İsrafın önlenmesi, kaynakların daha verimli kullanılması ve atık oluşumlarının azaltılmasını hedefleyen sıfır atık hareketi, insan hayatının sürdürülebilir olması için son derece mühimdir

İnsan hayatının kalitesi, içinde bulunduğu çevreyle doğrudan ilişkilidir. Gelişen teknolojilerle birlikte ekolojik sistemi hiçe sayarak yaptığımız faaliyetler sonucu toprağın, suyun, havanın veya ateşin (gelen ve giden güneş ışınımının) yapısının değişmesine yol açmaktayız. Değişen çevre, doğrudan veya dolaylı olarak insanın hayat kalitesini olumsuz etkilemektedir. Meteorolojik afetlerin artması da hayatın güvenliği ve sürdürülebilirliği konusunda bizleri endişelendirmektedir.

Birleşmiş Milletlerin destekleriyle Ağustos 2019’da 52 ülkeden 100’den fazla bilim insanının hazırladığı rapora göre 500 milyon insan çöle dönüşmüş topraklarda yaşamaktadır. Dünya nüfusunun yüzde 10’undan fazlası ise yetersiz beslenmektedir. Aşırı tüketim sebebiyle dünyadaki toprak ve su kaynaklarından “benzeri görülmemiş oranlarda” yararlanılmaktadır. Öyle ki gıdaların yaklaşık yüzde 30’u israf edilmektedir. Dolayısıyla israfın önlenmesi, kaynakların daha verimli ve dengeli kullanılması, atık oluşumlarının azaltılması ile oluşan en az atığın ise ayrı toplanılarak geri kazanımının sağlanmasını hedefleyen sıfır atık hareketi; insan hayatının kaliteli, güvenli ve sürdürülebilir olması için son derece mühimdir. Sürdürülebilir bir yaşam için sıfır atık hareketinin önemi, küresel iklim değişikliği penceresinden değerlendirilebilir.

Sanayileşmeyle birlikte artan tüketim, küresel ısınmayı ve iklim değişikliğini beraberinde getirmiştir. Bilim dünyasında insanlığın önündeki en büyük tehlikelerden birisi iklim değişikliği olarak kabul edilmektedir. Bu bağlamda iklim değişikliği konusu; iklim değişikliğinin delili, nelerin sebep olduğu, etkileri ve çözüm yolları olmak üzere genel olarak dört başlık altında değerlendirilebilir. İklim değişikliğinin sebepleri ve çözümleri ise sıfır atık hareketleriyle yakından ilişkilidir.

Sera Gazı ve Karbon Ayak İzi Nedir?

Güneş ışınları kısa dalga boyunda yeryüzüne gelir ve yeryüzünden uzun dalga boyunda neşredilir. Atmosferdeki sera gazları, giden ışınımların bir kısmını sera bahçeleri gibi tutmaktadır. Sanayileşme sonucu atmosferde artan karbondioksit (CO2), metan (CH4), diazot monoksit (N2O) ve kloroflorokarbon (CFC) gibi sera gazları, yeryüzünden neşredilen ışınımları daha fazla tutarak yeryüzünün küresel olarak aşırı ısınmasına yol açmaktadır. Karbon ayak izi ise insan faaliyetleri sonucunda atmosfere salınan sera gazı miktarının karbondioksit cinsinden ölçülmesinde kullanılan birimdir. Sera gazı salınımları; daha çok elektrik üretimi, ısınma ve ulaşım sektöründen gelmektedir. Soframızda bıraktığımız bir dilim ekmeğin, giymediğimiz bir kıyafetin veya kullanmadan attığımız bir kâğıdın bile çevremize olumsuz etkisi olmaktadır. İhtiyaçlarımızın yeteri kadar alınıp kullanılması ve sonrasında da mümkünse tekrar kullanıma uygun hâle getirilmesi, en büyük çevre hareketlerinden biri olacaktır.

Tüketim Çılgınlığının Olumsuz Etkileri

Kayıtlar ve elde edilen bulgular; atmosferdeki CO2 seviyesinin, sanayileşme dönemi öncesindeki son 800 bin yılda, milyondaki parçacık sayısının (ppm) 300’ün altında seyrettiğini göstermektedir. Son 140 yıldır fosil yakıtların aşırı kullanılması, kaynaklarda yapılan israflar ve diğer insan faaliyetleri sonucu sera gazları artmıştır. Atmosferdeki sera gazlarından biri olan CO2 değerleri 1880 yılında yaklaşık 291 ppm iken, 2019 yılında bu değer yüzde 42 artarak 412 ppm değerine ulaşmıştır. ABD, Avrupa Birliği, Hindistan, Rusya ve Japonya ise atmosfere en fazla sera gazı salan bölgeler arasındadır.

