Teknolojik gücün konsolide olması, rekabet ortamına ciddi şekilde zarar veriyor.

Günümüzde Silikon Vadisi kaynaklı birkaç teknoloji şirketi, dünyanın teknolojik gücünün önemli bir bölümünü elinde bulunduruyor. Bu; sosyal, ekonomik ve siyasi sonuçları olan bir gerçek. Bahsi geçen durumun en önemli sebebi ise bu şirketlerin; internet ağının yaygınlaşması, bilişim teknolojileri kaynaklarının ucuzlaması ve mobil dünyanın gelişmesi eksenindeki büyük teknoloji trendini çok iyi okumuş olmaları. Sözünü ettiğimiz şirketler, kısa zamanda kendi sektörlerinde rakipsiz hâle geldiler ve başka sektörlere de girerek hızla büyüdüler. “Tüketici bazlı teknoloji”yi elinde bulunduran bu devlerin nasıl kontrol altına alınacağı da önemli bir tartışma konusu oldu.

Teknolojik ve ticari gücün küçük bir alanda konsolide olmasının iki önemli sonucundan söz edebiliriz: Birincisi, rekabet ortamının zarar görmesi ve liberal ekonominin temellerini tehdit eden bir ortamın oluşması; ikincisi ise büyük veri ile birlikte kişisel tercihleri etkileme gücünün konsolide olması. Liberal ekonominin temelinde, serbest teşebbüsün güçlenebilmesi için iyi yapılandırılmış bir rekabet ortamının sağlanması yatıyor. Ancak teknolojik gücün konsolide olması, rekabet ortamına ciddi şekilde zarar veriyor. Zira bu işletmelerin faaliyet gösterdiği alanlarda yeni şirketlerin aynı büyüklüklere ulaşması, neredeyse imkânsız. Çünkü tüm yeni şirketlerin büyümesi, mevcut teknoloji devlerinin sistemlerini kullanmalarına ve onların kurallarının bulunduğu bir ortamda gelişebilmelerine bağlı. Bu güç dengesizliği, diğer tüm sektörleri de iki şekilde etkiliyor: Birincisi, bu şirketler çok farklı alanlarda satın almalarla oldukça geniş bir alana yayılıyor; ikincisi ise tüm sektörlerdeki iş yapış şekilleri artık teknoloji odaklı olduğundan her türlü faaliyet alanı bu teknoloji devlerinin sunduğu hizmetlere bağımlı durumda.

Böylece döngünün devamlılığı garantileniyor ve değişmesi zorlaşıyor. Bir diğer önemli konu; günümüzün petrolü olarak adlandırılan dünyanın tüm verisinin, bahsi geçen şirketlerin elinde olması. Böylesine büyük bir veri toplama ve analiz etme gücüne sahip olmak; bu şirketlere tüketimi, üretimi, makroekonomik bileşenleri, sosyal yapıları ve hatta siyasi modelleri etkileme gücü veriyor. Son yıllarda siyasi tercihlerin yönlendirildiği şeklinde ortaya çıkan skandallar, bu duruma kanıt oluşturuyor. Aslında bireysel olduğunu düşündüğümüz kararlarımız; birçok farklı uyaran tarafından şekillendiriliyor ve bu uyaranlar bize, teknolojik araçlarla sunuluyor. Pandemi koşulları, bahsettiğimiz durumun daha da derinleşmesine sebep oldu. Ağustos ayında ABD’deki işletmelerin toplam piyasa değerinin yüzde 20’sini, beş teknoloji şirketinin oluşturduğu açıklandı. Yani devletler tarafından adil rekabet ortamının oluşturulması gibi gerekli önlemler alınmazsa, konunun daha büyük etkiler yaratacağı açık…

Türkiye özelinde düşünürsek, Türkiye’deki Kişisel Verilerin Korunması Kanunu (KVKK), bireyi koruma anlamında kıymetli bir adımdı. Ancak kamunun ve özel sektörün güçlerini; ülkemizin bölgede bir “teknoloji ve girişim merkezi” olabilmesi için birleştirmesi, global ölçekte başarılara imza atmak ve ülke ekonomisine katkı yaratmak için oldukça önemli. Konunun; regülasyon, yatırımlar, ARGE, veri depolama ve işleme yetkinliklerinin artırılması ve bunları destekleyen sosyo-kültürel ortamın oluşturulması gibi tüm ekosistem bileşenlerinin dahil edildiği bütünsel bir yaklaşımla ele alınması gerekiyor. Türkiye’de çok yetenekli bir insan kaynağı var, bu insan kaynağını böyle bir perspektif ile yönlendirdiğimizde, bölgenin de potansiyelini kullanarak dünya üzerindeki teknolojik güç dağılımından ciddi bir pay alabileceğimizin hepimiz farkında olmalıyız.

CBOT Kurucu ve CEO’su Mete Aktaş