Libya ile Ticaretin Geçmişi, Bugünü ve Geleceği
DEİK/Türkiye-Libya İş Konseyi Başkanı Murtaza Karanfil, Libya’nın ekonomik potansiyelini ve Türk iş dünyası için sunduğu fırsatları, tarihsel ve kültürel bağlarla birlikte ele alıyor
Libya, Akdeniz’in stratejik ticaret yolları üzerinde bulunması ve zengin yeraltı kaynaklarıyla tarih boyunca önemini korumuş bir ülkedir. Bu topraklar, Antik Roma’dan Osmanlı’ya kadar pek çok medeniyetin etkisi altında kalmış, özellikle Trablus, Bingazi ve Sebha gibi şehirleriyle ticari ve kültürel bağlantılarda önemli bir rol oynamıştır.
1987 yılında başlayan ticaret yolculuğumuz, Libya’nın ithalatının sınırlandığı bir dönemde valiz ticaretiyle bu pazarla tanışmamızla başlamıştır. Libya’nın temel ihtiyaç maddelerini ithal ederek halka sunduğu o yıllarda, haftada iki kez gerçekleşen hava ve deniz seferleri ticaretin omurgasını oluşturmuştur. Bu sınırlı olanaklar, Libya pazarının zorluklarını ama aynı zamanda potansiyelini de gözler önüne sermiştir.
LİBYA’NIN TİCAR EVRİMİ: 1992 SONRASI İTHALATIN SERBEST BIRAKILMASI
1992 yılı, Libya ticareti için bir dönüm noktası olmuştur. İthalatın serbest bırakılmasıyla ticari faaliyetin önü açılmıştır. Bingazi, bu dönemde Libya’nın ticari merkezi konumundayken, Kaddafi’nin Bingazi’ye yapılan bütçe akışını kesmesi bu şehrin ticari etkisini zayıflatmıştır. 2000’li yıllara gelindiğinde Türkiye’nin Libya’ya ihracatı yalnızca 96 milyon dolar seviyesindeyken, bu rakam 2011 yılında 1 milyar dolara, 2013 yılında ise 2,8 milyar dolara ulaşmıştır. Ancak, 2011 Arap Baharı sonrası artan beklentiler yerini istikrarsızlık ve ekonomik belirsizliklere bırakmış, ticaret hacmi 4 milyar dolar seviyelerinde durağanlaşmıştır. Bugün, Libya-Türkiye ekonomik ilişkilerinin yeniden canlanması için güven ortamının tesis edilmesi gerekmektedir. Bu durağanlığın temel nedeni, 2011–2013 yılları arasındaki devrim sonrası yükselen refah beklentilerinin, yerini iç istikrarsızlık ve ekonomik belirsizliklere bırakmış olmasıdır.
TÜRK MÜTEAHHİTLİK SEKTÖRÜ VE LİBYA’DAKİ ETKİSİ
Libya, Türk müteahhitlik sektörünün yurtdışındaki ilk adımlarını attığı ülkelerden biridir. 1970’lerde başlayan bu süreçte altyapı projelerinden konut inşasına kadar geniş bir yelpazede faaliyet yürütülmüş, Trablus ve Bingazi’de gerçekleştirilen projeler öne çıkmıştır. Ancak hak ediş ödemelerindeki gecikmeler ve yerel bürokratik engeller, projelerin ilerlemesinde ciddi sorunlar yaratmıştır. 2005 yılında “Yarının Libyası” adı altında başlatılan ekonomik açılım, projelerin sürekliliğine katkı sağlasa da yerel iş yapma kültürünün getirdiği zorluklar, birçok projeyi yarım bırakmıştır.
MİSAFİRPERVERLİK VE KÜLTÜREL BAĞLAR
Libya halkının yaklaşık %25-30’unun Türk kökenli olduğu tahmin edilmektedir ve bu kökler, iki toplum arasındaki ilişkilerin samimiyetini artırmaktadır. Osmanlı mirasından beslenen bu kültürel bağlar, sosyal alandaki etkileşimlerin yanı sıra ticari ilişkilerde de önemli bir rol oynamaktadır. Libya’daki misafirperverlik ve güçlü toplumsal dayanışma, Türk iş insanlarının bu pazarda kalıcı başarılar elde etmesine katkı sağlamıştır. 2005 sonrası dışarıda yeme kültürü gelişse de bu gelenek hala canlıdır.
Bingazi’de yaşadığım bir olay bunu çok güzel özetlemektedir: Bir arkadaşımızın düğününden dönerken yolumuzu kaybettik. Yol sorduğumuz kişi, “Akşam oldu, size yemek yedirmeden bırakmam” diyerek bizi evine davet etti.
