Dünya Bankası, 2 Nisan 2021 tarihinde ihtiyaç sahibi ülkelerde iklim eylemine daha fazla odaklanılacağını ve destek verileceğini işaret eden yeni İklim Değişikliği Eylem Planı’nı açıkladı. Dünya Bankası Başkanı David Malpass şunları belirtti: “İklim değişikliğine, yoksulluğa ve eşitsizliğe toplu olarak verdiğimiz tepkiler çağımızın tercihlerini belirlemektedir. Dünya Bankası Grubu, gelişmekte olan ülkeler için hâlihazırda en büyük çok taraflı iklim finansmanı sağlayıcısıdır ve son iki yılda ise finansmanı rekor düzeylere yükselmiştir. Yoksulluk seviyesini düşürme ve paylaşılan refahı artırma şeklinde ikili hedeflerimize ulaşmaya yönelik olarak Dünya Bankası Grubu’nun, ülkelere iklim ve kalkınmayı tam olarak entegre etmeleri konusunda destek olması kritik bir öneme sahip.”

Dünya Bankası’nın Yeni İklim Değişikliği Taahhütleri

Banka, yeni İklim Değişikliği Eylem Planı’nda şunları taahhüt etmektedir: (i) Finansmanın, yüzde 50’si adaptasyonu ve dayanıklılığı destekleyecek olan en az yüzde 35’lik bir kısmını iklim eylemine doğrudan katkıda bulunan proje bileşenlerine ayırmak, (ii) ihtiyaç sahibi ülkelere, uluslararası iklim değişikliği hedefleri için ulusal olarak belirlenmiş katkılarını (NDC) hazırlama, güncelleme veya düzenleme konusunda destek sağlama üzerinde odaklanmak ve (iii) iklim değişikliği ve kalkınma raporlarının (CCDR) hazırlanması ve yayılması yoluyla Banka’nın ülkesel düzeyde iklim değişikliği ve kalkınma bağlantılarına ilişkin anlayışını derinleştirmek. Banka, ihtiyaç sahibi ülkelerin şiddetli COVID-19 salgınından kapsayıcı ve sürdürülebilir şekilde iyileşmelerini desteklerken iklim değişikliğine olan bağlılıklarını etkin hale getirmek amacıyla Yeşil, Dayanıklı ve Kapsayıcı Kalkınma (GRID) adlı bir çerçeve geliştirmiştir.

Yeşil Ve Kapsayıcı Kalkınma Konusu Türkiye İçin Bir Önceliktir

Söz konusu öncelik, 11’inci kalkınma planında, Hükûmetin 17 Şubat 2021 tarihli İklim Değişikliğiyle Mücadele bildirgesinde, 12 Mart tarihinde yayınlanan ekonomik reform planında, First Lady öncülüğündeki Sıfır Atık Girişimi ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 22-23 Nisan tarihli İklim Zirvesi’ndeki açıklamasında açık bir şekilde vurgulanmıştır. İklim Zirvesi’nde vurgulandığı üzere; iklim eylemleri istihdam sağlayabilir, inovasyonu hızlandırabilir ve ihracat piyasalarının önünü açabilir. Örneğin; Türkiye, sıfır atık yönetim sistemlerinde 100 bin yeni işin yaratılmasını hedeflemektedir.

İklim Adaptasyonu Neden Türkiye İçin Kritik Niteliktedir?

İklim dayanıklılığı oluşturmak, temel ekonomik sektörleri ve genel olarak nüfusu koruma konusunda büyük bir öncelik olarak görülmektedir. İklim değişikliği hâlihazırda hem şehirlerdeki hem de kırsal bölgelerdeki Türk halkını etkilemektedir. Özellikle su güvenliği tehlike altındadır. Türkiye’nin 2030 yılında olağan bir senaryo sonucu su kıtlığı yaşayacağı tahmin edilmektedir ve iklim değişikliği bu gidişatın daha da hızlanmasına sebep olacaktır. Büyükşehirler, 2020’nin sonlarında meydana gelen uzun süreli kuraklık sırasında su kıtlığı yaşamıştı. Bunların yanı sıra seller de yıllık bazda 600 bin insanı ve 5 milyar dolar değerinde GSYH’yi etkilemektedir. İklim değişikliği adaptasyonu, ayrıca 5 milyondan fazla kişinin istihdamını sağlayan ve gıda güvenliği ile ihracatı için bir temel oluşturan tarım-gıda endüstrisine yönelik olarak da bir önceliktir.

İklim Değişikliğini Azaltmak Neden Türkiye İçin Diğer Ülkeler İle Eşit Ölçüde Önemli Bir Husustur?

