COVID-19 sonrası gündemimize giren yeni normalin de bir süre sonra olağan sayılacağını sanırım artık hepimiz öğrendik.

“Yeni Normal” kavramı, başındaki yeni ifadesi ile bile bir şeylerin eskisi gibi olmayacağının sinyalini veriyor. İlk olarak İngiliz basınında duyduğum yeni normal, daha sonra her yerde karşıma çıkmaya başladı. Kimine göre eşyanın tabiatı bu yönde seyrederken, kimine göre de algı yönetimiyle yeni bir dünyaya hazırlanıyorduk.

Bu ifade bana hep yeni Türk lirasını hatırlatıyor. Türk lirası da önce eskisinden ayrıldı. Önüne “yeni” sıfatı eklendi. Bu kavrama gözlerimiz alışınca da “yeni” olan artık normalleşti ve güncel Türk lirası hâlini aldı. COVID-19 sonrası gündemimize giren yeni normalin de bir süre sonra olağan sayılacağını sanırım artık hepimiz öğrendik.

Dünya zaten değişirken COVID-19, bu değişimin ivmesini daha da artırdı. Bunun ardından bizler de şok, inkâr ve kabullenme süreçlerini atlattık sanıyorum. Atlatmayan varsa da acele etmesini tavsiye ediyorum. Zira tüm ülkeler, yatırımcılar, şirketler stratejilerini yeni düzene göre belirliyorlar. Oyunlar ve oyuncular değişiyor.

Sermaye, dünyada en hızlı hareket eden araçlardan birisi. Kendisine en uygun olan yeri bulduğunda ise oraya yerleşmekten kaçınmıyor. Eğer ortam değişirse de hızlıca göç ediyor. Bu yön değiştirmeler bütünsel düzeyde hızlı olsa da yatırımcılar düzeyinde mevcut yatırımları değiştirmek özellikle reel sektörde o kadar da hızlı olmayabiliyor. Bu yüzden ülke analizlerini iyi yapılmak gerekiyor. Şimdi gelin madde madde bakalım, Türkiye yatırıma değer mi?

Değişen ülke algıları

Dünyanın sanayi bölgesi hâline gelen Çin, COVID-19 ile birlikte itibar kaybına uğradı. Her ne kadar ülkede sanayi devam etse de büyük şirketler çoktan alternatif aramaya başladı. Bu durum algıda bir kırılma oluşturdu ve yatırımcıların kafasını kaldırıp yeni arayışlar içine girmelerine yol açtı. Çin, durumu çevirmek için çalışıyor ama maalesef dokunulmazlığını yitirmiş durumda.

Sektör ve çalışan açısından sağlık sistemi

Sağlık sistemi ve sektöre yönelik yatırımlar son dönemde hem devlet hem de özel sektör bazında büyük oranlarda yükseldi. Türkiye de bir süredir gerek ülkede yaşayanların sağlığı gerekse de sağlık turizmi amacıyla bu alanda yatırımlar yapıyor. Bu durum sağlık sektörü yatırımcılarını da cezbediyor. Bunda ülkedeki yetişmiş sağlık çalışanlarının yüksek teşhis ve tedavi kabiliyetleri ile bakım hizmetlerinin yüksek ve maliyetlerinin düşük olmasının da büyük etkisi var.

Lojistik

Lojistik her zaman uluslararası ticaretin en önemli ayaklarından birisi oldu. Ulaştırma imkânları ne kadar gelişse de insanlar yakın lokasyondan gelen ürünler ile daha güvende hissettiler. Bu hem maliyeti düşürdü hem de hızı artırdı. Türkiye de bulunduğu konum itibarıyla Avrupa başta olmak üzere dünyanın birçok yerine hızlı tedarik sunabildiğini gösterdi.

Maliyet avantajları

Türkiye, üretim ve işçilik maliyetleri açısından dünyanın birçok ülkesine kıyasla büyük bir avantaj barındırıyor. Yine kendisinden bahsetmeden geçemeyeceğimiz Çin’in özellikle üretim yoğun bölgelerinde işçilik ve üretim maliyetleri giderek artıyor. Bunu ilk fark eden alan olan imalat sektörü ise şimdiden Türkiye’ye yatırım yapmaya başladı.

