Tüm gözlerin Çin’e çevrildiği şu günlerde salgının, ikili ticari ilişkilere nasıl yansıdığını Türkiye-Çin İş Konseyi Başkanı Korhan Kurdoğlu’na sorduk

Yeni tip koronavirüs (COVID-19) salgınıyla birlikte küresel ekonomi, daha önce benzerini görmediğimiz bir süreçten geçiyor. Ülkeler arası ticarette salgın öncesi ivme yakalanabilecek mi? Dünyanın üretim devi olan Çin, eski kapasitesine geri dönebilecek mi? Soruları sorulurken, tüm gözler Çin’e çevrilmiş durumda. Bizler de salgının, Çin ekonomisine ve Türkiye-Çin ticari ilişkilerine yansımalarını Türkiye-Çin İş Konseyi Başkanı Korhan Kurdoğlu’na sorduk.

COVID-19 salgınının ardından Çin’e olan ticari güvende azalma yaşandığını görüyoruz. Bu durumun hem Çin ekonomisine hem de dünya tedarik ve üretim zincirlerine nasıl yansıyacağını düşünüyorsunuz? 

Buna cevap vermek için henüz çok erken. Ancak dünyanın üretim ve ihracat merkezinin Çin olduğunu düşündüğümüzde, tedarik ve üretim zincirinin yeniden rayına oturması elbette biraz zaman alacak.

Çin; nüfusu, genişleyen ortanın getirdiği tüketim kapasitesi, üretim kabiliyeti, finansal genişliği ve ekonomisi ile çok büyük bir güç ve birçok ülke için de vazgeçilmez bir pazar. Çok sayıda global şirketin, ülkede işletmeleri ve üretim tesisleri var. Pandemi sonrası bir güven bunalımı olabilir ama bunun uzun dönemde aşılacağını düşünüyorum. Daha fazla iş birliği ve yenilikçi çözümler üretmek, bu süreçte tüm ülkelerin ve dünya ekonomisinin yararına olacaktır. Tedarik ve üretim zincirinde yeni çözümler üretmek noktasında da Çin ile iş birliği yapmanın her zaman doğru bir karar olacağına inanıyorum. Bu konuda yenilik arayışı olan firmalar, Çin şirketleri ile ortak hareket ederek yeni ve esnek bir tedarik zinciri altyapısı üretebilir.

Söz konusu güven sıkıntısı sebebiyle, Kuşak ve Yol Girişimi’nin sekteye uğrayabileceği konusunda görüşler var. Çin’i yakından tanıyan biri olarak sizin bu konudaki kanaatiniz nedir?

Kuşak ve Yol Girişimi uzun soluklu ve çok kıymetli bir proje. Belki bazı gecikmeler olabilir ama uygulamada büyük bir revizyon olacağını düşünmüyorum. Şu an koronavirüs sebebiyle ciddi bir hareket kısıntısı var. İçinden geçtiğimiz hassas süreçte, böyle yorumlar yapılması çok normal. Fakat bu girişim, Çin için olduğu kadar Türkiye ve Avrupa’daki birçok ülke için de önemli bir proje. Bu amaçla kurulmuş ve Türkiye’nin de ortağı olduğu Asya Altyapı Yatırım Bankası da projenin devamlılığı açısından mühim bir aktör. Bugün, ülkelerin pandemi sebebiyle ekonomik ve sosyal olarak öncelikli gördüğü birçok sorunu olabilir ama orta vadede herkes, özellikle de Çin, bu projenin sekteye uğramaması için elinden geleni yapacaktır.

Salgını yaşayan tüm ülkeler gibi Çin de virüsle aktif mücadele ettiği dönemde ekonomik faaliyetlerini minimum seviyeye indirmişti. Gelinen noktada ise ülkede yeni vaka görülmüyor. Bu durumun ardından, dünyanın üretim devlerinden olan Çin’in kısa bir sürede eski üretim kapasitesine döndüğünü/ dönmesinin mümkün olduğunu söyleyebilir miyiz?

Çin’deki öncü göstergeler, son dönemde başta üretim olmak üzere lojistik aktivitelerde bir canlanmaya işaret ediyor. Daha önce uzayan tatiller ve karantina sebebiyle sanayide keskin bir daralma yaşanmıştı. Şimdi ise üretim ve hizmet sektörlerinde ciddi bir toparlanma gözlemleniyor. Ekonomistlerin tanımıyla “V” şeklinde bir dönüş görülüyor. Perakende tarafında ise 2020’nin ilk çeyreğinde belirgin bir daralma olmuştu. Her ne kadar sosyal kısıtlar, evde vakit geçiren hanehalkının e-ticarete olan talebini artırmış olsa da toparlanmanın zamana yayılarak gerçekleşeceğini düşünüyorum. Zaten salgın sonrasında, özellikle perakende ve tüketim odaklı sektörler hem ülkemizde hem de tüm dünyada kademe kademe açılacak gibi görünüyor.

