Türkiye, 16 Nisan 2017’de yapılan “Anayasa Değişikliği Referandumu” sonrası, yeni bir yapısal döneme girdi. Tüm dünya gözlerini Ankara’ya çevirirken Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan, bu sürecin ardından ilk yurt dışı ziyaretini Asya’nın yükselen yıldızı Hindistan’a gerçekleştirdi. Hindistan Times Gazetesi’nin, diğer devletler tarafından da ilgiyle takip edildiğini yazdığı bu ziyaret; iki ülke ilişkilerinde yeni bir dönemin işaret fişeğiydi. Stratejik derinlikler taşıyan bu Yeni Delhi Açılımı doğrultusunda, Şangay İşbirliği Örgütünün (ŞİÖ) güçlü ülkesi Hindistan ile yeni bir ticari iş birliği adımı atılıyordu. Türkiye, bu adımıyla hem Batı hem de Afro-Avrasya’nın kilit ülkeleri ile stratejik/denge ilişkileri kurabileceğini bir kez daha göstermiş oldu. Aynı zamanda cari açık verdiği bu ülkeye daha çok ihracat yapmak için yeni kanallar açma fırsatını yakaladı. İki ülke arasında nükleer enerji, sivil havacılık, uzay ve teknoloji alanlarında iş birliğinin geliştirilmesi kararlaştırılarak 2020’ye kadar 10 milyar dolarlık ticaret hacmine ulaşılması hedeflendi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, gezi sonrası yaptığı açıklamada ise “İhracatta yeni dönemde önceliğimiz Çin, Meksika, Rusya ve Hindistan pazarlarıdır.” diyerek kararlı ve büyüme odaklı bir ihracat politikasının yürütülmeye başladığını net bir şekilde ifade etmişti. Bu doğrultuda Ticaret Bakanlığının, “Hedef Ülkeler” (2018-2019) listesine Hindistan’ı da alarak Yeni Delhi açılımının sadece bir ziyaret olmadığını göstermesi; yeni dönem ihracat stratejisinde Hindistan’ın ne kadar önemli olduğunu bir kez daha ortaya koyuyordu. Ardından Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan’ın katılımıyla 2018’de Hindistan – Türkiye İş Forumu gerçekleştirildi. Etkinlik kapsamında başta bankacılık, gıda ve tarım alanlarında potansiyel iş fırsatları değerlendirildi. Hedeflenen dört pazar arasında yer alan Hindistan’a yönelik geçen yıl başlatılan bu süreç, 2019’da da devam ediyor.

TÜRKiYE-HiNDiSTAN İLiŞKiLERiNDE YENi DÖNEM

“Yeni dönemde Hindistan ilişkileri neden bu kadar önemli?” sorusunun yanıtını bulmak çok kolay. Türkiye, dış ticaret açığı verdiği ülkelere daha fazla ihracat yaparak bir denge oluşturma temelinde ihracatını ve pazar çeşitliğini arttırmayı hedefliyor. Bu nedenle ülkemiz, öncelikle sadece belli bölgeler üzerine kurulu ağırlığını konsolide etmek için çalışmalar yürütüyor. 2017 yılının sonu itibarıyla gayrisafi yurt içi hasılasına göre dünyanın en büyük altıncı ekonomisi olan ve ekonomik büyüklüğü yaklaşık 2,6 trilyon dolara ulaşan Hindistan, bu yönüyle küresel bir oyuncu konumunda yer alıyor. Bu ülkeyle yapılan ticaretimizde 6 milyar dolar cari açık olmasının yanı sıra Babür-Türk İmparatorluğu ile tarihten gelen bağlarımızın bulunması, Hindistan’ın öncelikli hedefler arasında yer almasının nedenlerini teşkil ediyor. Hindistan ile ticari ilişkilerin geliştirilmesi için evvela iki ülkenin birbirini daha çok tanıması önem taşıyor. Özellikle Türk iş dünyasının Hint felsefesini, çalışma tarzını ve iş modelini iyi anlaması gerekiyor. Ülkenin devlet merkezli büyüyen bir ekonomisi ve birbiriyle çok iyi entegre olmuş devlet/özel sektör yapısı bulunuyor. Devasa üretim ve makine fabrikalarıyla birlikte Hindistan, aynı zamanda bütçesi 100 milyar doları aşan büyük özel şirketlere sahip. Hindistan, söz konusu yapısından hareketle daha çok Güney Kore (Samsung, Hyundai), Japonya (Sony, Canon) ve özellikle de Çin (Huawei, Alibaba) ile kıyaslansa da sahip olduğu bu özelliklerle diğer ülkelerden ayrışıyor.