Yatırımların orta ölçeğe yayılması

Eskiden uluslararası bir yatırımı sadece global firmalar yapabilirken bu durum artık değişiyor. Avrupa’dan orta ve orta üstü büyüklükteki bir şirket, rahatlıkla Türkiye’de tedarikini yapabileceği altyapı sistemini kurabiliyor.

Nitelikli ve nicelikli iş gücü

Türkiye’den dünyaya açılan yazılım firmalarını çokça duymaya başladık. Bir de Türkiye’den dünyaya hizmet sunan firmalar var. Sadece yazılım değil ülkemiz, diğer teknik alanlarda da aynı nitelikteki bir hizmetin çok daha uygun maliyetlerle alınabileceği konumda. Ayrıca yetişmiş iş gücü sayısının da yüksek olduğu bir ülke. Bu avantaj farklı sektörler için kolaylıkla kullanılabiliyor ve kümüle edildiğinde büyük bir enerji oluşturuyor.

Uluslararası tecrübe

Danışmanlığını da yaptığım birçok firmanın uluslararası ticaretinde üzerinde durduğumuz en önemli noktalardan birisi, farklı kültürlerden insanlarla ve şirketlerle çalışabilme becerisi… Türkiye de bu alanda her gün daha fazla yol kat ediyor. Beyaz yakalar global ve Türkiye’de yatırım yapan firmalarda çalıştıkça bu tecrübe de artıyor.

Yüksek normlar

Bir süredir Avrupa Birliği’ne girmek için çalışmalar yapan Türkiye; çalışma koşulları, sağlık ve güvenlik gibi birçok standardı da yükseltti. Bu da yatırımcıyı anlayan, aynı dili konuşan, eş standartlara sahip bir sistem ve yerel denetleme mekanizmaları, yöneticiler ile çalışanlar anlamına geliyor.

Örnek yatırım: BTC petrol boru hattı

Türkiye’de yapılan ve başarıyla devam eden yatırımlara verebileceğim en güzel örneklerden birisi; Bakü-Tiflis-Ceyhan (BTC) petrol boru hattıdır. Azerbaycan petrolünün dünyaya pazarlanması amacıyla kurulmuş bu hattın Türkiye ayağını BIL (Botaş International Ltd) işletiyor. Hatta dokuz ülkenin ortaklığı var. Haritaya baktığımızda hattın Tiflis yerine Ermenistan’dan geçmesinin maliyetler, planlama, operasyonel kolaylıklar ve teknik açıdan çok daha mantıklı olduğunu görüyoruz. Lakin pratikte ülkelerin iç güvenliği, standartları, paydaş ülkeler arasındaki ticari anlaşmalar ve ilişkiler de göz önüne alınmış ve hat Gürcistan’dan geçirilmiş. Türkiye de bu hattı on yılı aşkın zamandır başarıyla yönetiyor ve tüm paydaş ülkeler durumdan memnun. Buradan da görüyoruz ki siyasi ve ticari diplomasi birbirini tamamlayan iki alan. Ticari sahada ortaklıklarını geliştirebilen, kendilerini güvende hisseden ülkeler, siyasi ilişkilerinin de bozulmasını istemezler. Dünyada değişimi sağlayan şey, savaş ve göçlerle birlikte ticarettir. Ticaret, doğru bir araç olarak kullanıldığında barış da getirir.

Uzun zamandır yurt dışında olmak bizlere dış seslere de kulak verebilme imkânı veriyor. Türkiye, dışarıdan bakıldığında zorlu süreçleri atlatmaya çalışan ve yüksek potansiyeliyle dikkat çeken bir görünüm arz ediyor. Güven ve kolaylık gibi yatırımcıları cezbeden faktörler de tam olarak sağlandığında, ülkemizin yerini sağlam noktalara taşıması gayet mümkün görünüyor. Yazının başında sorduğumuz soruya cevap verdiğimizde ise şunu söylemek gerekiyor; “Evet, Türkiye yatırım yapmaya değer!”

Dr. Hüseyin Hakan Yıldırım