Türkiye-İran arasındaki tarihî, kültürel ve coğrafi anlamda ortak değerlere dayanan kardeşlik ve iş birliği; her geçen gün daha da gelişmektedir.

İran, eğitim düzeyi yüksek 80 milyonluk nüfusa ve 1 milyon 648 bin 195 km² yüz ölçümüne sahip bir ülkedir. Ülke; dünyanın ikinci büyük doğal gaz, dördüncü büyük petrol rezervine sahiptir. M.Ö. 8’inci yüzyılda Med’lerle başlayan bilinen İran tarihi, İran topraklarında kurulan birçok devletle İslam öncesi ve İslam sonrası olarak bugüne kadar devam etmiştir.

Türkiye-İran ilişkilerinin yüzyıllara uzanan bir geçmişi vardır. İki ülke arasındaki tarihî, kültürel ve coğrafi anlamda ortak değerlere dayanan kardeşlik ve iş birliği; her geçen gün daha da gelişmektedir. Türk ve İran firmaları, ticaretin yanı sıra karşılıklı olarak yatırım da yapmaktadır. 2001’de iki ülke arasındaki ticari faaliyetlere katkı sağlamak amacıyla DEİK Türkiye-İran İş Konseyi İran Ticaret Sanayiler, Madenler ve Ziraat Odaları (ICCIMA) ile imzalanan anlaşma ile DEİK çatısı altında kurulmuştur. Konsey olarak iki ülke arasındaki ekonomik ve ticari ilişkilerin gelişmesi, karşılıklı yatırımların artması, iş insanlarımızın karşılaştıkları sorunların çözülmesi için gayret göstermekteyiz. Bu kapsamda düzenli olarak üyelerimizle birlikte toplantılar düzenlemekte ve İran ile ilgili son bilgileri üyelerimize iletmekteyiz. Tüm çalışmalarımızı İran’da bulunan diplomatik temsilciliklerimiz ve ticari birimlerle yakın iş birliği ve koordinasyon içinde yürütmekteyiz.

İran gündemini üç başlıkta ele alabiliriz:

Bu noktada ilk olarak her ne kadar gerisinde kalsa da iki ülke liderleri arasında ticaret hacminin 30 milyar dolara ulaşması konusunda kuvvetli bir mutabakat olduğunu söyleyebiliriz. Ticaretin arttırılması için imzalanan Tercihli Ticaret Anlaşması (TTA) 01 Ocak 2015’te yürürlüğe girmiştir. Bu anlaşma mevcut hâliyle çok etkili olamamış, uygulamada sorunlar yaşanmıştır. TTA’da yapılacak değişikliklerle ilgili devam eden görüşmelerin en kısa zamanda iki ülke menfaatlerine uygun şekilde sonuçlandırılmasını beklemekteyiz. İran’la ticaret hacmimiz son dönemde azalmasına rağmen pazarda Türk firmalarının birçok ülkeye nazaran konumunun iyi olduğunu, önümüzdeki dönemde yaptırımlara ilişkin olumlu adımlar atılması durumunda hedeflerimize ulaşabileceğimizi ifade etmek isterim.

Yaptırımlar

Ele almak istediğim ikinci husus ise yaptırımlardır… İran İslam Cumhuriyeti, kurulduğu 1979’dan günümüze kadar yaptırımlarla karşı karşıya kalmıştır. Konsey olarak, bilgi açığının yüksek olduğu yaptırımlar konusunda bünyemizdeki uzmanlar ve ilgili kurumların katkılarıyla kapsamlı bilgilendirme çalışmaları gerçekleştirmekteyiz. Şu ana kadar yaptığımız bilgilendirme toplantılarına 700’den fazla şirket katılmıştır. Bununla beraber yaptırımlarla ilgili iş dünyasının her türlü sorusuna ise bünyemizdeki uzmanlar hazırdır.

Yaptırım konusuna kısaca bir göz atacak olursak şunları söyleyebilirim:

1981-1987 arasında yaptırımlar başladı.

