Afrika’ya yönelik oluşturulacak politikalarda ve bunların hayata geçirilmesinde, Türk diasporasının daha aktif olması sağlanmalıdır

Türkiye’nin Afrika kıtası ile 10’uncu yüzyıla kadar uzanan köklü bir ilişkisi vardır. Ancak kıtanın zamanla sömürgeci güçlerin boyunduruğu altında kalması ve Türkiye’nin I. Dünya Savaşı sırasında kendi sınırları içerisinde karşılaştığı problemler; günümüzde karşılıklı ilişkilerin istenen seviyede olmamasına sebebiyet vermiştir. Ancak 2005 yılında ilan edilen “Afrika Yılı” ve son dönemde izlenen açılım politikaları, Türkiye’nin kıta ile ilişkilerinde yeni bir dönemin müjdecisi olmuştur. Bu tarihten sonra Türkiye, Afrika ülkeleriyle başta ticari ve ekonomik ilişkiler olmak üzere diplomatik, siyasi, askerî, sosyokültürel ve insani konularda yürüttüğü çalışmalarda yeni bir ivme yakalamıştır. Böylelikle yüz ölçümü bakımından dünyanın en büyük kıtası olan Afrika, bugün Türk dış politikasının çeperlerinde önemli bir yere sahip olmuştur. Türkiye, Afrika ülkeleri ile yaptığı iş birliklerine kısa vadeli ve çıkar odaklı değil; uzun vadeli ve eşit ortaklık temelinde yaklaştığını vurgulamıştır. Özellikle sosyal faydası olan projeler yoluyla ikili ilişkilerin tabana yayılmasını hedeflemiş, sömür-kazan yerine kazan-kazan prensibini esas alan bir ilişki geliştirmiştir.

Güç dengelerindeki eksen değişikliği; Türkiye’nin durum analizi yaparak yeni merkezlere yönelik uygulamalar ortaya koymasını gerektirmektedir

Son 16 yılda, Türkiye’nin Afrika kıtasındaki mevcudiyeti gözle görülür şekilde artmıştır. Öyle ki bir yandan uluslararası platformlarda Afrika’nın sesi olmaya çalışan Türkiye, diğer yandan sahada büyükelçilik sayısını 12’den 41’e çıkarmıştır. Bu süreçte Afrika ülkelerinin Türkiye’deki büyükelçilik sayısı da artarak 10’dan 33’e yükseltmiştir. Diplomatik ağın genişlemesi üzerine Türk Hava Yolları, Türkiye Diyanet Vakfı, Türk İşbirliği Koordinasyon Ajansı Başkanlığı, Yunus Emre Enstitüsü ve Türkiye Maarif Vakfı gibi Türkiye’nin yumuşak güç unsurları da bölgede daha fazla varlık göstermiştir.

AFRİKA’NIN BARIŞINA, İSTİKRARINA VE REFAHINA KATKI SAĞLAYACAK ÜLKE TÜRKIYE

Çok boyutlu, proaktif, yapıcı ve geleceğe dönük bir dış siyaset izleyen Türkiye; Afrika’da barışın, istikrarın ve refahın hâkim olması adına birçok çalışma yürütmektedir. Somali-Somaliland arasında yürütülen müzakereler, Libya’da çatışan tarafların barıştırılması ve Sudan’da gerçekleştirilen faaliyetler; ülkemizin bu konudaki çabalarından sadece bazılarıdır. Özellikle 2011 yılında “çökmüş devlet” olarak tanımlanan Somali’de hayata geçirilen projeler, sadece bu ülkenin ayağa kalkmasına yardımcı olmakla kalmamış, Afrika Boynuzu’nun istikrarına da katkı sunmuştur. Bugün Somali, Türkiye’nin Afrika vizyonunun en somut örneğini teşkil etmektedir.

KÜRESEL EKONOMİNİN POTANSİYEL GÜCÜ AFRİKA

Afrika’nın önemi ve cazibesi gün geçtikçe artmaktadır. Dünyada güç dengesinin Batı’dan Doğu’ya doğru kayıyor olması, Afrika kıtasını yeni dünya düzeninde daha ön plana çıkarmaktadır

Devletlerarası ilişkilerin perçinlenmesi, ancak beşerî alanda hayata geçirilecek projelerle mümkündür

Geçen yıl Güney Afrika’nın ticaret merkezi olan Johannesburg’da yapılan BRICS (Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika Cumhuriyeti) Zirvesi, bu durumu daha açık bir şekilde ortaya koymuştur. Ayrıca 31 Mayıs 2019’da Afrika Serbest Ticaret Anlaşması’nın yürürlüğe girmesiyle beraber Afrika’yı yalnızca ihraç merkezi olarak gören ülkeler için de pozisyonlarını yeniden gözden geçirme ve bu yeni duruma ayak uydurma gereği doğmuştur. Buna göre Afrika’da yerleşik olan Türk diasporasının da bu değişen güç dengelerini ve Türk dış politikasının hassasiyetlerini de göz önünde bulundurarak kıtadaki konumunu güncellemesi elzemdir. Afrika’da yaşayan Türklerin, bulundukları bölgedeki tarihî derinliklerinin de farkına vararak bir gelecek planlamasına sahip olması ve kıtanın Türkiye’ye olumlu bakışının pekiştirilmesi adına sosyal faydanın yüksek olduğu çalışmaları öncelemesi; Türkiye’ye ve Türk diasporasına, en önemlisi de Afrika kıtasının kalkınmasına büyük katkı sağlayacaktır.

BEŞERÎ BAĞLAR GÜÇLENDİKÇE İŞ BİRLİKLERİ DE GÜÇLENECEK

Devletlerarası ilişkilerin perçinlenmesi, ancak beşerî alanda hayata geçirilecek projelerle mümkündür. Beşerî bağlar güçlendikçe, ekonomiden ticarete kadar her alandaki iş birlikleri de güçlenecektir. Herhangi bir ülkenin yerel dengelerinin anlaşılması, güç odaklarının tespiti ve bunlarla kurulacak doğru ilişkiler; ancak söz konusu ülkelerde uzun yıllardır bulunan, yereli bilen kişi ve kurumlardan edinilecek bilgilerle sağlıklı olur. Bu nedenle Afrika ülkelerinde yerleşik Türk iş insanlarının, sanatçıların, sporcuların, akademisyenlerin, öğrencilerin, kamu görevlilerinin ve diğer yumuşak güç unsurlarının da dâhil edildiği bir süreç kurgulanmalı ve yönetilmelidir. Bu açıdan bölgeye yönelik oluşturulacak politikalarda ve bunların hayata geçirilmesinde, Türk diasporasının daha aktif olması sağlanmalıdır. Hiç şüphesiz bu süreçte Türkiye; kıta ülkeleriyle ekonomik ve siyasi ilişkilerini geliştirirken gönülleri fethetmeye yönelik çalışmalar da yürütmeli, özetle kendi değerlerini dikkate alarak adım atmalıdır. Ben gelmedim kavga için, / Benim işim sevgi için… / Dostun evi gönüllerdir, / Gönüller yapmaya geldim. diyen Yunus Emre’nin de düşündüğü gibi, gelecek nesillere bırakabilecek en büyük sermaye; kazanılmış gönüllerdir.

DTİK Africa-Middle Eastern-Gulf Committee Chairman Abubekir Salim