Artışa geçen sigorta ve taşımacılık maliyetleri ile gıda, emtia ve petrol fiyatlarındaki yükselişler hem küresel ekonomi hem de Türkiye ekonomisi için bir risk oluşturmaktadır

Covid-19 salgını sonrasında çok daha önemli hale gelmiştir. Sonrasında yaşanan Rusya-Ukrayna savaşı ve en son İsrail’in Filistin’e saldırıları küresel ticaret, ticaret yolları, artan enerji ve lojistik maliyetleri sebebiyle küresel enflasyon üzerinde önemli etkiler bırakmaya başlamıştır. Yemen’deki Husilerin Kızıldeniz’den geçen ticaret ve tanker gemilerine saldırıları da küresel ticaret üzerinde etkileri bakımından yakından izlenmesi gereken bir risk olarak değerlendirilmektedir.

KIZILDENIZ NEDEN ÖNEMLİDİR?

Küresel ticaretin yaklaşık yüzde 12’si Süveyş Kanalı ile Akdeniz’e bağlanan Kızıldeniz üzerinden sağlanmaktadır. Günde 50 gemi bu kanalı kullanarak yaklaşık 10 milyar dolarlık malı Akdeniz üzerinden Avrupa ülkelerine ve Kuzey Amerika’nın doğu kıyılarına taşımaktadır. Özellikle küresel ticaretin en önemli iki aktörü konumunda olan Asya Kıtası ile Avrupa ülkeleri arasındaki ticaret Kızıldeniz ve Süveyş Kanalı üzerinden gerçekleşmektedir. Bu ticaret rotası üzerindeki riskler firmaları Süveyş Kanalı açılmadan önce Asya ile Avrupa’daki ana ticaret koridoru olan Güney Afrika’nın güneyindeki Ümit Burnu üzerinden ticaret yapmaya zorlamaktadır.

Ocak ayındaki bölgeden geçen gemi sayısı geçen yılın aralık ayına göre yüzde 67 oranında artış göstermiştir, Ümit Burnu civarındaki hareketlilik de artmaya başlamıştır. Ancak Kızıldeniz rotası ile kıyaslandığında Ümit Burnu hem daha uzun sürdüğü için teslimat sürelerini uzatmakta hem de artan yakıt giderleri sebebiyle navlun ve sigorta maliyetlerini yükseltmektedir. Gemilerin Ümit Burnu’nu kullanmaları teslimat sürelerini yaklaşık 10-15 gün artırmaktadır. Mesafenin de yaklaşık 6500 km uzaması 1 milyon dolarlık ilave yakıt gideri anlamına gelmektedir. Tüm bunlara ilave olarak sigorta maliyetleri de artabilmektedir.

Gelişmelerden sonra bölgede savaş riskini sigorta bedellerine yansıtan sigorta şirketlerinin bu uygulamaları sebebiyle sigorta fiyatlarının da 7 kata kadar arttığı gözlemlenmektedir. Bu yüzden şirketler açısından maliyetlerin yönetilmesi noktasında Avrupa ile Asya kıtasındaki en kısa rota olan Kızıldeniz ve Süveyş Kanalı en optimum ticaret koridoru olarak değerlendirilmektedir.

KIZILDENİZ’DEKİ GELİŞMELERİN KÜRESEL ETKİLERİ

Kızıldeniz’deki ticaretin aksaması daha önce 2021 Mart ayında “Ever Given” adlı konteyner gemisinin Süveyş Kanalı’nda gemiye oturmasıyla yaşanmıştı. Bir yanda salgın sebebiyle küresel düzeyde lojistik sorunlarının olduğu bir dönemde gelen bu kaza ile Süveyş Kanalı’nın yaklaşık 1 hafta kapalı kalması ticaretin geçici olarak yavaşlamasına sebep olmuştu. Ancak günümüzdeki yaşananların o zaman yaşanan bir haftalık gecikmeden çok daha fazla etkisinin olması beklenmektedir. Elbette burada en önemli parametre yaşananların geçici olup olmadığı ve bölgedeki diğer coğrafyalara yayılıp yayılmayacağıdır.

Bölgedeki çatışmanın ilk ve en önemli etkisi Mısır üzerinden olacaktır. Süveyş Kanalı üzerinden yıllık yaklaşık 10 milyar dolar gelir elde eden ülkenin çatışmalardan dolayı yaşayacağı gelir kaybı önemsenemeyecek boyutlara çıkabilir. Bölgedeki çatışmaların zarar göreceği bir diğer önemli bölge ise Avrupa olacaktır. Asya ülkelerinden yaptıkları ithalatın artan maliyetler nedeniyle daha pahalı olması beklenmektedir. Ancak Avrupa için daha büyük bir tehlike ise enerji alanında olabilecektir.

