Yeniden büyüme patikasına giren Türkiye ekonomisi için 2020 yılına dair daha umutlu ve pozitif bir tablo bulunuyor

Türkiye ekonomisi; 2018 yılı Ağustos ayında döviz kurlarında yaşanan volatilite ile birlikte, sıkıntılı bir süreç yaşadı. Bu süreçte yara aldık elbette. Ancak ekonomi yönetimimizin kararlı duruşu, hızlı önlemleri ve güçlü adımları sayesinde 2019 yılında yaralarımızı sarmayı başardık.

Son üç çeyrekte ülke ekonomimizde daralma yaşanmasına rağmen, alınan önlemlerin katkısıyla yüzde 0,9 büyüdük. Mevsim ve takvim etkilerinden arındırılmış GSYH ise bir önceki çeyreğe göre yüzde 0,4 arttı. Enflasyonla mücadelede ve cari açıkta çok önemli bir aşama katettik. Bununla birlikte, ekonomik göstergelere uyumlu bir şekilde Merkez Bankası’nın politika faizinde 1 yıl içinde toplam 1200 baz puanlık indirime gitmesi, Türk lirasındaki fiyat istikrarı ve piyasalardaki güven ortamı da ekonomideki pozitif görünümün açık bir göstergesi.

Yeniden büyüme patikasına giren Türkiye ekonomisi için 2020 yılına dair daha umutlu ve pozitif bir tablo bulunuyor. Bir başka deyişle; beklenenden kısa süren kasvetli bir dönemin ardından, artık tünelin ucundaki ışık göründü diyebiliriz. Bu olumlu hava ile 2020 yılında Türkiye’deki reel yatırımların artması, istihdamın yükselmesi ve enflasyonun negatif etkisinin kırılmasını öngörüyoruz. Bankacılık sektörünün de en kısa sürede piyasa faizlerini çok daha makul seviyelere çekmesini bekliyoruz. Çünkü Türk iş dünyasının asıl önünü açacak olan hamle, kredi faizlerinin düşmesi.

Bu çerçevede, 2020 yılını doğrudan etkileyecek 11. Kalkınma Planı ve Yeni Ekonomi Programı kapsamında atılacak adımları çok isabetli buluyoruz. Her alanda gelişmeyi öngören; sanayicinin, KOBİ’nin, esnafın, çiftçinin ve çalışanların geleceğini temeline alan bu yaklaşım sayesinde, Türkiye’nin 2023 hedeflerine ulaşmasına ivme kazandıracak güçlü adımlar gelmeye devam edecek. 2020 yılından itibaren maliyetlerin düşeceği ve vadelerin daha da uzayacağı bir döneme gireceğimizi düşünüyoruz.

Mali disiplindeki istikrarlı duruş, vergi indirimleri, istihdam teşvikleri ve kredi programları ile ekonomik büyümenin desteklenmesinden son derece memnunuz. Özellikle akılcı uygulanan dış ticaret politikaları ve alınan tedbirlerle, ithalatın da ihracatı destekleyecek şekilde değişim göstermesi, ekonomide ve iktisadi alanlardaki yeni dönemin artıları olarak göze çarpıyor. Ne sevindiricidir ki, gelinen son noktada Türkiye cari işlemler fazlası veren bir ekonomiye doğru evrilmiş durumda.

Yeni Ekonomi Programı’nda öngörülen politikaların hayata geçirilmesiyle enflasyonun kalıcı olarak düşük, tek haneli seviyelere indirilmesi hedefine ulaşmamız gerekiyor. Özellikle enflasyondaki gerilemeyle birlikte risk primlerindeki düşüş ve yabancı sermaye girişleri için güvenli alanın genişlemesi, dış finansmanın da seyrini belirleyecek.

2020 yılında Türkiye ekonomisi için yüzde 5’lik bir büyüme öngörülüyor. Dış ticarete ve ihracata dayalı bir büyüme hedeflenirken, burada sanayi üretiminin lokomotif bir rol üstlenmesi çok büyük önem taşıyor. Dolayısıyla iş dünyasının daima üretmesi, yeni pazarlara kanalize olması ve katma değerli ürünlerle dünya ticaret sahnesinde katbekat güçlü şekilde yer alması için çalışmaya devam etmeliyiz.

Bilindiği üzere; günümüz ekonomisinin koşulları ve küresel ticaret ile piyasalardaki değişimler de göz önüne alınarak, 11. Kalkınma Planı kapsamında Türkiye’nin 2023 hedefleri de yeniden şekillendi. Plana göre, 2023 yılı hedeflerimizde enflasyonun yüzde 5 seviyesine inmesi, kişi başı millî gelirin 12 bin doları aşması bekleniyor. Bu önemli hedeflerin yanı sıra 2018 yılı itibarıyla 784 milyar dolarlık bir hacme sahip olan Türkiye ekonomisinin büyüklüğünün 2023 yılında 1 trilyon 80 milyar dolara çıkması son derece önemli bir eşik. Cumhuriyetimizin 100’üncü yılını işaret eden 2023 Vizyonu, Türkiye’nin küresel ticarette çok daha kabiliyetli olacağı ve dünyanın en güçlü ekonomileri arasında ilk 10’a girmeyi hedeflediği bir gelecek vade- diyor. Kamu ve özel sektör iş birliğiyle, 2023 hedeflerine ulaşacağımıza inanıyoruz. Türkiye’nin geleceği ve stratejik hamlelerle kurgulanan sürdürülebilir hedefleri için hepimize görev düşüyor.

Sürdürülebilir büyüme ve kalkınma ile refah seviyesinin bir üst lige taşınacağı bir gelecekten söz ederken, büyürken cari fazla veren bir Türkiye için çalışmamız gerekiyor. Yüksek katma değerli ürünleriyle küresel ticaretten daha fazla pay alan, teknolojiyi üretimin tüm süreçlerine monte eden, artan rekabetçi yönüyle öne çıkan yeni bir dönemin içindeyiz.

Biz de Türkiye’nin geleceği için dünyanın her yerinde “Ticari Diplomasi” misyonuyla durmadan çalışan Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) olarak, bugünden yarınları inşa etmek üzere 2023 hedeflerine odaklanmış durumdayız. DEİK olarak önümüzdeki dönemde de iktisadi aktivitemizi güçlendirecek, ülkemizin ve ekonomimizin menfaati yönünde atılacak her adımı desteklemeye ve her zamankinden büyük bir gayretle uluslararası arenada iş dünyamızın sesi olmaya devam edeceğiz.

DEİK Yönetim Kurulu Başkanı Nail Olpak