Dünyamız, II. Dünya Savaşı sonrasında ülkelerin daha fazla kazanma hırslarına ve tüketim çılgınlıklarına bağlı olarak hızla ısınmaktadır. Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli (IPCC) raporlarına göre insan faaliyetleri, bilhassa 20. yüzyılın ortalarından beri iklim değişikliğinin yüzde 95 ihtimalle ana sorumlusudur.

İklim Değişikliğine Gelişmiş Ülkeler Sebep Oluyor

Küresel olarak karada, denizde ve havada olmak üzere 20 binin üzerindeki noktada sürekli olarak meteorolojik ölçümler yapılmaktadır. Ayrıca su kenarlarından ve altındaki çökeltilerden, kaya tabakalarından, buzullardan ve ağaç halkalarından geçmiş iklim hakkında bilgiler elde edilmektedir. Doğrudan veya dolaylı yollarla elde edilen veriler, küresel ölçekte dünyamızın ısındığını göstermektedir. Sıcaklık verileri, dünyamızın ortalama yüzey sıcaklığının 19. yüzyılın sonlarından bu yana yaklaşık 1,1 santigrat derece arttığını gözler önüne sermektedir. Küresel ölçekte son 140 yılda en sıcak 26 yılın 20’si 2000 yılından itibaren gözlenmiştir. Daha ziyade gelişmiş ülkelerin sebep olduğu iklim değişikliği, geri kalmış ve gelişmekte olan ülkelerin daha fazla sosyoekonomik kayıplar yaşamasına yol açmaktadır.

İklim Değişikliği Etkileri

Küresel ısınmaya bağlı olarak meydana gelen iklim değişikliği, hayatımızı olumsuz şekilde etkilemeye devam etmektedir. Bu kapsamda yapılan bilimsel çalışmalar da olumsuz etkilenmenin sıklık ve şiddetinin artarak devam edeceğini göstermektedir. Bazı önemli iklim değişikliği etkilerini ölçümlerle görürken bazılarını ise bilfiil yaşamaktayız. Bunlardan bazıları; artan kara ve su yüzeyi sıcaklıkları, sıcak ve soğuk hava dalgalarındaki artışlar, çoğalan orman yangınları, yağış düzenindeki değişiklikler, bazı bölgelerin daha az yağış alması ve kuraklığın artması, aşırı hava olaylarının şiddet ve sıklığındaki artışlar, ani ve şiddetli yağışlar sonucu oluşan seller, kutuplardaki buzulların hızla erimeye başlaması, deniz seviyesinin yükselmesi, bazı bitki ve hayvan türlerinin coğrafi dağılımlarındaki değişimler, bitki çiçeklerinin daha erken çiçek açması ve kuş göçü örüntülerindeki değişikliklerdir.

İklim Değişikliğinde Çözüm Sıfır Atık

Sanayileşmeyle birlikte insanların ekolojik sistemden bağımsız hareket edebildiğini görmekteyiz. Hızla artan iklim değişikliğini öncelikle yavaşlatmak ve sonrasında geri döndürülmesine katkı sağlayabileceğimiz çeşitli yollar bulunmaktadır. Dolayısıyla karbon etkimizi azaltmamıza yardımcı olabilecek kişisel yaşam tarzı değişikliklerimiz vardır. Günümüzde hayatımızı kolaylaştıran teknolojiler, daha çok fosil yakıt kullanmakta veya fosil yakıt kullanılarak üretilmektedir. Fosil yakıtların azaltılması, israfın önlenmesi ve geri dönüşümün sağlanması iklim değişikliğiyle mücadelede hayati öneme sahiptir. Binaların ve yolların iklim şartlarına uygunluğunun artırılması, her alanda enerji verimliliğinin çoğaltılması, idareli kullanım, daha az tüketim, iş ve evlerin birbirine yürüme mesafesinde olması, toplu taşımaya teşvik, bisiklet kullanımı, evden çalışma kültürünün yaygınlaştırılması, bir ağaç kesilirse en az on tane dikilmesi, güneş, rüzgâr, su ve jeotermal gibi yenilenebilir enerjilerin yaygınlaştırılması yapabileceklerimiz arasında yer almaktadır.

İTÜ Meteoroloji Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hüseyin Toros