Kızıldeniz’deki olayların, Avrupa ülkelerinin Rusya ile olan enerji bağımlılığını azaltmak için gemilerle petrol ve doğal gaz taşımaya başladığı bir döneme denk gelmesi bölgedeki petrol ve doğal gaz taşımacılığını olumsuz etkilemektedir. Avrupa’nın söz konusu rota üzerinden tedarik ettiği 1,1 milyon varillik yakıtın ithalatında alternatif kaynağı bulunmaması, Avrupa için tedarik riski oluşturmaktadır. Bu açıdan bakıldığında petrol tedariği anlamında en riskli bölge Avrupa ülkeleri olarak göze çarpmaktadır.

Diğer taraftan Rusya da başta Çin olmak üzere Asya ülkelerine olan petrol ve doğal gaz ihracatını son dönemde artırmış olup bu ticarette de Kızıldeniz kullanılmaktadır. Tüm bu gelişmelerin neticesinde petrol fiyatlarında son dönemde aşağı yönlü giden seyir tersine dönmeye başlamıştır. Bunun da zirveyi gördükten sonra azalmaya başlayan küresel enflasyona olumsuz etkisi olabilecektir. Nitekim Avrupa Merkez Bankası Başkanı da izledikleri dört riskten birinin arz şokları olacağını ifade ederek konunun önemini ortaya koymuştur. Her ne kadar şu ana kadar enerji ve genel ürün fiyatlarında ciddi bir artış olmasa da ulaştırma kalemlerinde gözle görülebilir artışların olduğunu söyleyebiliriz.

KIZILDENİZ’DEKİ GELİŞMELERİN TÜRKİYE’YE OLASI ETKİLERİ

Küresel ticarete, küresel enflasyona ve tedarik zincirlerine olumsuz etkisi olan bir gelişmenin elbette Türkiye için de olumlu gelişmeleri beraberinde getirmesi beklenmemelidir. Özellikle bölgedeki çatışmaların uzun sürmesi ve en önemlisi daha fazla bölgeye yayılması riski Türkiye için de bir risk olacaktır. Artan gıda, emtia ve petrol maliyetleri Türkiye’nin enflasyonla mücadelesini de olumsuz etkileyebilecektir. Türkiye’ye gelen gemiler için de navlun taşımacılık fiyatları artacağı için maliyetleri artıracağı da tahmin edilmektedir. Özellikle Çin’den girdi ithal ederek üretim yapan firmalar bu maliyet artışından olumsuz etkilenecektir. Ancak tüm bu olumsuz gelişmelere rağmen Türkiye’nin bu süreçte kısmi kazanımları da yok değildir.

Covid-19 salgınında olduğu gibi bölgedeki gelişmeler Türkiye’nin Avrupa için önemli bir ticaret ortağı olduğunu bir kez daha ortaya koymuştur. Çin’den ara malı tedarik eden Avrupalı firmalar yaşanan gelişmeler sonrası bazı siparişlerini Çin’den Türkiye’ye kaydırmaya başlamışlardır. Ancak sürecin uzun sürüp sürmeyeceğine göre bu avantajımızın da devam edip etmeyeceği yakından izlenmelidir.

SONUÇ

Sonuç olarak Covid-19 salgın sonrasında yaşadığımız tedarik zincirlerindeki bozulmanın benzer bir örneğini bu süreçte de yaşıyoruz. Bununla birlikte artışa geçen sigorta ve taşımacılık maliyetleri ile gıda, emtia ve petrol fiyatlarındaki yükselişler hem küresel ekonomi hem de Türkiye ekonomisi için bir risk oluşturmaktadır. Bu riskin daha büyük maliyetlere yol açıp açmayacağı ise bölgedeki siyasi ve askeri gelişmelerin süresine ve bölgeye yayılıp yayılmayacağına göre değişecektir.

Diğer taraftan Covid-19 salgınında olduğu gibi Asya ile Avrupa ticaretinde aksamalara yol açan bu süreçte Avrupalı firmalar Çin yerine Türkiye’deki firmalardan tedarik sağlama yoluna gidebilmektedir. Bazı sektörlerde bunun ilk emareleri gözlemlense de detaylı bir yargıya varabilmek için daha fazla veriye ihtiyacımız olduğu değerlendirilmektedir.