Dijitalleşme, geniş anlamıyla dijital teknolojilerin bir şirketin tüm süreçlerine entegre edilmesi, mevcut süreçlerin optimizasyonu, yeni operasyonel süreçlerin oluşturulması ve bu sayede müşterilere daha fazla değer sunması olarak tanımlanabilir. Dijitalleşme kavramı, verilerin dijitale taşınması gibi basit operasyonlardan ziyade bütünsel bir şekilde büyük resmi değiştiren ve her paydaşa dokunan faktörlerle ilgilenir. Gelişmiş analitik ve yapay zeka gibi teknolojilerle desteklenen, daha çevik ve daha akıllı iş yapma yöntemlerine kültürel bir geçişi temsil eder.

COVID-19’un etkisiyle şirketler için en önemli gündem maddesi haline gelen dijital dönüşümün uygulama alanları da derinleşti ve muazzam bir hız kazandı. 2020’de dijital dönüşüme 1,3 trilyon dolar yatırım yapıldı. Bu oranın her yıl %82 büyüyerek 2024’te 2,4 trilyon dolara ulaşması bekleniyor. Süreçlerini büyük ölçüde dijitalleştirmiş şirketlerin 2023 yılına kadar küresel GSYİH’nın yarısından fazlasına katkıda bulunacağı tahmin ediliyor.

Lojistikte dijitalleşme ise değişen iş ve pazar gereksinimlerini karşılamak üzere yeni iş süreçleri, kurum kültürü ve müşteri deneyimi oluşturmak için dijital teknolojilerin lojistik sektöründe kullanılması anlamına geliyor. İşletme maliyetine en büyük etki eden kalemlerden biri olan lojistik operasyonlarının dijitalleşmesi, şirket kaynaklarının optimize edilmesine ve kaldıraç etkisi daha yüksek olan alanlara kaydırılmasına imkan sağlar. Şirketler, finans ve zaman gibi kaynaklarından tasarruf ederek onları müşteri deneyimini daha da iyileştirecek inovasyon ve Ar-Ge gibi alanlara yatırabilir. Kaynak optimizasyonu ile maliyetleri düşürmenin yanı sıra, sundukları hız, verimlilik ve doğru zamanlama gibi değerler ile birlikte kazançlarını da artırabilir. Büyüklüğünden bağımsız olarak tüm şirketler için lojistikte dijital iş modellerini keşfetme ve bu sayede müşterilerine daha çok değer sunma fırsatı yatıyor.

Dünya

Küresel lojistik sektörünün, 2020’de 8 trilyon dolar büyüklüğü aştığı tahmin ediliyor. Sektörün 2022 sonuna kadar 12 trilyon dolarlık hacme ulaşması bekleniyor. Lojistiğin bu kadar hızlı büyümesinde e-ticaretin de etkisi büyük; zira bütün sektörlerde etkisi hissedilen yeni iş modelleri, özellikle e-ticaret alanında kendini gösterdi. Küresel e-ticaret sektörü, pandemi etkisiyle 2020’de 4,28 trilyon dolar büyüklüğe ulaştı.

2021’in ilk üç çeyreğinde 876 milyar dolarlık satış yapılan küresel e-ticaret pazarının, yıl sonunda 4,9 trilyon dolar hacme ulaşacağı öngörülüyor. 2022 beklentileri ise, e-ticaretin 5,4 trilyon dolar hacminde dev bir pazar haline geleceği yönünde.

Müşterilerin pandemi sürecinde değişen alışkanlıklarının pandemi sonrası için de kalıcı olacağı aşikar görünüyor. Fiziksel alışveriş belli bir noktaya kadar yeniden yükselse de online alışverişe alışan kitlenin büyük çoğunluğu eski alışkanlıklarına geri dönmeyecek. Şirketler, lojistik operasyonlarını, artan taleplere karşılık verebilecek şekilde optimize etmek zorunda.

Türkiye

Türkiye’de ise e-ticaret pazarının hacmi 2020’de %66 artarak 226,2 milyar TL’ye yükseldi. Bu hacmin 138 milyar TL’sini kartlı ödemeler oluşturdu. E-ticaretin genel ticaret içindeki oranı ise %15,7’ye ulaştı. Ülke genelinde lojistik operasyonları, e-ticaret ile paralel olarak hızla arttı.

Lojistik sektörünün Türkiye GSYH içerisindeki payının yaklaşık %12 oranında olduğu kabul ediliyor. Bu oranın %50’si doğrudan lojistik hizmet sağlayıcılarından gelirken, kalan yarısı taşımacılığı kendi bünyesinde gerçekleştiren şirketlerden geliyor.

Uluslararası Hizmet Ticareti İstatistikleri ’ne göre lojistik faaliyetleri hem ithalatta hem de ihracatta en büyük payı alıyor. 2019 yılında hizmet ihracatı yaklaşık 33,8 milyar dolarken hizmet ithalatı ise 24 milyar dolar olarak gerçekleşti.

Üretimden sağlığa kadar her sektörün ayrılmaz parçası olan lojistik, diğer tüm sektörleri ve ekonomiyi geliştiren niteliğe sahip. Bu nedenle Türkiye 11. Kalkınma Planı’nda da en öncelikli alanlardan biri olarak yer alıyor. On Birinci Kalkınma Planı’nda lojistik sektörünün gelişimine yönelik uygulanması gereken politikalar kapsamında lojistik faaliyetlerinde esneklik, hız, öngörülebilirlik, güvenlik, kalite, ölçek ekonomisi ve yenilikçilik gibi hizmet düzeyi parametrelerinin iyileştirilmesi belirtiliyor. Türkiye ekonomisinin kalkınması ve uluslararası rekabette ilerlemesini sürdürmesi için, lojistik sektörü oyuncularının yanı sıra lojistik operasyonu bulunan tüm şirketlerin dijitalleşmeye yatırım yapması gerekiyor.

