2020 yılında dünya ülkeleri ile kıyasla olumlu bir büyüme performansı gösteren ekonomimizin, dünyada yılı pozitif büyümeyle kapatan 30 ülkeden biri olması beklenmektedir.

Türkiye’nin 2021 ve 2022 yılları büyüme tahminlerine odaklanmadan önce 2018 yılından itibaren yakın dönem büyüme performansının analiz edilmesinde büyük fayda görülmektedir. 2018 yılı Ağustos ayında yaşanan kur şokundan önce ilk iki çeyrekte sırasıyla yüzde 7,5 ve 5,8 büyüyen Türkiye ekonomisi, kur şoku sonrasında üçüncü çeyrekte yüzde 2,5 büyüdükten sonra son çeyrekte ise yüzde 2,7 daralmıştır. Son çeyrekte başlayan bu daralma 2019 yılının ilk yarısında devam etmiş, ilk çeyrekte yüzde 2,6 daralan ekonomi ikinci çeyrekte de yüzde 1,7 daraldıktan sonra şok sonrası ilk defa üçüncü çeyrekte yüzde 1 oranında büyüme göstermiştir ve son çeyrekte ise yüzde 6,4 büyümüştür. Özetle 2018 yılındaki kur şoku neticesinde ekonomik büyüme; 2018 yılında yıllık yüzde 3, 2019 yılında ise yıllık yüzde 0,9 gerçekleşerek potansiyelinin atında bir performans sergilemiştir.

2020 ekonomik büyüme rakamlarında COVID-19 etkili oldu

2018 yılında yaşanan kur şokunun etkilerinin 2019 yılının son çeyreğinden başlayarak atlatılmasıyla 2020 yılına pozitif bir havada giriş yapan ekonomimiz, bu yılın ilk çeyreğinde yüzde 4,5 oranında büyüme kaydetmiştir. Bu performansın, yılın kalanında da artarak devam etmesi beklenmekteydi. Ancak mart ayında yeni tip koronavirüs (COVID-19) vakalarının Türkiye’de görülmeye başlaması ve akabinde alınan karantina tedbirleri neticesinde ekonomi, ikinci çeyrekte yüzde 9,9 oranında küçülmüştür. Üçüncü çeyrekte ise gerek karantina tedbirlerinin gevşetilmesi gerekse kredi büyümesini teşvik eden politikalar neticesinde ekonomi, yüzde 6,7 oranında büyüme göstermiştir. Bu büyümede özellikle en son 2018’in ikinci çeyreğinde pozitif büyüme gösteren ve o çeyrekten bu yana daralma gösteren yatırım harcamalarının yüzde 22,5 oranında artması ve hane halkı tüketiminin yüzde 9,2 oranında artması etkili olmuştur.

Yılı pozitif büyümeyle kapatan 30 ülkeden biri olmamız bekleniyor

Gerek 2018 yılının ikinci yarısında yaşanan kur şoku gerekse de 2020’nin ilk çeyreğinin sonundan itibaren Türkiye’de de görülmeye başlayan salgın sebebiyle ekonomimiz son üç yıldır potansiyelinin altında bir büyüme göstermiştir. 2020 yılında dünya ülkeleri ile kıyasla olumlu bir büyüme performansı gösteren ekonomimizin, dünyada yılı pozitif büyümeyle kapatan 30 ülkeden, G20 ülkeleri arasında ise iki ülkeden biri olması beklenmektedir. Açıklanan Orta Vadeli Program’da (2021-2023) büyüme oranı biraz ihtiyatlı olarak yüzde 0,3 olarak tahmin edilmesine rağmen, özellikle sanayi üretimi ve PMI gibi öncü göstergelerin yılın son çeyreğindeki olumlu performansları ve son çeyrekte 50 milyar doları bulan ihracat hacmi; yıllık bazda büyümenin yüzde 1’in üzerine çıkarak yüzde 1,5 oranına yaklaşacağını göstermektedir.

Uluslararası kuruluşların Türkiye tahminleri

2020 yılı büyüme tahminlerine bakıldığında uluslararası kuruluşlardan en düşük tahmini AB Komisyonu’nun yaptığı görülmektedir. 2020’nin Kasım ayında yapılan ve 2020 yılında ekonomimizin yüzde 2,5 oranında daralacağını öngören bu tahminin gerçekçi olmadığı değerlendirilmektedir. Tahminin Eylül ayından kalmış olması; üçüncü çeyrekte yüzde 6,7 büyüme gösteren ekonomi performansımızın, yılın son çeyreğindeki sanayi üretimimizin, PMI gibi öncü göstergelerin ve ihracatımızın olumlu performansının dikkate alınmadığını göstermektedir. Tüm bu son çeyrek gelişmeleri göz önüne alındığında 2020 ekonomik büyümenin yüzde 1 ile 1,5 arasında olması beklenmektedir ki diğer uluslararası kuruluşların tahminleri de buna yakındır.

2021 yılı büyüme performansını en yüksek tahmin eden uluslararası kuruluş olarak karşımıza, IMF (Uluslararası Para Fonu) çıkmaktadır. IMF, 2021’de ekonomimizin Orta Vadeli Program’ın büyüme tahmini olan yüzde 5,8’in de üzerinde, yüzde 6 oranında büyümesini beklemektedir. En düşük büyüme oranı ise yüzde 2,9 oranı ile OECD (Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü) tarafından tahmin edilmiştir. Yine OECD’nin bu tahmininin de eylül ayında yapılmış olması, son dönem olumlu gelişmeleri içermediği şeklinde değerlendirilmektedir. 2018 yılının ikinci yarısında yaşanan kur şokundan sonra 2020 yılında salgının da tüm dünyada baş göstermesiyle birlikte ekonomimizin üç yıl arka arkaya potansiyelinin altında büyüdüğü bir gerçektir. Bu da tüketicilerin tüketim, firmaların da yatırım harcamalarını ötelediği anlamına gelmektedir.

