları doldurabilir. Tüm bunları buluşturmak gibi bir düşüncemiz var. Biz GYODER olarak bir farkındalık oluşturuyoruz. Bu farkındalık sayesinde aslında bir topluluk, ekosistem kurmayı hedefliyoruz. Bu toplulukta insanlar düşünmedikleri bu alanı, proptech’i düşünmeye başlıyor. Proptech bize kümelenmeyi getirecek.

Gayrimenkul sektörünün gelişimini hızlandırmak için hedefimiz bu kümelenmeyi oluşturmak. Bu kümelenme tanışıklık getirecek, tanışıklık iş birliği ve yatırıma dönüşecektir. Bugün startup’ların, teklif vermek, fikrimizi almak ve bizimle iş birliği yapmak için kapımızı daha fazla çalması lazım. Tabii ki bizim de her zaman startup’lara destek olmamız gerekiyor.

Bugün gayrimenkul sektörünün çatı örgütü haline gelen GYODER, sektörün uzun süredir beklediği Sermaye Piyasası Kurulu’nun GYO’lara İlişkin Esaslar Tebliği’ndeki değişikliklere yönelik önemli katkılarda bulundu. GYODER çatısı altında GYO Komitesi’nin yaklaşık bir yıl süren, özverili bir ekip çalışmasıyla GYO’ların geleceğini etkileyecek unsurlar ortaya çıkarıldı. Piyasa büyüklüğü 58 milyar TL seviyesine ulaşan GYO’ların önünü açan düzenlemeler, sektörde heyecan yarattı. Günün ihtiyaçlarına cevap verecek şekilde yapılan bu düzenlemelerle, GYO’ların faaliyetlerini daha etkin sürdüreceğine inanıyoruz.

Bireysel tasarrufların bir araya gelmesi ile bu birikimlerin profesyonel kişilerce gayrimenkul yatırımlarında değerlendirilmesini sağlayan kurumsal yapı olan Gayrimenkul Yatırım Fonu (GYF) gayrimenkul varlıklarına yatırım suretiyle değer artış kazancı ve/veya kira geliri elde etmeyi amaçlıyor. Türkiye’de Gayrimenkul Yatırım Fonu pazar büyüklüğü 11.7 milyar TL seviyesine ulaştı.

 Mehmet Kalyoncu GYODER Yönetim Kurulu Başkanı