Lojistikte Dijital Düşünme

Belirttiğimiz üzere günümüz iş ortamının ihtiyaçları ve pandemi sonrası oluşan yeni beklentiler lojistik ve tedarik zinciri yönetiminde yenilikçi yaklaşımlara ihtiyacı ortaya çıkardı. Özellikle ülkemizde bir firma sevkiyat ihtiyacını karşılamak için hala onlarca telefon görüşmesi yapıyor, birçok kağıt, belge ve evrak işi ile uğraşıyor. Ayrıca tüm tırı ya da kamyonu dolduracak kadar ürünü yoksa sevkiyat süreci oldukça maliyetli hale dönüşüyor.

Diğer yandan yaşanan pandemi sürecinde esnek, parçalı ve anlık lojistik operasyonu ihtiyaç haline geldi. Ciddi talep artışı ile öngörülmez bir dönem içinde olunduğu için kapasite yönetim zorluğu da ortaya çıktı. Ayrıca kısalan tedarik zincirleri ve Türk lirasının rekabetçi konumuyla, ihracata dönük üretimin arttığını gözlemliyoruz. Bu da yurt dışına uygun fiyata kaliteli hizmet sunan lojistik ortağı arayışını artırdı. Bunun yanında özellikle online alışveriş ve perakendenin yükselişiyle lojistik altyapılarda ciddi bir yoğunluk meydana geldiğini söyleyebiliriz. Tüm bu etkenler ışığında paylaşımlı ve parsiyel taşımacılığın ileride daha da büyüyeceğine inanıyoruz.

Dünya Ekonomik Forumu’na göre, 2025 yılına kadar kamyon pazarının %15’inin paylaşılan nakliye platformlarını kullanacağı ve depo pazarının %20’sinin ortak anlaşmalara gireceği tahmin ediliyor. Bu öngörüden hareketle ülkemizde de lojistikte ve tedarik zinciri yönetiminde ekonominin paylaşılması gerektiğine inanıyoruz. Ülkemizde ulusal ve yerel birçok lojistik firması var ve 700 bin bireysel taşıyıcısı olan sektörün ekonomiyi paylaşması gerekiyor.

Paylaşım ekonomisinin dinamiklerini kullanabilmesi için, öncelikle lojistik sektöründe verinin önem kazanacağını söyleyebiliriz. Bugün sektörde sağlıklı ve temizlenmiş veri bulmakta oldukça zorlanılıyor. Bu nedenle hem sektör oyuncuları hem de paydaşlar, hizmet KPI’ları ve performans verilerine sağlıklı bir şekilde erişemiyor. Ne kadar araç/kapasite atıl, zamanında toplama/dağıtım verileri, hasar oranları anlık olarak takip edilemiyor. Ancak dijital dönüşümle birlikte lojistik sektörü tüm paydaşlarıyla veriyle düşünmeyi öğrenecek, verisel bakış açısı kazanarak veriye dayalı karar alma süreçleri geliştirecek. Veriye dayalı, doğru araç doğru yük eşleştirmeleri yapılarak hem hizmet kalitesi hem hizmet kapsayıcılığı hem de sürdürülebilir bir büyüme sağlanabilecek.

Diğer yandan dönüşüme otomasyon ciddi değer kazandıracak. Bugün iş yapış şekillerinde manuel ve verimsiz ilerleyen pek çok iş süreci mevcut. Özellikle evrak prosedürleri yüksek seviyede, büyük lojistik şirketlerinde sadece irsaliye ve teslim dokümanı düzenleyen departmanlar bile mevcut. Sektörün dijital bir network’e dönüşerek paydaşları ortak çözümler üzerinde entegre etmesiyle, baştan sona bir dijital lojistik değer zincirinin oluşturulması; her bilgi ve her evrakın online ortamda anlık olarak erişilebilmesine, süreçlerin otomatize edilmesine katkı sağlayacak.

Tüm bu dönüşümler ister kurumsal ister KOBİ olsun, tüm lojistik paydaşlarının daha iyi ve kaliteli hizmet almasını sağlayacak. Müşteriler ihtiyacına göre servis ve kapasite seçme şansına sahip olacak.

Türkiye’nin bu dönüşümü gerçekleştirmesi için elinde çok önemli avantajları bulunuyor. Kamu hedefleri, bakanlık uygulamaları ve yeni nesil regülasyonlar, sektörde evrak sürecinin dijitalleştirilmesi, e-fatura sürecinin hayatımıza girmesi, 11. Kalkınma Planında yer alan lojistik merkezleri gibi girişimler ile sektörün dönüşümüne katkıda bulunuyor. Bununla birlikte Türkiye sektör oyuncularının operasyonel yeteneği çok güçlü. Depoculuk ve esnek lojistik imkanları rekabette öne çıkıyor. Bunların yanında pazar büyüklüğü ve dünya üzerindeki lojistik rotalar üzerinde kritik bir geçiş özelliği olmasıyla, ülkemizin lojistik bir merkez olma şansı hiç olmadığı kadar fazla.

Volkan Özkan – Yolda.com Kurucu Ortak ve CEO