İKİ ÜLKEYİ BEKLEYEN FIRSATLAR

Fırsatlar açısından karşılaştırıldığında Hindistan ve Türkiye’nin birbirini tamamlayan birçok dinamiğinin olduğunu görüyoruz. Hindistan’ın sürekli büyüyen 200 milyon nüfusa sahip orta sınıfı ve artan tüketim ihtiyaçları, Türk ihracatçıları için bir fırsat. Bununla birlikte iki ülkenin de demografik yapısı, çok canlı bir genç nüfusa sahip. Çalışan nüfusundan hareketle Hindistan’ın sahip olduğu üretim üstünlüğünün yanı sıra Yeni Delhi yönetimi, küresel ticaret liginde çok stratejik bir atılım gerçekleştirerek bilişim teknolojilerinde olağanüstü bir ilerleme kaydetti. Yazılım alanında yetişmiş bir orduya sahip olan ülke, dijital teknolojiler konusunda âdeta dünyaya meydan okuyor. Hint dil ailesi ve Türkçenin, yazılım diline en uygun iki dil olarak gösterilmesi de bu alandaki ticari ve teknolojik iş birliklerini daha da ileri taşıma potansiyeli bakımından dikkat çeken bir husus. Hindistan’ın geçmişten gelen “kaotik ortamdan çıkış” kabiliyeti ve Türk insanının çözüm odaklı pratik zekâsı, dijital platformlara taşındığında yepyeni fırsatlara kapı aralayabilir. Bunun yanı sıra Türkiye ve Hindistan, ticari yaklaşımlarında kendi imkân ve kaynakları üzerinde kalkınma şiarıyla hareket etmeleri ve anti-kolonyalist tutumları bakımından da benzerlik sergiliyor. İki ülke de özellikle enerji alanında olmak üzere millî ihtiyaçlarına yönelik başat projelerini, sistematik ve güçlü adımlarla gerçekleştirdi, gerçekleştirmeye de devam ediyor. Hindistan, son dönemde enerji üzerine Rusya ve İran ile ilişkilerini geliştirirken Türkiye de enerji çeşitliliğine gitti. Katar ile LNG anlaşması yapan Türkiye, Azerbaycan’la ortaklaşa yürüttüğü TANAP (Trans Anadolu Doğalgaz Boru Hattı) ile ilk gaz akışını gerçekleştirdi ve Rusya ortaklığıyla devam eden Türk Akımı Projesi de hızla ilerliyor. Ayrıca Avrupa ile Asya’yı denizin altından birleştiren dev proje Avrasya Tüneli ve İpek Yolu’nda büyük önem arz eden Bakü – Tiflis – Kars Demiryolu projeleri de Türkiye’nin bu alanda hayata geçirdiği önemli projeler arasında yer alıyor. Türkiye ile Hindistan, ticari yaklaşımları ve enerji politikalarında olduğu gibi jeopolitik ve jeoekonomik dinamikler bakımından da kesişim noktasında bulunuyor. Bir yanda İpek Yolu ve Baharat Yolu’nun çıkış noktasında yer alan Hindistan, diğer yanda bu iki tarihî yolun kesişme ve Avrupa’ya çıkış noktasında Türkiye… Bu anlamda stratejik yatırımlar gerçekleştirilebilir. İki ülke arasındaki iş birliği potansiyellerinden bir diğeri ise önemli ihraç kalemlerinden biri olan sinema sektörü. Öyle ki Hindistan deyince dünyanın pek çok farklı yerinde akıllara ilk gelen isim, ülkenin film sektörünü sırtlanan Bollywood oluyor. Aynı şekilde Türk dizileri de Afro – Avrasya coğrafyasında yükselen bir değer. Ortak yapımlarla sinema ve dizi projelerinde iş birlikleri gerçekleşebilir. Bunların yanı sıra Türkiye ile Hindistan; şehir planlama, lojistik ve turizm etkinlikleri alanlarında da çeşitli ortaklıklar geliştirebilir. Hindistan, şehirlerinin beş yıllık süreçte modernizasyonunu hedefleyen “100 Akıllı Şehir” ve havaalanları projeleriyle birçok Türk müteahhitlik firmasına fırsat sunabilir. Ayrıca Türkiye’nin AB standartlarında mal ve hizmet sunan bir üretim üssü konumunda olması ile Hintli firmalar, Türkiye’yi Avrupa pazarına erişim noktası olarak değerlendirebilir. Turizm alanında ise hem kalite hem de uygun fiyat sunan Türkiye, özellikle de Antalya gibi şehirleri ile düğün organizasyonları için Tayland veya Dubai’yi tercih eden Hintlilerin cazibe merkezi olabilir.

Araştırmacı Murat Palavar