OSMANLI MİRASI VE DEVRİM SONRASI
Libya’nın kültürel yapısı, Osmanlı mirasıyla şekillenmiş bir geçmişe sahiptir. Osmanlı döneminde Libya toprakları, Trablusgarp Eyaleti olarak biliniyordu ve bu bağ, halkın gündelik hayatında hala hissedilmektedir. Kaddafi döneminde halkın karar süreçlerine katıldığı kamu toplantıları düzenlenirdi. Her mahalle ve bölgeden seçilen temsilciler, kamu ve siyasi yönetim hakkında kararlar alırdı. Ancak pratikte, her şey son sözü söyleyen liderin kontrolündeydi. 2011 Arap Baharı, bu yapıyı sarsarak Libya’yı demokrasi arayışına yönlendirdi. Ancak demokrasi, sadece siyasi bir yapı değil; ekonomik, eğitimsel ve kültürel bir altyapı gerektirir. Bu süreçte Libya, demokrasiye geçişte zorlandı.
TARİH VE KÜLTÜREL ZENGİNLİKLER
Libya’nın doğusu ve batısı, farklı sosyal ve kültürel yapılarıyla öne çıkarken, bu iki bölge arasında dikkat çekici bir çeşitlilik gözlemlenmektedir. Doğu bölgesi, Osmanlı etkisinin yoğun bir şekilde hissedildiği, tarihî mirasın daha belirgin olduğu bir yapıya sahiptir. Buna karşın, batı bölgesinde farklı sosyal dinamikler gelişmiş, yerel kimlikler bu bölgenin kültürel dokusunu şekillendirmiştir. 2011 devrimi sonrası, Libya halkı Türkiye’den büyük beklentiler içine girmiştir. Türkiye ile Libya arasında tarihî bağlardan kaynaklanan yakınlık, bu beklentilerin temelini oluşturmuştur.
Libya’da istikrarın sağlanması, yalnızca ülkenin iç dinamiklerini değil, Türkiye için de yeni iş ve yatırım fırsatlarını beraberinde getirecektir. Coğrafi avantajları sayesinde Libya, Mısır, Tunus, Cezayir ve Fas gibi ülkelere ticaret açısından stratejik bir kapı konumundadır. Ancak yeraltı kaynaklarına dayalı ekonomik yapı, vergi sistemindeki eksiklikler ve sanayi yatırımlarının yetersizliği, ülkenin ekonomik dönüşümünün önündeki en büyük engellerdendir.
Libya, Afrika’ya açılan bir ticaret kapısı olmasının ötesinde, tarihî ve kültürel zenginlikleriyle de dikkat çeken bir ülkedir. Leptis Magna ve Sabratha gibi antik Roma şehirleri, yalnızca Libya’nın değil, dünya tarihinin önemli birer parçasıdır. Bunun yanı sıra, Sahra Çölü’nün büyüleyici manzaraları ve geleneksel Berberi köyleri, ülkenin turizm potansiyelini ortaya koymaktadır. Ancak bu potansiyelin değerlendirilmesi, ciddi yatırımları ve uzun vadeli planlamaları gerektirmektedir.
2025 VE SONRASI: ÖNE ÇIKAN SEKTÖRLER
2025 itibarıyla Libya’da enerji, petrokimya ve turizm sektörlerinin öne çıkması beklenmektedir. Turizm sektörü, ciddi altyapı yatırımları gerektiren bir alan olarak dikkat çekmektedir. Hâlihazırda iç turizme dahi hizmet edecek yeterlilikte otel ve turistik tesislerin sınırlı olması, bu sektörün geliştirilmesi için büyük bir potansiyel sunmaktadır. Bunun yanında, inşaat ve sanayi sektörleri de büyüme fırsatları sunmaktadır. Ancak, bu fırsatların hayata geçirilebilmesi için Libya’nın siyasi ve ekonomik istikrarını sağlaması kritik öneme sahiptir.
İstikrarın sağlanması, yalnızca yerel kalkınmayı değil, aynı zamanda Türkiye ve Libya arasındaki ekonomik iş birliğini de daha güçlü bir zemine oturtacaktır. Libya, hem tarihî birikimi hem de doğal kaynaklarıyla, ekonomik ve insani ilişkiler açısından umut vadeden bir geleceğe sahiptir. Bu potansiyelin hayata geçirilmesi ise, bölgesel ve uluslararası düzeyde stratejik adımları gerektirmektedir.