2000’de ABD tarafından İran ile olan dış ticaret işlerine kısıtlama getirildi.

2006’da BM tarafından İran’a yaptırımlar başlatıldı.

2012’de aralarında Türkiye’nin de bulunduğu sınırlı sayıda ülkeye, petrol alım muafiyeti tanındı.

2015’te KOEP Kapsamlı Ortak Eylem Planı (JCPOA Joint Comprehensive Plan of Action) üzerinde mutabakat sağlandı ve 16 Ocak 2016’da yürürlüğe girdi. Petrol ambargosu ve daha birçok yaptırıma son verildi. Ancak İran, uluslararası finans sistemine tam olarak entegre olamadı ve dış ticaret ödemeleri düzene girmedi. Yine de sistem bir şekilde işlemeye başladı ve İran; petrol, petrol ve petrokimya ürünlerini serbestçe ihraç edebilir hâle geldi.

Tam işler yoluna giriyor derken Mayıs 2018’de ABD, KOEP’ten çekildiğini açıkladı.

Ağustos 2018 ve Kasım 2018’de petrol ambargosu başta olmak üzere birçok yaptırım geri geldi. Aralarında Türkiye’nin de bulunduğu sekiz ülkeye, Mayıs 2019’a kadar petrol alım muafiyeti tanındı ve süre uzatılmadı. Bu adımın ardından İran’ın, petrol ve petrokimya ürünleri ihracatı iyice zorlaştı.

Ocak 2020’de imalat, inşaat, madencilik ve tekstil sektörleri de yaptırım kapsamına alındı. Gıda, tarımsal ürünler, ilaç, tıbbi cihaz ve bazı hijyen ürünleri yaptırım kapsamı dışında tutuldu.

Ekim 2020’de finans sektörü de yaptırım kapsamına alındı ve Kasım 2020’de yürürlüğe girdi.

Günümüzdeki durum, bugüne kadar yaşananın en ağırıdır. Gelinen noktada İran’ın dövize erişimi iyice zorlaşmıştır.

İran’dan petrol ithalatımız, Mayıs 2019’da durdu. Doğal gaz istisnası devam etmekle birlikte 2020’de boru hattında meydana gelen hasar nedeniyle azalmalar gerçekleşti.

Yaptırımlardan en fazla etkilenen ülkelerden biri de Türkiye olmuştur. Bu nedenle kısa zamanda tarafların anlaşarak yaptırımların son bulmasını temenni etmekteyiz. Yaptırımlar hakkında olumlu açıklamalar yapılmaktadır. Ancak bütün sorunların çözüldüğü kapsamlı bir sonuç beklemek gerçekçi görünmemektedir. KOEP sürecinden daha çekişmeli ve ciddi bir müzakere süreci görebileceğimizi söyleyebilirim. Her şeye rağmen imzalanacak bir anlaşma, birçok problemi çözecektir.

Yeni seçilen ABD yönetimi ve Başkan, yaptırımların kaldırılmasına olumlu bakmaktadır. Diğer taraftan İran’da 18 Haziran 2021’de Cumhurbaşkanı seçimi yapılacaktır. Bu seçimin de anlaşma sürecini etkileyebilecek bir etken olduğunu göz ardı etmemek gerekmektedir.

Konseyimizin çalışmalarına ilişkin ele almak istediğim üçüncü konu ise pandeminin İran-Türkiye ticaretine etkileridir. Konseyimizce pandemi öncesi çok etkili bir ticaret diplomasi stratejisi benimsenmiş, karşılıklı ziyaretler ve alım heyetleri organize edilmiştir. Etkinliklerin canlandırılabilmesi için salgının bitmesini ve yüz yüze ilişkilerin yeniden kurulmasını beklemekteyiz. Bununla birlikte çalışmalarımızı salgın sonrasında, giderek dijitalleşen dünyaya uygun hâle getirmeye gayret ederek, farklı platformlarla iş dünyamızı bilgilendirmeye devam etmekteyiz. Firmalarımıza bir tık uzaklıkta olduğumuzu da belirtmek isterim.