2021 ilk çeyrekten sonra hızlı bir toparlanma sürecine gireceğiz

2021 yılında salgına karşı geliştirilen aşıların olumlu sonuçlar vermesi ve salgınla mücadele kapsamında alınan tedbirlerin tedricen gevşetilmesiyle birlikte, ekonomimizin ilk çeyrekten sonra hızlı bir toparlanma sürecine gireceği değerlendirilmektedir. Başta Avrupa kıtası olmak üzere temel ihracat pazarlarımızdaki yüksek büyüme beklentisi, ertelenen tüketim ve yatırım harcamalarının devreye girmesi, salgının etkilerinin yaz aylarından itibaren azalmaya başlamasıyla turizm sektöründeki canlanma ve son olarak 2020 yılındaki düşük büyümenin getireceği baz etkisiyle 2021 yılında ekonomimizin yüzde 5’in üzerinde yüzde 6’ya yakın büyümesi beklenmektedir. Bu anlamda IMF’nin yapmış olduğu tahmin ile Orta Vadeli Program’da yer verilen büyüme tahmininin daha gerçekçi olduğu değerlendirilmektedir.

2021, 2022’nın büyüme performansını belirleyecek

2022 yılı rakamlarına bakıldığında ise en yüksek büyüme tahmininin yüzde 5 ile Dünya Bankası ve Orta Vadeli Program’da yer aldığı görülmektedir. Esasında 2022 yılının büyüme performansını belirleyecek olan, elbette 2021 yılındaki performanstır. 2021 yılına ertelenen tüketim ve yatırım talebinin hızlı bir şekilde devreye girmesi, 2021 yılının potansiyelin üzerinde büyümesine yol açacaktır. Ancak hem 2021 yılının bazının yüksek olması hem de ertelenen tüketim ve yatırım talebinin büyük kısmının 2021 ylında devreye girmesi sebebiyle 2022 yılında bir miktar yavaşlama olması da muhtemeldir. 2021 yılının büyümesinin yüzde 5’in üzerinde gerçekleşmesi, 2022 yılındaki büyümeyi de yüzde 5 seviyesine çekebilecektir.

Diğer taraftan eğer 2021 yılındaki toparlanma beklendiği gibi seyretmezse, 2021 yılı için öngördüğümüz büyüme oranı 2022 yılı için geçerli olabilecektir. Bir diğer ifade ile 2021 yılında beklenen toparlanma 2022 yılına sarkacaktır. Bu durumda da 2021 yılı için öngörülen büyüme oranı yüzde 5’in altında kalırken 2022 yılının büyüme tahmini potansiyel büyümemizin üzerine çıkarak yüzde 5’in üzerinde olabilecektir.

Salgının seyri, ekonomik aktivite üzerindeki en büyük risk

Ekonomik aktivite üzerindeki en büyük risk, hiç kuşkusuz salgının seyri ve buna ilişkin alınan tedbirler olacaktır. Yılın son ayında aşı ile ilgili umutların artmış olması, 2021 yılına daha olumlu bakmamızı sağlamıştır. Bu kapsamda ekonomik ativitenin 2021 yılının ikinci çeyreğinden itibaren toparlanması beklenmektedir. Ancak salgının beklenenden uzun sürmesi ve buna bağlı olarak kısıtlamaların devam etmesi; üretim ve tüketim faliyetlerini olumsuz etkileyeceği için tahmin edilen büyüme rakamları üzerinde ciddi bir risk unsuru olacaktır. Diğer taraftan başta Avrupa Birliği (AB) olmak üzere ana ihracat pazarlarımızdaki ve genel olarak küresel düzeyde ekonomik aktivitedeki toparlanmada gecikmeler de özellikle ihracat kanalıyla ülkemiz ekonomisinin büyüme performasını olumsuz ekileyebilecektir. 2021 yılına ilişkin diğer bir risk alanı da uluslararası siyasi ve ekonomik ilişkilerimizden kaynaklanmaktadır. Özellikle en büyük ihracat pazarımız olan AB ile 2021 yılına yeni bir Başkan ile girecek olan Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) Türkiye’ye bakış açıları, bu anlamda yakından izlenmelidir.

Dış talebin büyümeye olumsuz etkisi, 2021’de azalabilir

Son olarak büyümenin sağlıklı ve sürdürülebilir olması bakımından gayrisafi yurt içi hâsılayı (GSYH) oluşturan harcama kalemlerinin bileşimi de en az büyüme performansı kadar önemli bir husustur. 2020 yılında dış talep büyümeye olumsuz etki ederken 2021 yılında bu olumsuz etkinin azalması beklenmektedir. Özellikle salgının kontrol altına alınmasıyla yaz aylarında turizm gelirlerinin artması ve en büyük ihracat pazarımız olan Avrupa bölgesinde yüzde 4’ün üzerinde büyüme beklenmesi, bu beklentimizi güçlendirmektedir. Ayrıca 2020 yılında yurt içi kredi genişlemesiyle oluşturulan büyüme kaynaklarında sınırlara ulaşıldığı değerlendirilmektedir. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) ve Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) tarafından atılan adımlar, finansal sıkılaşma yönünde ilerlemektedir. Bu durumda 2021 ve 2022 büyümesinin, yurt içi kredi genişlemesi yerine ihracat odaklı olması beklenmektedir.

DEİK Başekonomisti Hakkı Karataş