Küresel ve yerel düzeyde iklim değişikliğinin yıkıcı etkilerinin önlenmesi için karbon emisyonlarının azaltılması oldukça önemlidir. Türkiye’nin enerji bağımsızlığı için de iyi nitelikte olmakla beraber, özellikle ihracata dayalı bir ekonomiye sahip olan Türkiye için ticaret ve yatırım açısından bir öncelik olarak görülmektedir. Ana ticaret ortakları cesur adımlar atmakta ve Türkiye ihracatının yüzde 53’ünü etkileyebilecek, AB tarafından önerilen Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması gibi konular hakkında piyasa sinyalleri vermektedir. Daha da önemlisi, bu durum küresel bir değişimdir. Haklı olarak Türkiye, örneğin ana değer zincirlerinin karbon yoğunluğunu azaltarak veya yeni, yeşil sektörler geliştirerek ihracatı artırmak ve yatırımları üzerine çekmek amacıyla, söz konusu yeni fırsatların proaktif ve yaratıcı bir şekilde nasıl kullanılabileceği konusunu araştırmaktadır.

İklim Konusu Son Yıllarda Dünya Bankası Türkiye Programının Merkezi Haline Gelmiştir

Son üç yılda, tüm kredilerimizin yüzde 51’i, yani 4,5 milyar doların 2,3 milyarlık bir kısmı iklim eylemi için harcanmıştır. Buna paralel olarak, yeniliği teşvik etmeyi, küresel deneyimleri paylaşmayı ve politika geliştirme için bilgi sağlamayı amaçlayan analiz ve danışmanlık hizmetlerini artırmaktayız. Yeşil dönüşümün Türkiye’de bilinmesini sağlamak ve faydalarını en üst düzeye çıkarmak amacıyla bir dizi iklim odaklı yatırım projesi ile (enerji, şehirler, ulaşım, tarım, peyzaj ve finansal hizmetler dâhil olmak üzere) kritik sektörlerin yeşil dönüşümünü doğrudan desteklemekteyiz. Ülke tarafından yön verilen gündemi desteklemek üzere sivil toplum, akademisyenler, özel sektör ve kalkınma ortakları da dâhil bir dizi paydaş ile iş birliği yapmaktayız. Proje örnekleri:

Enerji Geçişi

Enerji sektörü, Türkiye’nin sera gazı emisyonlarının yüzde 72’sine sebep olmaktadır. Türkiye bunların yanı sıra su, güneş, rüzgâr, jeotermal ve biyokütle bakımından zengin enerji kaynaklarına sahip olmasına karşın fosil yakıt ithalatına büyük ölçüde bağımlı durumdadır. Geçtiğimiz 10 yıl içerisinde Türkiye, yenilenebilir enerjiyi artırma konusunda şu anda ülkenin elektrik kapasitesinin yarısından fazlasına tekabül edecek ölçüde kayda değer bir ilerleme kaydetmiştir. Banka, jeotermal enerji üretimine yönelik yatırımları desteklemekle birlikte güneş, rüzgâr ve hidroelektrik enerjisi üretiminde de teknik destek sağlamış ve şu anda ise bu alanlardaki yatırımların desteklenmesine yönelik seçenekleri araştırmaktadır.

Banka ayrıca kamu binalarında enerji verimliliğini artırmayı ve özel binalar ile konutlar da dâhil olmak üzere enerji verimliliği piyasasını güçlendirmeyi amaçlayan bir proje aracılığıyla Türkiye’deki enerji verimliliği gündemini desteklemeye yönelik finansman sağlamaktadır.

Sürdürülebilir Ve Dayanıklı Şehirler

Şehirler, Türkiye’deki karbon emisyonlarının yüzde 70-80’lik bir kısmını oluşturmaktadır ve ani sel ile kuraklık gibi iklim etkilerine yatkındır. Banka, Sürdürülebilir Şehirler Programı aracılığıyla iklim finansmanına hazır nitelikte projeler geliştirme ve entegre su, hareketlilik ve enerji hakkında belediye eylem planlarına yön verme kapasitelerini güçlendirmek üzere belediyeler ile birlikte çalışmaktadır. Program ayrıca iklim ve afetlere karşı direnci, ülke çapındaki yatırımlara entegre etme konusunda İlbank’a da yardımcı olmaktadır.

Karadeniz’i Mavileştirme

Küresel bazda, su kütlelerinin ötrofikasyonu, fosil yakıtlardan kaynaklanan karbon emisyonlarının yaklaşık yüzde 25’ine eş değer bir etki ile iklim değişikliğinde hızlanmaya yol açmaktadır. Dolayısıyla, denizlerin ve okyanusların korunması, iklim değişikliği ile mücadele kapsamında bir önceliktir. Türkiye, Karadeniz Ekonomik İşbirliği Örgütü ev sahibi ve Karadeniz için Ortak Denizcilik Gündemi’nin başkanı olarak Karadeniz’i Mavileştirme “Blueing the Black Sea” (BBSEA) bölgesel programı bağlamında tüm kıyıdaş ülkeler ile iş birliğine dayalı bir katılıma öncülük etmektedir. Küresel Çevre Fonu ile desteklenen BBSEA programı, deniz tabanındaki kirliliğin ve ötrofikasyonun azaltılmasını ve kıyıdaş ülkeleri, deniz seviyesinin yükselmesine ve sellere karşı korumak amacıyla dayanıklı altyapılara yönelik finansmanı uygulamaya sokmayı amaçlamaktadır.

 

Auguste Kouame Dünya Bankası Türkiye Direktörü