İran’ın ülkemiz firmalarına sunduğu avantajlar

İran ve Türkiye arasında vize yoktur ve bu durum iş insanlarımız için büyük kolaylıktır. İran’ın büyük şehirlerine salgın dolayısıyla durdurulan uçak seferlerinin, yakında başlayacağını düşünmekteyiz. Öte yandan İran’da enerji fiyatları Türkiye’ye göre çok düşüktür. Enerji yoğun sektörler için uygun yatırım fırsatları olabilir.

İran pazarı Türk iş insanlarına büyük potansiyel sunmaktadır. Ülkede Türk ürünleri ve markaları kaliteli olarak kabul görmektedir. Bu kapsamda gıda, tarımsal ürünler, hijyen maddeleri, ilaç ve tıbbi cihaz sektörümüz için cazip fırsatlar bulunmaktadır. Hâlâ ilaç sektörümüz açısından da güzel fırsatlar vardır. İran’da petrokimya, demir çelik, seramik, cam, çimento, otomotiv, madencilik ve cam sektörleri çok güçlüdür. Mobilya, tekstil, konfeksiyon, gıda, ambalaj, fast food zinciri, turizm ve otelcilik sektörlerinde ciddi avantajlar göze çarpmaktadır. Yeni açılmakta olan AVM’ler de Türk markaları için caziptir. Devam edecek olursak İran’da yüzde 100 yabancı sermayeli şirket kurulması serbesttir ve ülkede şirket veya bireysel firma şeklinde yapılanmak mümkündür. Yatırımlar, Yabancı Sermaye Kanunu kapsamında yapıldığı takdirde devlet güvencesi sağlanmaktadır.

İran’da dikkat edilmesi gerekenler hususlar

İran’da iş yapmak isteyen Türk iş insanlarımızın dikkat etmesi gereken hususlar da bulunmaktadır. Öncelikle proforma ile birlikte, tüm koşulları net olarak içeren bir sözleşme yapılmalıdır. Sözleşmelerde gümrük vergilerinin, ithalat prosedürlerinin, ürün ve/veya miktarların değişmesi hâllerinde oluşabilecek sorunların müşteri tarafından çözülmesine yönelik hükümler bulundurulmalıdır. Bunun yanı sıra Fabrika Teslim (Ex-Works) ve peşin bazda çalışılmalıdır. İran’ın uyguladığı “İthalatta Referans Fiyat Uygulaması” dikkatle takip edilmelidir. İran’da ticaret ve üretim düşünenler marka tesciline de önem vermelidir. Ticaret sürecinin yaptırımlar çerçevesinde değerlendirilmesi, şeffaflık ve gerektiğinde danışmanlık alınması gereklidir. Atılacak her adımda Ticaret Müşavirliklerimiz ile iş birliği içinde olunmalı, şirket kurmalarda ve devlet kurumları ile ilişkilerde hukuki yardım alınmalıdır. Uluslararası yaptırım kurallarına dikkat etmek çok önemlidir. Nitekim yapılabilecek tek bir hata, Türkiye’deki ve yurt dışındaki diğer işlerimize, finans kurumlarıyla olan ilişkilerimize telafisi zor zararlar verebilir. Bunları söylerken de vermek istediğimiz ana mesajın; “İran ile iş yapmayalım.” değil, “Daha fazla iş yapalım, ancak çok dikkatli olalım.” şeklinde algılanması gerektiğini de ifade etmek faydalı olacaktır.

Son olarak yapılacak çalışmaların iki ülke halklarının refahı ve iş dünyamız için bereketli olmasını dilerim. Konsey olarak bu amaçlara erişmek için üzerimize düşen her şeyi fazlasıyla yapacağımızı da tüm iş dünyamıza belirtmek isterim.

Türkiye-İran İş Konseyi Başkanı Osman Aksoy