Türkiye; doğru denetim mekanizmalarıyla ve eş güdümlü olarak Türk firmalara ve Afrika’ya ihracat ile yatırım konusunda yol göstermelidir

Afrika, insanlık tarihinin bilinen en eski kıtası olmakla birlikte sömürünün ve iç çatışmaların da merkezinde yer almaktadır. Bunun temelini ise ekonomik ve ticari nedenler oluşturmaktadır. Türkiye’nin Afrika kıtası ile ilişkilerinin tarihsel arka planı incelendiğinde köklü bir geçmişe sahip olduğu bilinmektedir. Ancak tüm bu tarihsel bağlara rağmen Türkiye’nin, 2000’li yıllara kadar kıta ülkeleriyle ikili ticari ilişkilerini geliştirdiğini söylemek mümkün değildir. Bu nedenle Türkiye, Afrika ile ticari ilişkiler bağlamında 2023 hedeflerine ulaşabilmek adına yasal birtakım düzenlemelere ihtiyaç duymaktadır. Bu düzenlemeler doğrultusunda Türkiye; doğru denetim mekanizmalarıyla ve eş güdümlü olarak Türk firmalara ve özellikle KOBİ’lere, Afrika’ya ihracat ve yatırım konusunda yol göstermelidir.

Afrika kıtasında; eski sömürge devletleri olan Fransa, Belçika, İngiltere ve Portekiz’in yanı sıra günümüzde Almanya, Rusya ve Çin gibi ülkeler de kıtadaki ticari faaliyetler konusunda söz sahibi konumdadır. Bu nedenle Türk firmaları, kıta özelindeki hamlelerinde söz konusu ülkelerle birlikte hareket etmelidir. Zira Afrika’da ticaret, hâlen şeffaf kurallar çerçevesinde yürümemektedir. Dolayısıyla Türkiye’deki ilgili kurumlar, bu süreci KOBİ’lerine verecekleri gerek banka kredi teşvikleriyle gerekse de ürünlerdeki vergi indirimleriyle sağlamalı, ayrıca Afrika’ya ihracatın veya yatırımın denetimini her bir adımda takip ve tetkik etmelidir. Afrika ile dış ticaretin gelişimi için KOBİ’lere destek oldukça önemlidir. Bir diğer önemli faktör ise özellikle KOBİ’lere yönelik yasal düzenlemeler ve Afrika ülkelerinin yönetimleriyle yapılacak imtiyazlı anlaşmalar olacaktır. Aksi takdirde güvenlik endişesiyle birlikte maddi kayıplar, dış ticaret yapacak firmaların en büyük çekincesi olmaya devam edecektir.

Akademisyen Asena Boztaş