İnsanlar sokağa çıkmaya başladıkça, adım adım bu başlıklardaki sektörler de canlanmaya başlayacak. Şu an Çin’de, AVM’lerdeki trafiğin yavaş yavaş normalleşmeye

başladığını görüyoruz. Zaten koronavirüsün ilk ortaya çıktığı Vuhan’da karantina kalktı. Fakat 2019 hacimlerine ulaşmak biraz daha zaman alacak.

TFI TAB Gıda Yatırımları adına konuşursam, bizim Çin’de işlettiğimiz restoranlarımızın yüzde 90’ı açık ve hizmet verir durumda. Ayrıca bu hassas süreçte dijital kanalları ve “Siparişimi Kapıya As”, “Temassız Teslimat” ve tamamen hijyenik “Güvenli Paket” gibi yenilikçi uygulamaları da etkin bir şekilde kullanarak ve dijitalleşmeyi iş süreçlerimize maksimum seviyede dâhil ederek, işimizin devamlılığını sağladık. Hatta mayıs ayı itibarıyla, Popeyes markamızın ülkedeki ilk restoranını açtık.

Çin, Türkiye’nin en büyük ticari partnerlerinden biri. COVID-19 sonrası dönemde Türkiye-Çin ticari ilişkilerinde bir değişim yaşanacağını öngörüyor musunuz?

Çin’in Kuşak ve Yol Girişimi ile birlikte hem Çin’den Türkiye’ye hem de Türkiye’den Çin’e önemli bir yatırım akışı olacak. Türkiye’nin bu bağlamda yaptığı en büyük yatırımlardan birisi olan Kars-Tiflis-Bakü Demiryolu’nun ne kadar önemli olduğu bu süreçte bir kez daha ortaya çıktı. Bu açıdan iş birlikleri, ortaklıklar ve yeni fırsatlar için önümüzdeki dönemi iyi değerlendirmemiz gerekiyor.

Bu projenin de katkısıyla, Türkiye ve Çin arasında kazan-kazan anlayışına göre daha da dinamik bir ekonomik ilişki doğacağına inanıyorum. Ticaret potansiyelimizi artırmak için, bu ilişkiyi doğru yönetmemiz gerekiyor. Eğer koronavirüs sürecini iyi yönetirsek; herkesin kazanacağı ve her iki ülkenin de ticaret hacminin büyüyeceği bir döneme geçebiliriz.

Bu çerçevede Çin’de düzenlenen fuarlara katılım da çok önemli. Ata Grubu olarak, 2018 yılında Şangay’da ilki gerçekleştirilen Çin Uluslararası İthalat Fuarı’na (CIIE) beş şirketimizle katıldık. Orada Türk markalarına gösterilen ilgiyi yakından gözlemleme fırsatı bulduk. Bu sebeple işini iyi yapan Türk firmalarının, Çin’de yeni iş alanları bulacaklarına eminim.

Koronavirüs salgını süreciyle birlikte Çin’in, yabancı yatırımcılar da dâhil olmak üzere büyük şirketlerin önünü açmaya ve yatırımları kolaylaştırmaya yönelik önlemler aldığını gördük. Bu, Çin’de yatırım için iyi bir fırsat olabilir. Ülkedeki bölgesel ve sektörel bazlı uygulamalara ve teşviklere bakmakta fayda var. Koronavirüs çerçevesinde hayata geçirilen teşviklerle; tekstilden tarıma, yazılımdan dijitalleşmeye, araştırma ve geliştirmeden savunma sanayine kadar birçok yeni fırsat doğabilir.

Çin rekabetçi bir ülke, rekabetçi bir iş dünyası var. TFI TAB Gıda Yatırımları olarak yaptığımız yatırımın başarıya dönüşmesinin, Çinlilerin ve Türklerin kültür olarak beraber çalışmada başarılı olabileceğini gösteren bir örnek olduğunu düşünüyorum. Ayrıca, Çin’de yaptığımız yatırımla birlikte Türkiye’ye de katkımız oldu. Patates gibi ürünlerin Türkiye’den ihracatını yapıyoruz. Buradaki ekosistemimiz içerisinde et, patates ve ekmek var. Bu hem Çin’e hem Asya’ya hem de Burger King sisteminde yer alan ülkelere ihracat yapabilme imkânı doğuruyor. Türk şirketlerinin kendi sektörleri özelinde Çin’e yakından bakmaları gerektiğini düşünüyorum. Ayrıca ülkeyle iş birliği konusunda iyi dersler çıkararak güzel fırsatlar yakalanabileceğini tekrar belirtmek istiyorum.

Türkiye-Çin İş Konseyi Başkanı Korhan Kurdoğlu